Paylaş
Bir kere sadece zenginlerin hayatlarının içinde değilsin. Hikâyeye evin çalışanları da eşlik ediyor. Diğer zengin dizileri gibi, çalışanlar sadece yemek yaparken dedikodu yapmıyor. Bir nevi ‘Asmalı Konak’ta olan kurulum aslında.
Kıyafetler! Evin içinde abiyeyle gezen kadınlara nasıl hayran olabilirsin ama oluyorsun işte. Çünkü giydikleri o kına gecesi kıyafetleri değil. Ağzının suyu aka aka izliyorsun. Bihter çizmesi için az dolaşmadık mağazalarda.
Karakterler, iyi-kötü diye ayrılmıyor. “Hımm madem kötüyüm, o zaman dur şu umreden dönen babaanneme tekme atayım” diyen o karikatür karakterler yok. Kocasının yeğeniyle fingirdeşen Bihter’e sempati duyuyorsun. Onun aşkını anlıyorsun. Hatta onun için üzülüyorsun. Behlül’ün o gelgitlerini bile yaşıyorsun. Ayyy o Nihal uyuzunu ‘iyi’ olduğu için bağrına basman gerekirken, karakterin o iticiliği yüzünden kızcağızdan tiksiniyorsun hatta.
Anne-kız ilişkisini farklı bir konuda ele alıyor. Türk dizilerinde ‘ana’ olayı inanılmaz ulvi ve dokunulmazlık hakkı olan bir konu. Ana dediğin fedakâr, cefakâr, yemez yedirir, içmez içirir! Ama Firdevs Hanım öyle mi! Heyy gidi heyyy, göz koyduğu adamla kızı evlendi diye çıldırdı kadın. Ama yine de asil, yine de gözbebeğimiz, yine de vardır bir bildiği!
Histerik Bihter’le; saf mı, kadın delisi mi, çocuk beyinli mi anlamadığımız yakışıklı Behlül’ün o imkânsız aşkı. Her bölümün sonunda, “Kesin bu kez öpüşecekler, aha vallahi işte bu bölümde kesin” diye sündüre sündüre uzatmaları.
Paran var, 34 bedensin, yalılarda yaşıyorsun diye mutlusun sanıyorlar ama işte kocanın yeğenine âşıksın diye bütün hayatını karartıyorsun. Biz fakirlere daha güzel bi umut var mı?
Ve unutulmaz replikleri! Her repliğini ezbere biliyorum, o ayrı mevzu. Ama atasözü gibi kafamıza işleyen sözleri de unutmamalı! “Behlül Kaçar”, “Sen Bihter Ziyagil’sin aptallık etme!” ve en sevdiğim, “Ölüyorum anlasana! Gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. Ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum. Anne ben ölüyorum yardım et!”
Paylaş