E yüzde 100’ün Cumhurbaşkanı lafını nereden çıkarıyorsunuz? Keşke ama mümkün mü? Seçilecek olan zat, ülkenin tamamına kollarını açsa da, bilin ki yarısı boş kalacaktır. Gelmiş geçmiş en şirin, en sevimli Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i bile ülkenin yüzde 100’ü benimseyemedi.
Bilmiyorum, 16 milyon İstanbullu, İmamoğlu’yla sahiden kucaklaşıyor mu? Doğru söyleyin bana.
Eşkal
2007’de Abdullah Gül seçilirken, slogan şuydu:
- Müslüman bir Cumhurbaşkanı.
Bugün böyle bir slogana ihtiyaç kalmadı. Çünkü adayların hepsi muhafazakâr hatta mukaddesatçı insanlar..
Milliyetçilikleri de caba.
Peki, bu ne demek?
Zannedersiniz ki dünyanın en kolay mesleği.
Cumhurbaşkanı olmayı kim istemez diyerek makamı şereflendirecekler mi yoksa kendileri mi şerefyâb olacak, belli değil.
Ama normal insanlarla haddini bilmeyen insanların birbirine karıştığı muhakkak.
Bir Abdullah Gül olamadılar.
7 yıldır vakur bir şekilde kenarda bekliyor. Daha da kaç yıl bekleyebilir?
Tevazu bambaşka şey arkadaşlar.
*
Bu arada
Bundan sonrasına artık erken seçim değil, olsa olsa erkenleştirilmiş seçim diyebilirsiniz.
Deyin...
***
Bana sorsanız, adına seçim bile demem.
Çünkü seçim bir yarıştır. Bazen liyakat yarışır, bazen kadrolar ve liderler yarışır, bazen projeler yarışır, bazen siyasi tercihler... vs.
Bu böyle değil ki...
Erdoğan’ı oradan indirecek bir adam aranıyor. Hepsi bu.
Kim bu adam?
bu kadar sürekli ve süratli değiştiğini hiç görmemiştim. Tam da benim olmadığım günlere denk geldi.
Ne yapalım?
Arkada kalanlar, orada kalsın.
Biz önümüze bakalım.
Bütün mesele:
- Hangisinden başlamalı?
***
Bence kolayından başlamalı.
Cevap:
Ama onlar GARA Operasyonu’nda başarısız oldular.
***
Ne güzel anlaşıyoruz, değil mi?
Fezleke denince, asıl komik olanı şu:
Bazı milletvekilleri, karar vermek için fezlekelerin içeriğini inceleyeceklerini söylüyorlar.
Elbet incelesinler ama bunu öyle bir tonda söylüyorlar ki, sanırsınız, fezlekeyi yollayan makam, bir sürü suç uydurmuş.
.............
- Parlamenter Sistem’in yüz karası.
Birinci partiye değil. İkinci partiye de değil, üçüncü partiye iktidar görevinin verildiği, ucube bir dönemdir.
Daha da komiği, seçime hiç girmemiş bir partinin - kalabalığa dalıp - koalisyon ortağı olabildiği egzantrik bir süreçtir.
Hem de kim karar veriyor?
Halkın değil, Meclis’in seçtiği bir Cumhurbaşkanı.
Nasıl yetki ama?
...........
28 Şubat dendi mi, darbeden falan önce, bunlar aklıma geliyor.
Ama bu, Azerbaycan’a yaptığı saldırıyı unutturmaya yetmez.
Hayret ettiğim şudur:
Bu kadar demokrat bir insan, nasıl oluyor da aynı zamanda acımasız bir işgalci olabiliyor?
Çağrışım
Darbe girişimi -şimdilik- bastırıldı.
Hem de kolayca bastırıldı.
Acaba diyorum kontrollü bir darbe miydi bu?
Siyaset
Şimdi de soru şu:
- HDP kapatılırsa,
HDP oyları kime kalacak?
Hoppala...
Görüyorsunuz ki, parti ister açık olsun, ister kapalı, HDP oyları, yine başkalarına gidecek...
- Ne biçim bir parti bu?
Kendine hiç mi hayrı olmaz?
Nokta atışlar