SON zamanlarda "soykırım" lafından geçilmiyor. Televizyonları açıyorsunuz soykırım konuşuluyor, gazete sayfalarına bakıyorsunuz "soykırım" tartışılıyor. Peki, nedir soykırım?
"Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi" 1948 yılında imzalanmış, Türkiye bu sözleşmeye 1950 yılında katılmıştır. Sözleşmenin 2’nci maddesine göre soykırım "Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen kasti hareketlerden herhangi biridir."
Topluluk üyelerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda düzenli biçimde öldürülmesi, grup üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi,
Topluluğun yaşam koşullarının, insanlara getireceği fiziksel ve ruhsal yıkım hesaplanıp kasıtlı olarak bozulması,
Topluluk içinde doğumların engellenmesi ve çocukların zorla bir gruptan alınıp, bir diğerine verilmesi, gibi...
* * *
"İnsanlık suçu" kabul edilen soykırım şu aşamalarda gerçekleşir:
İnsanlar ’bizler ve onlar’ diye bölünür, sınıflandırılır, belirlenir, simgelenir.
Bir grubun üyeleri, diğer grubun üyelerini insan saymaz, hayvanlara, parazitlere, böceklere ya da hastalıklara benzetir.
Soykırım her zaman örgütlü olur. Özel ordu birlikleri ya da milisler genellikle eğitilir ve silahlandırılır. Nefret grupları kutuplaştırıcı propaganda yaparlar.
Kurbanlarının insan olduğuna inanmayan gruplar sonunda imha safhasına başlar.
"Soykırım" denildiği zaman Almanya’da Nazilerin Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri kitlesel kıyım akla gelir.
1939-1945 yılları arasında 5-6 milyon Yahudi, 300 bin Çingene, 700 bin özürlü insan, sistemli bir şekilde katledilmiş, gaz odalarında zehirlenmiş, fırınlarda yakılmıştır. İşte soykırım budur.
Amerika da tarihin en büyük soykırımlarını yapmıştır. 1492 yılında Kuzey Amerika’da 12 milyon olan yerli nüfus, 1892 yılına gelindiğinde 500 bin kişiye inmiştir. ABD, 1945’te Hiroşima ve Nagazaki üzerine atom bombası atarak tam bir soykırım uygulamıştır.
Fransızlar da 1954 ile 1962 yılları arasında Cezayir’de vahşice soykırım yapmışlardır.
Dünya bunlara karşı sessizdir.
* * *
Ermeniler Türkleri soykırımla suçlamak için yüz yıldır aynı yalanları söyleyip duruyorlar.
Ermenilerin 1915 yılındaki tehcir (zorunlu göç) sırasında acı kayıplar verdikleri doğrudur ancak bunun soykırımla hiçbir ilgisi yoktur. Kayıplar, Doğu Anadolu’da yaşanan ağır savaş şartları, çıkan isyanlar ve dağların eşkıya çeteleriyle dolu olması nedeniyle meydana gelmiştir.
Göç yollarında çıkan asayiş sorunları, ağır kış şartları, salgın hastalıklar ve göçe zorlanan kişilerin bir kısmının yaşlılığı çok sayıda ölümlere yol açmıştır.
Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre, bir olayın soykırım kabul edilebilmesi için "planlı, kasıtlı ve düzenli biçimde yok etme" şarttır.
Mecbur kaldığı için tehcir kararı alan Osmanlı yönetimi, uygulamada yetersiz kalmıştır ama hiçbir şekilde planlı ve kasıtlı yok etme söz konusu olmamıştır.
Ermenilerin amacı toprak ve tazminat, onların yalanlarına destek veren Batılı ülkelerin amaçları ise Türkiye’yi güçsüz hale getirip bölmek ya da iyice avuçlarının içine almaktır!