Su biterse herkes susar

ASUD (Ambalajlı Süt Ürünleri Derneği)’nin #subiterseherkessusar etiketiyle sütçülük sektöründe yer alan tüm paydaşlara su kullanımı konusundaki rolünü göstermek, su kullanım durumunun gözden geçirilmesini sağlamak ve suyun verimli kullanımı için olanakların araştırılmasında itici güç olmak için bir proje hayata geçirdi.

Haberin Devamı

Su biterse herkes susar

Projenin içeriği ve su konusu bana Bursa’nın su ile markalaşmasını, suyun gastronomik bir içecek olarak nasıl sunulması gerektiğini ve önemini hatırlattı.
Türkiye’de ‘Suyun başkenti’ hangi şehir olmalı? diye sorsak anketlerden Bursa çıkar. Türkiye’deki su markalarının birçoğunun kaynağı Bursa ve Uludağ’dır. Bursa çeşmelerinden ağzınızı dayayıp kana kana su içebileceğiniz bir şehirdir.

ASUD’un su ile ilgili projesi bizlere su ile ilgili önemli konuları hatırlattı.
*
Türkiye’de su varlığı ve su riskleri dünyada su kaynakları hızla tükenir ve su kalitesi azalırken ülkemizde de durum kaygı verici noktaya doğru ilerlemektedir.

Haberin Devamı

Türkiye›de su talebi geçen yüzyılın ikinci yarısında kabaca iki katına çıkmıştır. Son raporlar ve bilimsel çalışmalar Türkiye›nin önümüzdeki yıllarda ciddi su kıtlığı çekebileceğini göstermektedir. Ülkemizdeki mevcut tatlı suyun %70’i tarım sektörü tarafından kullanılmaktadır.
Bunun %53’ü yüzey sularından, %38’i ise yer altı kaynaklarından sağlanmaktadır.

Endüstriyel su kullanımına bakıldığında ise üretimde kullanılan suyun %34.7’sinin tatlı su kaynaklarından temin edildiği görülmektedir. Ülkemiz 25 büyük havzadan oluşmaktadır ve son 30 yılda havzalarımıza düşen yağış miktarı %25’e yakın oranda azalmıştır.
*
İklim değişikliği etkileri üzerine yapılan çalışmalar; 2050 yılına kadar Akdeniz Bölgesi Havzaları’nda %37, Konya Havzası’nda %70, Fırat-Dicle Havzası’nda %10 oranında su azalması olacağını ortaya koymaktadır. Havzalar için bir diğer önemli sorun ise su kalitesidir. Kirlilik, suyun kalitesini sürekli olarak aşağıya çekmektedir. Endüstriyel üretimde kullanılan suyun arıtılması konusunda ne yazık ki ülkemiz hala yeterli düzeyde değildir. Bu durum hem su havzalarının sürdürülebilirliğini hem de insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.
Yapılan araştırmalar ülkemizde görülen en önemli su tehdidinin akarsu kirlenmesi olduğunu, bunu göl kurumasının takip ettiğini göstermektedir. Yer altı sularının aşırı ve kontrolsüz çekimi su varlığı açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık baskısının artması, nüfus artışına bağlı olarak su talebinin yükselmesi, mevcut kaynaklarda yaşanan azalma ve su kalitesindeki düşüş, ülkemizin su yönetiminde ivedilikle ve büyük önemle ele alması gereken konuların başında gelmektedir.
*
Kullanılan suyun türüne göre mavi, gri ve yeşil olmak üzere 3 grupta değerlendirilir.

Haberin Devamı

Mavi su ayak izi, bir ürünün üretiminde ihtiyaç duyulan yüzey ve yer altı tatlı su kaynaklarının toplam hacmini; gri su ayak izi, kirlilik yükünün ortadan kaldırılması veya azaltılması için kullanılan tatlı su hacmini; yeşil su ayak izi ise bir ürünün üretiminde kullanılan yağmur suyu hacmini ifade etmektedir.
Türkiye’nin su ayak izi ülkemizde gerçekleşen su tüketim verileri incelendiğinde tüketimde en büyük payın tarım sektöründe, sonrasında ise sırasıyla evsel ve endüstriyel alanda olduğu görülmektedir.
Üretimden kaynaklanan su ayak izi 139,6 milyar m3’tür. Bunun %89’u tarımsal, %7’si evsel ve %4’ü endüstriyel kullanımdan kaynaklanmaktadır. Tarım sektörüne ait olan %89’luk su ayak izinin %92’si bitkisel üretimden ve %8’i otlatmadan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde gerçekleşen tüketimin ayak izi ise 140,2 milyar m3 /yıldır. Bu su ayak izindeki en büyük pay yine %89 ile tarım sektörüne aittir.
*
Dünya haritasını gözünüzde canlandırdığınızda tüm o maviliğin sadece %2,5’i tatlı su ve bunun %70’i buzullar içinde saklı. Eğer dünya üzerindeki tüm suyu beş litrelik bir şişede düşünürsek, insanların erişebileceği tatlı su sadece bir yemek kaşığındaki miktara denk gelir.
*
Türkiye sanıldığının aksine su zengini bir ülke değil. Tam tersine, ulusal su kullanımında tarımın sektör payı %70 olan Türkiye, tarımsal sulama kıtlığı riskinin en yüksek olduğu 9. ülke. Suyun yenilenebilir olması da bir teselli değil. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1921’de 13 milyon nüfusla 8 bin metreküpken 100 yıl içinde altıda bir oranına gerileyerek bugün kişi başına 300 metreküp olarak hesaplanıyor. Sebepleri ise kontrolsüz nüfus artışı, çevreye karşı sorumsuzluk, rant ve israf ekonomisi. Bu gidişle Türkiye’nin 5-10 yıl içinde tehlikeli kuraklık sorunları yaşayacağı ve 20 yıl içinde 100 milyon nüfusla su fakiri bir ülke olacağı öngörülüyor.
*
Peki suyun kaliteli olmasını ne belirler? İçme suyu kalitesini belirlemek için evrensel olarak uygulanabilir tek bir yaklaşım ya da uluslararası ortak bir standart mevcut değil, hatta teşvik edilen bir durum da değil. Çünkü kalite standartları belirlenirken her ülkenin kendi ihtiyaçları ve kapasitesi göz önünde bulundurularak yerel, çevresel, sosyal ve ekonomik koşulların dikkate alındığı bir risk-fayda yaklaşımının benimsenmesi teşvik ediliyor.

Haberin Devamı

TÜRKİYE’DE İÇME SUYU

Su biterse herkes susar

Türkiye’de içme suyu kalitesi de İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliği ile düzenleme altına alınmış, AB içme sularıyla ilgili düzenleme ve Dünya Sağlık Örgütü’nün İçme Suyu Kalitesi Kılavuzu da dikkate alınarak Türkiye’de içme suyu kalite standartları oluşturulmuştur. Buna göre, içme suyu kalitesi mikrobiyolojik, kimyasal, radyoaktivite ve gösterge parametreleriyle belirlenmektedir. Bunlardan gösterge parametrelerinin değerleri piyasadaki ambalajlı suların etiketinde bulunmak zorunda.

SU ETİKETİNİ OKUMAYI BİLİYOR MUYUZ?

Su etiketlerinde karşımıza çıkan bu parametreler nedir ve ne anlama geliyor?

Mikrobiyal: Etikette yer alan koliform bakterilerin varlığı su kalitesini mikrobiyal açıdan ölçüyor: Normalde içme suyuyla bulaşıp hastalık yapabilen (sarılık, tifo, gibi) birçok mikroorganizma var ancak bunların düzenli takibi zor ve maliyetli olduğundan, bu tip zararlı mikroorganizmaların varlığının göstergesi olarak koliform bakteriler ölçümleniyor. 
 
Etikette gördüğümüz diğer bileşenler ise (alüminyum, sodyum, sülfat, demir, mangan, amonyum, klorür) kimyasal açıdan su kalitesini ölçmek için kullanılıyor. Bu bileşenler insan sağlığına zararlı değil ancak belirli sınırların üstünde olmaları başka kalite kayıpları hakkında fikir veriyor. Örneğin, alüminyum su arıtma işleminin etkinliğini tespit etmek için, demir ve mangan suda çökelti oluşturup suya kırmızı-kahverengi renk verip estetik açıdan kaliteyi düşürebileceği için, fazla sülfat suya istenmeyen bir tat verip geçici ishale sebep olabildiği için, klorürün fazlası aşındırıcı olduğu için ve amonyum varlığı mevcut suyun atık suyla karışma göstergesi olduğu için ölçümleniyor.

Haberin Devamı

pH NEDİR? NE DEĞİLDİR?

pH: Etikette yer alan pH değeri ise suyun asidik mi  yoksa bazik mi olduğunun göstergesi. Genel olarak, yer altı suları asidik (pH < 7), yüzey suları ise bazik (pH < 7) özelliktedir. İçme suyu için ise pH 6,5-8,5 değer aralığı uygun görülüyor. Medyada asidik veya bazik, hangisinin daha faydalı olduğuyla ilgili haberler olsa da Dünya Sağlık Örgütü, hem asidik hem bazik seviyesini içeren bu değer aralığını kılavuz değer olarak sunuyor. İçme suyu yönetmeliği düzenleyen Amerika Çevre Koruma Ajansı (EPA) ise pH seviyesini estetik bir gösterge olarak kabul ediyor.
Çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakmak, su gibi aziz kalacağımız bir çevrede yaşayabilmek için suyumuzun kıymetini bilelim, su farkındalığını hep birlikte oluşturalım.

Yazarın Tüm Yazıları