Paylaş
Çocukluğumuzun meyvelerindendir.
Okul önlerinde ve manavlarda satılırdı.
Boynumuza tesbih gibi astığımız bu meyvenin adı alıç…
Anadolu’da her yerde yetişen çok sifalı ve nostaljik meyvesidir alıç…
Şimdi günümüzde pek bilen yok alıçı…
Alıç genellikle kısa boylu kırmızı, pembe sarı veya beyaz renkli çiçeği ve 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, lezzetli, meyveleri hafif ekşimsi ve yenilmektedir. Gülgiller familyasına ait olup yaklaşık olarak 280 tane türünün olduğu sanılmaktadır. Kurak koşullara uyum sağlayabilen, kumlu taşlı topraklarda yetişebilen uzun ömürlü bir türdür. Alıç ağaçları mayıs ayında çiçeklenir ve meyveleri sonbaharda toplanır. Türkiye’nin birçok bölgesinde özellikle dağlık alanlarda ve hatta toprağın fakir olduğu yerlerde bile fazla miktarda yetişmektedir.
ALIÇ TESBİH GİBİ BOYNA ASILIR
Orta Çağ’dan bu yana dikenli alıç sığırları meralarda tutmak ve yabancıları özel arazilerden uzak tutmak için kullanılmıştır. İngiltere’de ve Almanya’nın bazı bölgelerinde alıçın yoğun dikenleri hâlâ çit olarak ekilmektedir. Alıç’ın cins ismi olan Crataegus, Yunanca’da “sertlik” ya da “dayanıklılık” anlamına gelen kratos kelimesinden gelir, bunun nedeni bitkinin aşırı ölçüde sert ve dayanıklı odunudur. Alıçla ilgili bazı batıl inançlar da geliştirilmiştir.
Alıç ağacı bir yandan da yeni yaşam ve yenilenmeyle ilişkilendirilmiştir. İlkbaharda yapılan birçok pagan kutlamasının odağı olan çiçekli direkler çoğunlukla alıçtan yapılırdı ve alıçın güle benzeyen beyaz renkli çiçekleri çelenklere koyulurdu. Giriş kapısında sallanan alıç dallarının kötü ruhların eve girmesini engellediği düşünülürdü.
Orta Çağ İngiltere’sindeyse alıç ağacı ölümle ilişkilendirilir, kötü kokulu çiçekleri de çürümenin kokusu olarak görülürdü. Alıç yüzyıllar boyunca Doğu’da ve Batı’da bitkisel tıbbın değerli bir parçası oldu. Yunanlı Hekim Dioskorides alıç bitkisini kalp rahatsızlıklarının tedavisi için tavsiye etti. En geç yedinci yüzyıldan itibaren Çinliler alıça yakın bir tür olan Crataegus pinnatifida’yı yüksek tansiyon, damar sertliği, kalp ağrısı ve başka kalp rahatsızlıkları için kullandı.
Orta Çağ boyunca alıç, daha çok bir idrar söktürücü olarak ve uykusuzluk ve gırtlak iltihabının tedavisinde kullanıldı. 19. yüzyıldan itibaren kalp rahatsızlıkları için kullanılan bir tedavi olarak Avrupa’da ve sonrasında ABD’de yeniden gün yüzüne çıktı. Alıç günümüz bitkisel tıbbında kalple ilgili rahatsızlıklar için kullanılmaktadır. Kalbe giden kanın sınırlanmasından kaynaklanan göğüs ağrısına iyi gelir. Bitkisel tıp uygulayıcıları, alıçı tansiyonu ve yüksek kolesterolü düşürmek ve kan damarlarında ortaya çıkan ve damar sertliğine neden yağ plaklarını azaltmak için tavsiye eder.
Alıçtan daha uzu süreli faydalanmak için marmelat ve reçel yapılır.
TRABZON HURMASI (CENNET HURMASI)
İsmi Trabzon hurması diye kalmış. Şimdilerde Trabzon’a yolu düşenler bu meyveyi Trabzon’da bulamazlar. Daha çok Akdeniz ikliminin olduğu güney kuşakta ve yer yer Marmara ve Ege’de bulabilirsiniz. Ben Bursa’da Misi Köyü’nde ve diğer köylerde görüyorum Cennet hurmasını..
Anavatanı Çin olan ve tarihi İpek Yolu ile Anadolu’ya Trabzon üzerinden yayıldığı için ’Trabzon hurması’ olarak adlandırılan meyvenin üretiminde Trabzon Türkiye’de en alt sıralarda yer alıyor. Dünyada 5 milyon ton, Türkiye’de yıllık 33 bin ton civarında üretimi olan Trabzon hurmasının Trabzon’daki üretimi ise yıllık 146 ton civarında kalırken, üretimde ilk sırayı Akdeniz Bölgesi illeri alıyor.
Çin’den tüm dünyaya yayılan, Anadolu’ya da İpekyolu ile gelen bu meyveye Anadolu’da ’Cennet Meyvesi veya Hurması’ denilirken, geçmişte Trabzon’da hemen hemen her evin bahçesinde bulunan bu meyvenin ağacına bugünlerde rastlamanın çok zor olduğunu söyleyebiliriz.
Kış aylarında oldukça tüketilmesi gereken bu meyvenin faydaları saymakla bitmez. Ülkemizde en çok Hatay, Mersin ve Antalya çevresiyle Karadeniz kıyılarında yetiştiriliyor. Bol miktarda A, B ve C vitamini, potasyum, kalsiyum, çinko ve fosfor içeriyor.
Faydaları
HÜNNAP
Sonbaharın habercisidir hünnap.. Bazen yol kenarında bile görürüz. Koparıp yemişliğimiz vardır.
Sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğündedir. İlk başlarda yeşil iken olgunlaştıkça kırmızıya ve siyah-mor renge döner. En dış kabuğu derimsi ve ince, pulpası (yumuşak kısım) kopartıldığında elmadaki gibi sert ve beyaza yakındır. Ancak birkaç saat içinde sarılaşır ve yumuşar. Birkaç gün içinde kabuğu da buruşur.
Hünnap bitkisinin anavatanı Çin’in Yunnan eyaleti olup, Çin’de 7000 yıldan beri gıda ve tıbbi amaçlı kullanılmak için yetiştirilmektedir. Bitkinin doğal yayılma alanı Rusya, Ortadoğu, Hindistan, Güney Avrupa, Anadolu ve Kuzey Afrika’dır.Ülkemizde Batı ve Güney Anadolu’da kültürü yapılan hünnap Isparta, Hatay, İskenderun, Antalya, Kayseri, Bursa, Çanakkale, İstanbul, Tekirdağ, Sinop ve Aydın illerinde yetiştirilirken daha çok Denizli ilinde doğal olarak yayılış göstermektedir Doğu, Güneydoğu ve Ortadoğu İran’da “annab”, Güney Afrika’dan Orta Doğu’ya Hint Yarımadası’na kadar “ber” olarak adlandırılmıştır.
Türkiye’de Marmara, Batı ve Güney Anadolu’da bulunur. Ayrıca Karadeniz’de Çoruh Vadisi havzasında, Manisa’nın Demirci ilçesinde ve yaygın olarak Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı Gümüşsu kasabasında bulunur ve değişik türleri görülür.
İbn-i Sina hazırladığı reçetede hünnap bitkisini öksürük kesici, laksatif, tansiyon düşürücü, sindirim düzensizliği ve mide ülseri tedavisinde kullanmıştır
Çin’de “hayatın meyvesi” olarak adlandırılan hünnap meyvesinin olgun ve kuru meyveleri afrodizyak, laksatif ve panzehir olarak kullanılmaktadır. 20. yüzyılın başları ve ortalarına kadar İspanya kırsal kesimindeki insanlar tarafından hünnap meyvesinin kabuğu hamileliği önlemek için kullanıldığı belgelenmiştir. Hünnap halk arasında balgam ve idrar söktürücü, göğüs yumuşatıcı, laksatif, zindelik verici ve öksürüğe karşı iyi bir toksin atıcı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca kalp, karaciğer, damar rahatsızlıkları ve kolesterol düzensizliği gibi çok çeşitli rahatsızlıkların giderilmesinde kullanılmaktadır.
Hünnap meyvesinin çay olarak tüketilmesi durumunda ateş düşürücü ve ağrı kesici, stres azaltıcı, zihinsel yorgunluk, fiziksel güçsüzlük ve uykusuzluk gibi durumların azaltılmasında kullanılmaktadır. Hünnap meyvesinin içeriğinde tanin, şeker ve müsilajlı maddeler bulunması nedeni ile şeker hastalarının meyveyi direkt tüketmesi tavsiye edilmektedir.
Ayrıca içeriğindeki A, B (B1, B2, B3, B6 ve B12) ve C vitamini, fenolik bileşikler, karotenoidler, antioksidan maddeler ve özellikle demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor, manganez ve potasyum gibi mineraller bakımından zengin bir kaynaktır. Hünnap meyvesinin kurutulup suda kaynatılıp içilmesi ile mide rahatsızlıkları tedavi edilmektedir Hünnap meyvesi Çin’de uykusuzluk giderici, sedatif ve tonik olarak kullanılmaktadır. Özellikle iltihap giderici, ağrı kesici, antibakteriyel ve bağırsak kurdu tedavisinde kullanılmaktadır.
İçermiş olduğu vitaminler, mineraller, antioksidan maddeler ve fenolik bileşikler bakımından bu denli zengin olan hünnap meyvesi ile ilgili ülkemizde ne yazık ki çok az çalışma bulunmaktadır.
MUŞMULA
Asık suratlı kişileri betimlemek için kullanırız, ‘Muşmula suratlı’ deriz. Muşmulaya altından baktığınızda ekşi suratlı insanı andırır. Sanırım bu nedenle halk arasında bu şekilde anılıyor muşmula.
Kimilerinin sert, kimilerinin de daha olgunlaşmış ve yumuşamış olarak sevdiği bir meyvedir. Bazı kişilerin ise çok severek tüketmediği hatta çok fazla da bilmediği bir meyvedir.
Ekim sonu, kasım ayı başları gibi hasadı başlar. Birkaç ay hasadı sürer. Bu yüzden kış aylarında hasadı devam eder ve şifasından yararlanılabilir. Fakat birçok faydası bulunan bu meyve tam olgunlaşmadan yeşil haldeyken tüketilmemelidir.
Muşmula ya da döngel, beşbıyık, ezgil, gülgillerin bir altfamilyası olan Amygdaloideae’dan bir ağaç ve bu ağacın meyvelerdir. Çiçek tablasıyla sarılmış etli meyveleri, eriksi yapıdadır. Yabani olanları daha küçük olur. İçinde sertleşmiş tohumları bulunur.
Halk arasında töngel, döngel, beşbıyık, ezgil gibi isimlerle de anılan muşmula, içindeki bolca çekirdeği, olgunlaştıktan sonra aldığı kahve tonlarındaki rengi ve yumuşacık iç kısmı sayesinde kolayca ayırt edilebilen bir meyve. Ülkemizde özellikle Marmara ve Karadeniz bölgelerinde bolca yetişen muşmula ağacı da yine genelde eğrilen çoklu dalları sayesinde hemen tanınabiliyor.
Muşmulanın faydaları nelerdir?
Paylaş