Paylaş
Şu, takvim yapraklarına
bir bakar mısınız?
***
6-7 Eylül (1955)...
Yüz karası bir tarih bu: Tahriklere kapılıp, Rum vatandaşlarımızı fena halde ürküttük ve sonunda onları kaybettik...
Gittiler...
Türkiye’yi terk edip Yunanistan’a gittiler.
Sonra çok üzüldüysek de faydası olmadı.
***
12 Eylül (1980)...
Bir mahçubiyet günümüz de bu.
Askeri darbe.
Teslimiyetçi sivillerin ve davetkâr aydınların eseri.
Sonra çok dövündüysek de
faydası olmadı. Bıraktığı anayasa hâlâ tedavülde.
***
Takvimin kapkara
yaprakları da bugün ve yarın:
16-17 Eylül (1961)...
16 Eylül’de (bugün) iki bakanı, Polatkan ve Zorlu’yu idam ettik, yarın, 17 Eylül’de de
Başbakan Menderes’i.
Yıllar sonra kabirlerinin başında oturup ağladıysak da faydası olmadı... Katillerin bazı uzantıları, hâlâ aramızda yaşıyor.
...........
İşte, Eylül böyle bir ay... Başka sabıkaları da var ama
bu kadarı yeter.
***
Bereket, 26 Ağustos 1922,
büyük taarruzun bereketli tohumlarını yine Eylül’de toplamaya başladık da “9 Eylül İzmir”den öte, seri zaferlere imza atarak, tarihe altın sayfalar kattık... Yaşasın.
Not: Siyaset
Seçimmiş... Taa Mart’ta.
Boş yere gerginlik yaşıyoruz.
6 ay daha niye buna katlanacağız?
Şu anda, kitabına uygun şekilde sürpriz bir erken yerel seçim kararı alınsa ne olur?
Amma da eğleniriz ha...
Paylaş