Paylaş
Bebeğin dünyaya gelmesiyle misafirlere ikram ettiğimiz lohusa şerbetinin önemi nedir? Ölenin ardından yaptığımız helvanın sebebi hikmeti nedir? Dünyaya ilk geldiğimizde ve dünyadan ayrıldığımızda yapılan bu ritüeller gastronominin ve mutfak tarihinin önemli sırlarından biridir.
LOHUSA ŞERBETİNİN SIRRI
Anne karnında 9 ay su gibi geçip gitmiş, sonunda beklenen an gelmiş ve bebeğiniz doğmuş. Lohusa şerbeti dahil tüm hazırlıklar yapılmıştır. Bebek görmeye, hayırlı olsun demeye gelenlere ikram edilen şerbetler ağızları tatlandırmaya hazırdır. Hangi doğuma giderseniz gidin çoğunda lohusa şerbetini görürsünüz. Çünkü lohusa şerbetinin çok önemli görevleri var. Yeni doğum yapan kişileri ziyaret ettiğinizde ikram edilen kırmızı tatlı içecek, oldukça eski bir tarihe sahip. Osmanlı döneminden bu yana devam ettirilen bir kültür unsurudur. Soğuk veya sıcak bir şekilde, küçük bardaklarda ikram edilir. Bazı aileler ziyaretçilerine ikram etmekle kalmaz, evlerine de gönderir. Bebeğin cinsiyeti erkek ise boğaz kısmına tülbent bağlanır, kız ise kapağı tülbent ile örtülür. Lohusa şerbetinin içeriğini; baharat karışımları ve şeker oluşturur. Kızılcık, kızamık ya da lohusa şekeri olarak adlandırılan şeker, su, karanfil ve tarçın kullanılır. İsteğe göre farklı baharatlar da eklenebilir.
Günümüzde hazırlanan lohusa şerbetlerine koyu kırmızı renk vermeleri adına gıda boyaları da katılabiliyor.
NEDEN ŞERBET İÇİRİLİR?
Doğum yapan annenin sütünü artırabiliyor ve anne sütünü bebek için çok daha lezzetli hale getirdiği söyleniyor.
Son derece doğal ürünlerle hazırlandığında sütün kalitesini artırır.
En güzel nedenlerden biri de bebekte gaz oluşmasının önüne geçmesidir. Şerbet, anneyi rahatlatır. Annenin psikolojik olarak sağlıklı olması demek bebeklerin bağırsak hareketlerinin de sağlıklı olması anlamına gelir.
Tatlı olması nedeniyle annelerin şeker ihtiyacını bastırır.
Bir diğer etkisi de mide rahatsızlıklarına iyi gelmesidir.
İçerdiği baharatlar sayesinde direnç kazandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir.
CENAZEDE HELVA KÜLTÜRÜ
Biri öldüğünde cenaze evinde irmik helvası kavrulur. Ölüm gerçekleşti mi hemen koca bir tencere ve malzemeler hazırlanır, aynı gün helva kavrularak taziyeye gelenlere ikram edilir. Bunun nedeni de aslında Orta Asya Türk inançlarına kadar gider.
Ölü helvası geleneği, cenazenin kaldırıldığı ilk gün başta olmak üzere ölenin yedinci, kırkıncı, elli ikinci günleri ile ölüm yıldönümünde ölen adına hayır yapmak için helva yapılması, dağıtılması ve yenmesi etrafında oluşan geleneklerdir. Bu gelenek, Anadolu’nun farklı yerlerinde ‘can helvası’, ‘can aşı’, ‘kazma-kürek helvası’ ve ‘hayır’ biçimlerinde de adlandırılmaktadır.
Anadolu’da ölen kimsenin ardından belirli günlerde helva kavrulması geleneği oldukça yaygındır. Verilen yemek, kavrulan helva ve edilen dualarla ölenin kabirdeki acılarının hafifleyeceğine inanılır. Helvanın yapımına yardım ederek, malzemesine katkı koyarak, dağıtarak ve yiyerek bu hayra ortak olunur. Helva kavrulduğunda çıkan kokunun ölünün ruhuna ulaştığına inanılır.
Helva; un veya irmiğin yağda kavrulup şekerle tatlandırılmasıyla yapılır. Kimi yerlerde fıstık, ceviz, gülsuyu katılır ve gelenlere ikram edilir, gelemeyenlerin evlerine gönderilir. Ölü helvası geleneği, ölenin yakınları, komşuları ve tanıdıklarının ortak katılımıyla sürdürülür. Böylece acıya ortak olunurken akraba ve yakınlarının ölene karşı son görevini yerine getirmesine vesile olunur. Günümüzde büyük kentlerde de yapılıp dağıtılmaya devam edilen ölü helvası geleneğinin, bazı yerlerde hazır tahin helvalarının dağıtılması gibi uygulamalarla değişikliğe uğradığı da görülmektedir.
MARDİN’DE HAYAT ÇÖREĞİ: KİLİÇE
Mardin mutfağının önemli yiyeceği ‘hayat çörereği’ diğer adıyla ‘kiliçe’ hem doğumda hem düğünde hem cenazede verilen, hem tatlı hem tuzlu ve baharatlı içeriğiyle hayatın kısa bir özetidir aslında. Hayatlarını birleştirme kararı alan, aynı yastığa baş koymaya niyetlenen çiftler, nikâhları kıyıldıktan sonra kendilerine ikram edilen ‘hayat çöreği’ni kırarlarmış. ‘hayat çöreği’ni, yani kiliçe’yi birlikte kıran yeni evliler, gelecek günlerindeki ortak hayatlarını acısıyla tatlısıyla paylaşmaya yemin ederlermiş. Nikah törenine katılan kız ve erkek tarafları da bir araya gelip ‘iyi bir başlangıç’a şahitlik ettikleri için sunulan kiliçeleri kırar ve yerlermiş.
Hayat çöreği, genelde cenaze sonrası veya düğün gibi özel günlerde yapılıp dağıtılır. Yabancılardaki paskalya çöreği gibi Mardin’de kiliçenin önemi büyük. Oysa bizler paskalyayı duyduğumuz kadar Antep ve Maraş kahkesini, Beypazarı kurusunu, kiliçeyi duymayız, duyurmayız. Bu da sanırım kendi kültürümüze olan yabancılığımızı, aynı zamanda Anadolu mutfağını yeteri kadar pazarlanamadığını ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yılbaşı hediyelerinden aklımda kalan Metro Cash &Carry’nin yeni yıl hediyesi olarak gönderdiği kiliçeydi. Sevgili Kubilay Özerkan’ın hayatı ve geçen koca bir yılı özetleyen mesajı ile birlikte gönderdiği kiliçe, aldığım en güzel yılbaşı hediyesiydi bu güne kadar. Baharatçılardan kiliçe baharatı diye istediğinizde size bu çöreğe özel baharat karışımını verebiliyor. Anason, yenibahar, mahlep, tarçın, karanfil tozu. Bunlar, kiliçeye orjinal tadını veren muhteşem bir baharat karışımıdır. Eskiden içine pekmez, kuyrukyağı, şahfe denilen farklı bir baharat da katılırmış. Mardin ve Kızıltepe’de kiliçe, ya hazır alınıyor, ya da hamuru evde yoğurulup fırınlara gönderiliyor. Bu enfes lezzeti bulduğunuzda mutlaka deneyin derim.
Paylaş