BİZ siyasilere, özellikle liderlere; "Size hücum eden düşmanlarınızdan korkmayın, dalkavuklukla size yaranmak isteyen dostlarınızdan sakının!" diyoruz.
Dinlemiyorlar tabii... Her insan gibi liderler de pohpohlanmaktan hoşlanıyor, dalkavukları seviyor, yalakaları çevrelerinden eksik etmiyorlar. Bu onların tercihi ama işler sarpa sarınca da sinirlenip öfkelenmemeleri lazım! Önce kendilerine kızmaları gerekiyor!
* * *
Bir davette konuşuyorduk. Gazeteci arkadaşlardan biri:
"Son 30 yılda, tek başına iktidar olan iki başbakan var. Biri rahmetli Turgut Özal, diğeri şimdiki Başbakan Tayyip Erdoğan... İkisinin de güçleri eşit gibi, fakat Turgut Özal ne kadar sakin, soğukkanlı ve hoşgörülüyse, Tayyip Bey onun tam tersi" dedi. Düşündük, belleğimizi yokladık. Öyleydi gerçekten...
Turgut Bey şakacıydı. Tayyip Bey ise şakadan anlamıyor, sert ve haşin davranıyor.
Turgut Bey sakindi. Tayyip Bey ise sinirli!
Turgut Bey, aleyhinde çizilen karikatürlere hoşgörüyle bakardı. Tayyip Bey mahkemeye veriyor.
Turgut Bey her kesimi kucaklardı. Tayyip Bey ise insanlarımızın yarısını dışlıyor.
Turgut Bey duygularına yenilmez, mümkün olduğu kadar tarafsız davranmaya çalışır, toplantılara ve gezilere, muhalif gazeteleri ve yazarları da davet ederdi. Tayyip Bey ise kendisini eleştiren gazeteleri düşman sayıp davet etmiyor, olayları hep tek taraflı görüp hata yapıyor.
* * *
Turgut Bey de her lider gibi yağcılıktan hoşlanırdı ama karşı görüşte olanları da dikkatle dinler, değerlendirir, fikirlerinden yararlanmaya çalışırdı.
Tayyip Bey de şakşakçılıktan hoşlanıyor ve karşı görüşte olanlara yüz vermiyor. Bu nedenle gerçekleri kavrayamıyor, yağdanlıklar onu yanlış yola sürüklüyor.
Ülkenin bugünkü dramatik halinin sebebi buÖ
Bir yıl önce büyük farkla seçim zaferi kazanan partiye bakın. 12 ayda ayakta duramayacak hale geldi. Neden? Hoşgörüsüzlükten, toplumun tüm kesimlerine kucak açmamaktan, karşı görüşte olanları "Bizden olmayanlar" diyeilan edip ülke insanlarını ikiye bölmekten...
Oysa Turgut Özal, dört eğilimi birleştirerek ülkede bütünlüğü sağlamak istiyordu.
Yıl 1987 idi. Günaydın Gazetesi’nde yazıyor, Başbakan Özal’a sert muhalefet yapan gazetecilerin başında geliyordum. Özal’ın, yazılarıma çok kızdığını "Bu adama ne yaptım ki böyle zehir zemberek yazılar yazıyor?" dediğini haber alıyordum.
O tarihte bir Rusya gezisi oldu. Geziye Günaydın Gazetesi adına ben katıldım.
Uçak havalandı. Özal, uçağın içinde dolaşarak bir bir el sıkıp herkese "İyi yolculuklar" dilemeye başladı. O güne kadar hiç yüz yüze gelmemiştik. Herkes, onun bana nasıl davranacağını merak ediyordu. Özal, elimi sıkarken, yanımda duran gazeteci arkadaşım Ertuğrul Akbay gülerek "Sayın Başbakanım, işte sizin canınızı sıkan yazıları yazan Rahmi Turan bu" dedi.
Özal bana uzun uzun baktı "Yazdıklarını okudukça ben seni dev gibi biri sanmıştım, meğerse sen de benim gibi biriymişsin" dedi sonra Akbay’a dönüp "Öyle değil mi Ertuğrul?" diye sordu.
Şakayı seven Ertuğrul Akbay yine gülerek "Evet efendim fakat, sizin göbeğiniz büyük, Rahmi’nin göbeği yok" dedi. Özal da "Evet Ertuğrulcuğum, spor yapıp bu göbeği eritmem lazım" diye hoşgörüyle gülümsedi ve bizi sohbete devam için uçağın ön bölümüne davet etti.
Özal çok şaka kaldıran bir liderdi. Onu 1993 yılında kaybettik. 15 yıl sonra bile hálá hasretle anıyorsak bu onun eşsiz hoşgörüsü ve insan sevgisi nedeniyledir. Allah gani gani rahmet eylesin.