TÜRKİYE’deki kadınların bir kısmı kapanmak ve ikinci sınıf insan olarak erkeklerin esaretinde yaşamak için can atarken Suudi Arabistan’da kapanmak zorunda olan kadınlar çok mutsuz. Çünkü Suudi Arabistan, "şeriat yasaları"nın en katı biçimde uygulandığı bir İslam ülkesi...
Orada kadının hükmü yok... Saraya mensup prensesler bile, kraliyet ailesinden gelmenin tanıdığı ayrıcalıklara ve olağanüstü zenginliklere rağmen insan gibi yaşamadıklarının farkındalar...
Baskı dışında hiçbir geleneğin bulunmadığı bir "şeriat düzeni"nde yetişen ve Batı dünyasında kadınların ne kadar farklı bir yaşam sürdüklerini görebilen Prenses Sultana El Suud’un, İngiliz gazeteci Jean Sasson’a anlattıkları, tesettüre zorlanan Arap kadınının din bahanesiyle nasıl acımasızca ezildiğini gösteriyor.
Kadınları, köle gibi yaşamaya mahkûm eden bu adaletsiz ortaçağ düzenini gözler önüne seren Prenses Sultana El Suud’un Türkçe’ye de çevrilen anılarını, herTürk kadını ibretle okumalıdır. (Birinci kitap "Sultana" ikinci kitap "Sultana’nın Kızları" Varlık Yayınları)
Eski Suudi Arabistan Kralı Fahd ibn Abdülaziz’in yeğeni olan Prenses Sultana "Peçe altındaki kadının öyküsünü sergileyen kitaplarda yazılanları Jean Sasson’a ben anlattım" diyor. Sultana, büyük servet sahibi bir Suudi Prensesi... Ülkesinde kadınlara yapılan haksızlık ve baskıları, büyük tehlikeleri göze alarak cesurca dile getiriyor.
* * *
Suudi Arabistan’da kadınların acımasızca ezildiğini, her şeye aşırı sansür uygulandığını belirten Prenses Sultana, Suudi Arabistan televizyonuna yabancı bir şirketin, bir gıda maddesini tanıtan sıradan bir film yapabilmesi için şu yasaklara uyması gerektiğini söylüyor.
Reklamlarda cazibeli bir kadın kesinlikle rol alamaz.
Kadınlar vücut hatlarını belli eden giysiler giyemez. Örneğin; kısa etekler, pantolonlar. Yüzü ve elleri dışında etinin hiçbir kısmı görüntülenemez.
İki insan aynı kaptan yemek yiyemez ya da aynı bardaktan su içemez.
Hızlı vücut hareketleri yapılamaz. (Eğer kadınlar rol alıyorlarsa, hiç kıpırdamadan oturmak ya da ayakta durmak zorundadır.)
Göz kırpmak yasaktır. Kadınların gülümsememesi önerilir.
Öpüşmek asla söz konusu değildir. Tabudur.
* * *
Prenses Sultana anlatıyor:
"Ülkemde, bekár erkek ve kadınların birbirlerini görmeleri din yasalarınca yasaklanmıştır.
Bunun sonucu olarak, ülke içinde erkekler erkeklerle dostluk kurar, kadınlar da kadınlarla görüşürler. Bu nedenle aynı cinsten kişilerin arasında cinsel gerilim bazen kaçınılmaz oluyor.
Ülkemizde uzun bir süre yaşamış olan yabancılar, krallığımızda (Suudi Arabistan’da) eşcinsel ilişkilerin ne kadar yaygın olduğunu bilirler.
Katıldığım birçok kadınlar arası toplantıda kalın peçelerin ve kara çarşafların ardından, titreşen güzellerin ve umut verici davranışların zaferlerine tanık olmuşumdur. Aşka susamış Suudi kadınlarının, parfümlere bulanarak gittikleri düzgün toplantılar bir süre sonra bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan coşkuyla, çılgınlar partisine dönüşür ve taraflar birbirlerini seçerek, şehvetle dans ederler. Utangaç bakışlı kadınların, başka kadınlarla, sımsıcak sarılarak yanak yanağa ateşli danslar yaptıklarını gözlerimle görmüşümdür. Sürücüleri onları otoparkta beklerken, kadınların birbirlerine aşk sözcükleri fısıldadıklarını ve gizli randevular verdiklerini duymuşumdur. Daha sonra aynı sürücüler bu kadınları, aynı gece başka erkeklerin çekiciliğine kapılarak baştan çıkan kocalarına götürür."
Suudi Arabistan Prensesi Sultana anılarının sonunda, şeriat yasalarından ve çağdışı baskıdan kurtulmak için umutsuzca büyük çaba sarf ettiklerini söylerken, Türkiye’deki bir kısım kadının çılgınca o düzene doğru koşmasına ne denir?