BİR "Ergenekon" lafıdır gidiyor... Nedir bu Ergenekon ya da Ergenekon olayı?
Son dönemde her soruşturmaya bir isim takmak moda oldu. Ahtapot Operasyonu, Balyoz Operasyonu... Neşter Operasyonu... Balina Operasyonu, Kasırga Operasyonu, ve saire...
Polisin, baskınlara ve soruşturmalara verdiği isimler bunlar...
Soruşturmayı başlatan savcı ya da polis şefleri, olaya renk katmak için yaparlar bunu... Aslında yanlış bir uygulama... Çünkü bu isimlerle peşin bir hüküm de ilan edilmiş olunuyor, sanıklar aklansa bile izi silinmiyor, ileride hepsi bu operasyonların isimleriyle anılıyor!
"Ergenekon Operasyonu" adı verilen soruşturmanın içine İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek gibi kamuoyunda önemli yerleri bulunan isimlerin katılmasıyla soruşturma daha da ilginç bir hale getirildi.
Temel gerekçe: "Ergenekon" adı verilen bir çetenin Türkiye’de darbe yaptırmak için ortamı hazırlamaya yönelik eylemler planladığı ileri sürülüyor.
9 ay önce, 12 Haziran 2007’de, İstanbul Ümraniye’deki bir gecekonduda 27 adet elbombasının bulunmasıyla başlatılan soruşturma bugünlere kadar geldi...
* * *
Birçok kişi bana sordu: "Nedir Ergenekon? Ne anlama geliyor bu?"
Aslında bilinmesi gereken bir kelimedir bu... Ergenekon, Göktürklerin Orta Asya’da türeyişiyle ilgili olarak anlatılan bir destandır. Türeyişin hikáyesi özetle şöyledir:
Türklerin atası, Orta Asya’da yaşıyordu. Bağlı olduğu boy Hunların bir bölümü idi. Aşine adını taşıyordu. Bu boy, komşu milletlerden biri tarafından yok edildi. 10 yaşında bir çocuk sağ kaldı. Onun da kollarını ve aylaklarını kesip, ölmesi için bir kamışlığa bıraktılar.
Bu çocuğu dişi bir kurt besledi. Düşmanların hanı, çocuğun yaşadığını öğrenince öldürülmesi için adam yolladı. Kurt, çocuğu alıp Altay Dağları’nın kuşattığı bir bölgeye götürdü. Bir mağarada besleyip, büyüttü. Ondan 10 çocuk doğurdu. Bu çocuklar yetişip evlendiler. Her birinden bir boy türedi.
İçlerinden biri Aşine boyu idi. Bu boy genişledi. "Ergenekon" adını verdikleri bölgede 400 yıl kaldılar. İyice çoğaldıktan sonra artık Ergenekon’a sığmayacaklarını anlayarak çıkmaya karar verdiler. Fakat yol bulamıyorlardı. O zaman bir demirci dedi ki: "Burada, yolumuzu kesen dağ, demirden meydana gelmiş... Onu eritelim, geçit açılır!"
Dağın geniş bir yerine odun ve kömür yığdılar. Kalın derilerden büyük körükler yapıp 70 yere kurdular. Hep birlikte körüklediler. Sonunda, yüklü bir devenin geçeceği kadar yol açıldı. Ergenekon’dan çıkarak, hanları Börteçine’nin önderliğinde, düşmanları yendiler.
Börteçine "Bozkurt" anlamına geldiği için, bu Türk boyuna "Bozkurtlar" adı verildi.
* * *
İşte, İstanbul’daki son operasyon, "Türklerin türeyiş destanı"nın adıyla anılıyor.
Böyle cafcaflı adlar takılan birçok operasyon fos çıktı ama isimleri akıllarda kaldı, sanıklar da hep damgalanmış gibi "Filanca operasyonun sanığı" diye anıldı.
Aradan 9 ay gibi uzun bir süre geçmesine rağmen "Ergenekon Operasyonu" konusunda fazla bir şey bilmiyoruz. Bildiğimiz, ilk gözaltına alınmaların Haziran 2007’de olduğu, daha dava başlamadığı gibi, henüz bir iddianame bile hazırlanmadığıdır.
Sanıklar neyle suçlanmaktadır, belli değil... Neden yargı önüne çıkarılmıyorlar, o da belli değil... Soruşturmayla ilgili yayın yasağı da var fakat iktidara yakın gazeteler için bu yayın yasağı geçerli değil! Onlar için atış serbest! Çarşaf çarşaf bilgi ve belge yayınlıyorlar!
Ergenekon’un büyük, çok büyük, kökü derinlerde olduğu söyleniyor. Ne kadar derin, o da belli değil... Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın deyimiyle; Türkiye’nin ilerlemesini istemeyenler çok önemli yerlere sızmışlar... AKP’nin kapatılma davasını "Ergenekon Çetesi"nin planladığı bile ima ediliyor! Oysa ortada henüz bir iddianame yok!
Durum böyle sevgili okurlar... Bizim demokrasimiz bize benziyor!