Paylaş
Malazgirt’ten Çanakkale’ye, Kocatepe’den “İlk hedefimiz Akdeniz”e kadar, bizi aydınlatıyor.
Dahası...
Gönül coğrafyamızdaki bütün soydaşlarımıza ışık saçıyor.
Masal değil bu.
Gerçek bir tarih.
Ve dünyada sadece bize nasip oldu.
Zafer Haftası’nı şu iki kelimeyle karşılıyor ve kutluyorum:
- Adımız andımızdır.
PAZAR KAHVESİ
Ülkesiyle sevişmek yerine, sürekli didişmek yolunu seçmiş aydın tipi, bizi çok yoruyor.
Bilmiyorum, aydın olmanın gereği millet ve devlet karşıtlığı mıdır yoksa gereğini yaptığı için mi ona aydın denir?
Hangisi olursa olsun, elini taşın altına hiç sokmayan, hiç üretmeyen, sadece eleştiren bir tip bu... Elbet istisnaları var ama genel tablo böyle.
Zaten bir adım sonrası, ülkeyi ve rejimi jurnallemek... Üstelik öfke ve nefret karışımı bir üslupla.
Neye üzülüyorum:
Her ülke, kendi aydınıyla övünür... Ve ondan faydalanır, değil mi?
Biz, aydınımızla övünemediğimiz gibi bir hayrını da görmüyoruz.
Zaten kendine de hayrı yok... Huzursuz, ve hep mutsuz... Durup dururken kendi başını da derde sokuyor.
Yazık oluyor.
Çünkü insan kolay kolay yetişmiyor.
Ne yapsak da onu ülkesiyle barıştırsak...
Not: Çin Seddi’nin bilememiş ya, kızla hâlâ alay ediyorlar. Etmeyin.
Antep fıstığının nerede yetiştiğini siz biliyor musunuz sanki? Ya da... Biraz zor bir soru olacak ama Papatya adlı Tango’nun hangi çiçeği kastettiğini söyleyin bakalım.
Kopya çekmek yok.
Yaa, gördünüz mü?
Paylaş