Paylaş
Tatil paralarım, elâlemin mürveti için aldığım altınlara gitti. Onca düğün geze geze, ‘bekârlar için düğünlerde hayatta kalma klavuzunu’ hazırlamak farz oldu artık.
* Çok yakınınız bile olsa, kuaförde gelin başı yapılırken sağ tarafta duran kız topluluğu arasına girmeyin. Zaten emin olun, fotoğrafını gösterdiğin topuzu o kuaför sana yapamayacak. Üstelik kaşla göz arasında seni sime boğacak. Ne gerek var? Gelin tribi, sağda solda koşturması, sürekli panik halinde dertlenmesi falan filan ayy hiç çekilecek çile değil.
* Yaşlı kadın gördüğünüz an ölü taklidi yapın. Garip bir şekilde nerede evde kalmış kız varsa kokusunu yüz kilometre uzaktan alabiliyorlar. Ardından birbirlerine sinyal yollayıp, sinsice size yaklaşıyorlar. Önce sizden “Kızım bi yardım et...” ile başlayan istekleri oluyor. Sonra o isteklerin ardı arkası kesilmiyor. Ardından akrabalarınız, okulunuz, işiniz, neden hâlâ evlenmediğiniz, memleketinizle ilgili sorular sorarak bütün enerjinizi emiyorlar. Düğünden sonra üç gün kendinize gelemiyorsunuz.
* Düğünlerde gördüğünüz adamlar yakışıklı falan değil bi unutun onu siz. O bir ilizyon, o, “Herkes evleniyor ben n’apıyorum” korkusunun göz yanılması. Etrafınızı saran, “Kuzenim seni çok beğenmiş” seslerine kulak tıkayın.
*İki sene içerisinde evlenme planınız yoksa altın falan takmayın. Geleceğe yatırım yapıyorum diye, yemedim içmedim gittiğim her düğünde altın taktım. Böyle kameraya göstere göstere taktım bi de. Sonra izlediklerinde beni unutmasınlar, ben evlendiğim zaman onlar da bana taksın maksatlı. Yine yatırımı yanlış yere yaptım tabii. Evlenen değişiyor, evlenen kız, bekâr arkadaşlarıyla bi daha görüşmek istemiyor. Araya kocaman bir soğukluk giriyor. Olan benim maaşıma oluyor.
* Çiftler masasının yakınından bile geçmeyin. Evlenmiş arkadaşlarınızın, sizi o aşağılar bakışları ara ara soktuğu lafları görmezden gelemeyeceksiniz çünkü. Geçmişlerini bir kalemde unutup, hayat tarzınızı eleştirmekten inanılmaz büyük bir haz duyuyorlar. Onlara bu fırsatı vermeyin! Sizi eleştirmedikleri sırada ise; kayınvalidesi, banyoyu değiştirmek istedikleri, evi boyattıkları sırada başlarına gelen ve hiç umurunuzda olmayan hikâyeleri anlatıyorlar. Bu bayıklığa ne kadar katlanabilirsiniz?
* Gelinin çok yakın arkadaşı, ne bileyim kardeşi falan değilseniz, sağ kolu olmanıza gerek yok. Zaten o işi yapmaya gönüllü bir sürü kız olacak. Gereksiz rekabet. O olayı kendine görev edinmiş insanlar var. Hayatında iki üç kez görmüş olduğu kızın düğününe gittiğinde bile mantar gibi gelinin yanında bitiveriyor. Bütün düğün fotoğraflarında maşalı saçlarıyla görümce gibi duruyor orada. Gelin tuvalete mi gidecek, hoop bu kız orada. Gelin ağlıyor mu, hoop çantadan bir mendil. Gelinin makyajı mı aktı, tak tak düzeltir.
* Bekâr masaları gecenin başında çok güzel. Sürekli dedikodu, devamlı milleti aşağılama, evliliğin korkunç olduğuna dair konuşmalar. Saatler ilerledikçe kaçın o masadan. Eli çenesinde burnundan nefes verip, iç çeken kızlar. “Şimdi evlenseydik, ikinci çocuğu yapmıştık” diye eski sevgilisine mesaj atanlar... Off çekilecek çile değil.
* Sen dans etmek istemesen, daha doğrusu göbek atmak istemesen bile mutlaka elinden tutup seni piste sürükleyen bi arkadaşın çıkıyor. Allahım o nasıl bir işkence, o nasıl bir “Ben burada ne yapıyorum” aydınlanmasıdır. Hemen yanında o sana ayarlamak istedikleri ‘kuzen’ bitiverir zaten. Onun yanında ise ‘gelinin sağ kolu’. Sen böyle mazbut bi şekilde elini kolunu oynatıp dans ettiğini zannederken, o kız pisti savurur. Tanyeli gibi döne döne göbek atmalar. Asena gibi gerdan kırmalar. Sibel Can gibi popo titretmeler. Oğlan analarının aklını başından alır. Bütün sene o düğünde nasıl oynaması gerektiğini düşünmüş planlamış sanki manyak. Gelinden tam puan, akrabalardan tam puan, annelerden tam puan derken aaa senin kuzen buna gitti. Ondan da oldun iyi mi? Bence artık mutluluklar dileyip eve dönme vakti geldi...
Paylaş