21’inci yüzyılın ilk 11 yılını geride bıraktık. Yaşadığımız olumsuz olaylar yeni yüzyıla bağlanan ümitleri tırpanladı.
Geride kalan 11 yılı, her zaman olduğu gibi siyasi kavgalarla, kısır çekişmelerle kaybettik. Ülkemiz devamlı rota değiştiriyor. “Pompei’nin son günleri” gibi, günlerini vur patlasın çal oynasın diye geçirenler var. Kavga, gerginlik, suçlama, kamplaşma Türkiye için tehlikeyi haber veren alarm zilleri ama aldırış eden yok! Biz bunları yazdığımız vakit, birçok kesimden tepkiler yağıyor. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali, gerçekleri gözler önüne serdiğimiz için bizi suçlayan çevreler var. Bunlar, burunlarının önünü görmeyen, takım tutar gibi siyasetçilere tapan, başlarında eli sopalı çoban isteyen, sürü psikolojisine sahip zümreler! * * * Bugün, ilginç bir yazardan alıntılar yapacağım. Bu yazar, dindar kesimin en önemli yazarlarından biri. Mehmet Şevket Eygi’den söz ediyorum. Onun muhafazakâr yapısından ve dine bağlılığından kimse şüphe edemez. Günümüzdeki halimizi öyle net anlatıyor ki, bundan ibret almak gerekir diye düşünüyorum. Bu tür yazıları yazdığımız vakit bize sövgü ile saldıran tutucu kesim, Mehmet Şevket Eygi Hoca’nın (bizce doğru ve yerinde olan) uyarılarına bakalım ne diyecek? Eygi Hoca bakınız (özetle) neler diyor? * * * “1911’de yaşamış olsaydım, İtalyanların Trablusgarp vilayetimize saldırıp bu İslâm topraklarını elimizden almaları faciasını yaşayacaktım... 1912-13’te yaşamış olsaydım, Rumeli-i Şahane’nin elimizden pisi pisine gittiğini görmüş olacaktım. 1918’de yaşamış olsaydım, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisine ve Arap vilayetlerinin elden çıkışına şahit olacaktım. Elveda Kudüs, Şam, Halep, Bağdat, Basra, Mekke, Medine, Sana, Beyrut... Şu anda 2011... Türkiye’nin Doğu’daki ve Güneydoğu’daki bazı bölgelerinin elden gidişine şahitlik yapıyorum. Toplum bunun farkında mı? Birileri vur patlasın, çal oynasın, gel keyfim gel... Oh keka... Birinci Dünya Harbi yıllarında (1914 -18) İttihatçıların iktidarı zamanında, çok yolsuzluk olmuş, askerler cephelerde kan dökerken birileri haram servetler ediniyormuş... Şu anda ülkemizin bir kısmı kurtarılmış bölge haline gelmiş, medyanın pek umurunda değil... Memleket elden gidiyor, bir kesim, bu acı duruma yemek ve tatlı tarifleri kadar önem vermiyor! * * * Eski Roma’da gladyatör çarpışmaları... Bizans’ta Mavilerle Yeşillerin yarışı... İnternet gazetelerinden başlıklar: Şok şok şok... Flaş flaş flaş! Şamar gibi cevap... Tokat gibi soru... Polemik kızışıyor! En iyi ve taze lüferi hangi lokantada yiyebilirsiniz? Külde pişmiş kremalı ve kekik ballı ayva tatlısı... Kızına tecavüz eden baba... Mars’ta tren yolu keşfedildi... Memleketin bir kısmı kurtarılmış bölge olmuş, biz nelerle uğraşıyoruz? Telekızlar skandalı büyüyor... Bin masaj salonundan biri basılmış... Seks seks seks... Bir kısım medya Viagra gibi yayın yapıyor! Güzel manken şişmanlamış... Eski yıldızın hışırı çıkmış, etleri pörsümüş ve pırtlamış... Flaş flaş flaş... Meclis’te kavga çıktı... Yaklaşan İstanbul depremi ile heyecan verici haberler... Şok şok şok... Futbolcu Falan, sevgilisi Feşmekan’dan beş ay sonra aniden ayrılıvermiş... Telekızlarla otel odasında saç saça, baş başa kavgalar... Geceliği bir servet olan lüks fahişeler... En pahalı şarap hangisi? Futbolcunun ve artistin otomobilleri birer milyona alınmış... Şok şok şok... Flaş flaş flaş... Zavallı Türkiyem... Zavallı vatan! Ah ah ah! Eyvah ki eyvah!” * * * Yazı özetle böyle... Bir kere daha hatırlatıyorum. Bunları biz yazmıyoruz... Biz yazdığımız zaman “münafık” diye suçlanıyoruz! Oysa aynı şeyleri, sağduyu sahibi, önemli bir İslamcı yazar da yazıyor. Buna ne buyrulur?