PaylaÅŸ
Seyreyleyin yine tartışmaları...
Açık oturumları, kavgaları, dövüşleri...
Sonuç? Yok.
Faydası? Yok.
Ne yazık, çaresi de yok.
Alacağımız ders, hiç yok.
Ta 27 Mayıs’tan beri yaptığımız tartışmaları özetleyeyim:
- Size karşı yapıldıysa, darbe iyi bir şeydir. Bize karşı yapıldıysa kötü bir şey... Hepsi bu.
* * *
Diye diye sonunda darbe arsızı ve rejim hırsızı olduk.
Jurnalistliği bıraktık jurnalciliğe başladık. İhbar mektupları bizi neredeyse kan davası’na sürükledi.
Bu bizi külliyen demokrat yapacak ise, devam edelim.
Ama yapmıyor. Yapamıyor.
Sadece öfkemize öfke katıyor.
Halimize bakar mısınız?
50 yıldır bir öcüyle boğuşuyoruz:
- Geliyor.
- Komünizm geliyor.
- Ä°rtica geliyor.
- Darbe geliyor.
- İç savaş geliyor.
Yok yahu.
Hiçbir şeyin geldiği ve geleceği yok artık. Türkiye sürekli evham içinde kıvranıyor ve kendi ayağına sürekli ateş ediyor.
* * *
Böyle durumlarda çare seçimdir.
DoÄŸru.
Ama bizde seçim de çare getirmiyor.
Derler ki hep:
- Demirel’le Ecevit anlaşsaydı, 12 Eylül olmazdı.
Ne malûm?
Davetkâr aydınlar ve teslimiyetçi siviller, sanki uslu oturacak mıydı?
28 Şubat’tan bu yana 3 genel seçim, 3 yerel seçim yaptık, darbe lâfları bitti mi?
Bizde bu huy haline geldi.
Yahu Asker milletiz demek başka, Asker göreve demek başka...
Harbiye Marşı’nı söylerken heyecandan ağlamak başka, Harbiye Öğrencileri’ni kışkırtmak başka.
İfrat ile tefrid arasındaki bu paranoya, bizi mutsuz ediyor.
Allahaşkına yeter.
Darbe lâfından kusmak geldi.
Hasan Mutlucan’ın türkülerini, iÅŸaret fiÅŸeÄŸi gibi algılayan insanlar normal olabilir mi? Biz bunlarla içiçe yaşıyoruz. Rezalet.  Â
PaylaÅŸ