Kuyudaki taş

Herşeye inananlar var.

Haberin Devamı

Bir de hiçbir şeye inanmayanlar var.

Başka?

Daha da kötüsü:

Sadece hoşlandığı lâflara inananlar var, hoşlanmadığı lâflara asla inanmayanlar var.

Hepsinin ortak yanı nedir:

- Kuyudaki taşı çıkarmaya çalışan -güya- akıllılar bunlar.

Bir deli, hepsini parmağında oynatıyor.

***

Bereket ki şerbetliyiz.

Kıyma Makineleri Masalı’na da inananlar vardı, inanmayanlar vardı. Kimin işine nasıl gelirse.

Yenikapı’dan Yassıada’ya tünel kazıp Menderes’i kaçıracaklardı ya, ne efsane ama? İnananlar vardı, inanmayanlar vardı.

İyi de, bu gömülü silahlar nedir, bombalar nedir?

Onlar mı?

Şey.

İnananlar için suç aletleri onlar, ama inanmayanlar için kimbilir kim koydu, kimbilir ne zaman koydu, kimbilir nasıl koydu.

Haberin Devamı

- Yahu, kuyudan çıkarılan mühimmat da var.

- Mühimmat değildir o, deli’nin kuyuya attığı taştır.

- Bir de su testisi var.

- Hayret, su yolunda nasıl kırılmamış?

***

Bakar mısınız?

Bir taraf “o silahları Başbakan gömmüştür” diyecek kadar gözü dönmüş, öbür taraf ise “daha durun, toprak altında atom bombası bile var” diyecek kadar palavracı.

Nerede iz’an ve vicdan?

Nerede insan?

Bir taraf “şehit kanlarıyla sulanmış şu topraklar” edebiyatı peşinde, öbür taraf ise, aynı toprakları kavun tarlası zannediyor.

Bunları mantık çizgisinde nasıl buluşturacağız?

Bende zerre kadar akıl kalmadı.

Ağzım iki karış açık, seyrediyorum.

Olaylara değil, insanlara şaşıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları