Telefonum! Kolum, bacağım, böbreğim...

Sağ olsun etlerini kerpetenle koparmak istediğim bir kişi numaramı kızlar tuvaletine yazmış, iki haftadır telefonum susmuyor. Numarayı gören arıyor, aradığı için de ben telefonumu kullanamıyorum.

Haberin Devamı

Kadınlar tuvaleti en güvenilir mekânlar arasında ilk sırayı kesinlikle alır. Nasıl göründüğünüzü evdeki boy aynasında değil, mekân tuvaletlerinde görürsünüz.  Yan masadaki yakışıklıdan ancak orada bahseder, boşanmak üzere olan arkadaşınızı orada teselli edersiniz. “Arkamda bir şey var mı?” sorusunu hiç tanımadığınız birine sorabilir, hatta bazen en yakın arkadaşlıkları bile orada bulabilirsiniz.
Ne diyorduk? Ha, evet tuvaletler! Birisi bir dershanenin ya da dershane yakınındaki bir kafenin tuvaletine telefon numaramı yazmış. Dalga geçen genç kızlardan, telefonu açar açmaz çığlık atıp kapatanlardan, gece yarısı uykumda bana derdini anlatmaya çalışanlardan telefonum susmuyor. Telefonumu oraya ‘şip-şak Güzin Abla’ diye mi yazmışlar yoksa telefonda fal bakılır diye mi bilmiyorum. Arayan daha
‘Alo’ demeden, derdini
anlatmaya başlıyor. Kimisine üst sınıftaki çocuk bakmamış, kimisi arkadaşına kaptırmış ya da erkek yok diye ağlıyor.  Zavallı ben, dert dinlemekten nefret eden, midesi kalkan, kendime bile yardımcı olamayan çaresiz zavallı ben...

Haberin Devamı

EVİN ÖKSÜZÜ, YETİMİ GİBİYDİM

Ne yapsam o telefonu susturmayı başaramadım. Telefonu kapatıyorum, açtığımda bu kez mesajlar düşmeye başlıyor. “Kızlar, adamlar benden arkasına bakmadan kaçıyor, manyak mısınız siz?” demek istiyorum ama desem de dinlemiyorlar. Sonunda karar verdim, telefonu evde bıraktım. Yaklaşık iki haftadır telefonsuzum. İlk günler çok zor geçti. Kolumu, bacağımı hatta böbreğimi evde bırakmışım gibi hissettim. Arkadaşlarla bir yere gittiğimizde, o herkesin yorulup telefonuna baktığı an kendimi evin öksüz yetimiymiş gibiydim. Kaç kez yolda kaldım, yapacağım işleri unuttum, toplantılara gidemedim. Hayatım, geçim kaynağım telefonum olduğu için bir yığın “Sana ulaşamıyoruz’”çığlıkları duydum, bir sürü iş kaçırdım. Aklıma yüzlerce tweet geldi, eve gidince yazarım dedim, hepsini unuttum. Ortamda bahsedilen şeylerden geri kalmamak için gizlice google araması yapamadım. Devamlı olarak, “Ya birine bir şey olduysa?” korkusuyla eve koşarak gittim. Bana acaba bir şey olmuş olabilir mi diye eve koşarak geldiler, birinde kapı kırıldı.
Hayatımın telefonsuz kısmına alıştım sanırım. Bilmiş bilmiş, “Telefon özgürlüğümüzü kısıtlıyor, telefonsuzluk süper” demek mide bulandırıcı bir olay farkındayım ama gerçekten bu kadar kolay ulaşılabilir olmak, bu kadar rahat, bu derece her şeye hâkim olma durumu gayet korkutucuymuş! Sigarayı bırakmak gibi. Önceleri zor geliyor, sonraları alışmaya başlıyorsun. Kendini, tat almayı yeniden keşfediyorsun. Şimdi ne kadar sonra elime alırsam o telefonu o kadar iyi olacakmış gibi hissediyorum. Bazen ipleri çözüp, koşup kuşup yorulduktan sonra geri dönmek işe yarıyor sanki....

Yazarın Tüm Yazıları