Paylaş
Bu aralar hangi alışveriş sitesine girsem, görümcemin düğünü gibi. Mağazaların vitrinlerde tıkış tepiş abiye kıyafetler var. “Neden” derseniz, cevabı mezuniyet balosu… Hal böyleyken benim mezuniyet anılarımı paylaşmazsam olmaz
Hayatlarınızın en güzel günü olduğuna inandığınız, “Son gün nasıl olursa öyle hatırlanırım” diye düşündüğünüz, okul hayatı boyunca aldığınız harçlığın toplamını bir geceye yatırdığınız o muhteşem gece yaklaşıyor! Tabii benim de bir mezuniyet anım var, olmasa ayıp. Sanki senelerce sadece o gece için okumuşum gibi bir panik, bir heyecan. Üstüne okulun en havalı çocuğuyla gidiyorum mezuniyet balosuna. Koridordan geçerken bile hava bin beş yüz çocukta. Kaleme o 0.5 Tombo ucu bir takışı var, zannedersin CERN deneyi yapıyor. Bütün hayatımı ona adamak istiyorum... Bu muhteşem geceye katılarak, ömrümüzün geri kalanına başlarız kafasıyla, kusursuz elbiseyi bulma çalışmalarına başladım. İzmir’de fellik fellik elbise arıyorum. Kemeraltı’nın altını üstüne getiriyorum. Bütün okul hayatım boyunca sanırım en fazla uğraştığım konu bu olmuştur. Bir ödev araştırmak için google’a bir şey sormaya üşenen ben, o mağaza senin, bu mağaza benim elbise aradım durdum.
Üstüm başım pullu saçım da simli!
Büyük uğraşlar sonucu, sonunda içime sinen elbiseyi buldum. Baştan sona gri pul! Disko topu gibi parlıyorum. Bir de mağazanın aynasında uzun ince görünürken, evde denediğim zaman sanki biri üstüme basmış, ayağını kaldırınca toparlanamamış gibiyim. Gecenin yıldızı olacağıma eminim.
Sıra saça geldi. Dünya üzerinde hiçbir kadının kuaföre yaptırdığı saçla mutlu olduğuna inanmak istemiyorum. O kocaman maşalar, o garip fönler. Kalıp gibi yapıyorlar ya o topuzu. Saçın topuz kısmını kes, Irak’a doğru at, al sana ‘bize bomba attılar!’ diye savaş nedeni! Önce topuz yaptırdım, elbisem pullu zaten diye saçıma da sim eklediler. Allah yarabbi, o nasıl bir çirkinlik. Babam saçımla dalga geçti, ağlaya ağlaya kuaföre geri döndüm. Açtırdım o saçı, bu kez maşa yaptırdım. Bir de aralara gür görünsün diye çıtçıtlı postişler taktı. Hayatımda hiç olmadığım kadar çirkinim. O kalıp gibi maşayla zaten güneşte kurumuş paspasa benziyorum. “Yapacak bir şey yok, buna da dök simi kuaför kardeş” dedim. En çok ben parlamalıyım, en en en birinci ben olmalıyım!
Limuzin mi okul servisi mi?
Bir de bilmiyorum hâlâ var mı, benim zamanımda balonun yapılacağı otele limuzinle gitme gibi bir gelenek vardı. 5-10 kişi toplanıyorsun, parayı bölüşüyorsun. Okul servisi gibi ona binip gidiyorsunuz. Ama benim çocuk, beni kendi götürmeyi teklif etti. “Kesin babasının arabasını çalacak” diye beklerken, bir geldi, balkondan bakarken atlayacaktım. Yanı tekneli bir motor almış. Evet, gerçekten babasının aracını çalmış ama tüpçü oldukları için, o motorla gelmiş. Tır tır tır gitmeye başladık. O iki kez yaptırdığım saçlar uçtu gitti. Çıtçıtların yarısı elimde kaldı, çantama zor sıkıştırdım. Çantayı bir açıyorum, birinin kafasını kesmişim, içine koymuşum gibi. Makyaj desen kalmadı, rüzgâr suratımı yaladı yuttu. Tam inerken bi de eteğim takıldı teknenin kenarına, elbise yırtıldı. Ağlamak üzereyim, deliriyorum! Çıktık yukarı, herkes maksimum 15 yaş büyük gösteren kıyafetlerin içinde eğleniyor. Fotoğraf çektirmemek için büyük bir savaş veriyorum. Bir taraftan da çocuğa bakıyorum, ne yapıyor diye. Ne yapsın, kıtlıktan çıkmış gibi milletin içkisini içip, elin kızlarına salça oluyor. Kıskanayım mı, alıp damdan atayım mı arasında sıkıştım kaldım.
Hayatımın en iğrenç günüydü. Ama ne oldu, unutuldu gitti. Lisede kimse beni, ‘iğrenç saçıyla baloya gelmiş’ diye hatırlamıyor. Size tavsiyem, üstünüze 10 yaş büyük gelen abiyelerle zaman harcamayın, eğlenin gitsin, okulun son günü o gün! Bitti artık bitti!
Elbise çilesine gel
Şimdiki gibi değil tabii o zamanlar mezuniyet elbisesi seçmek. Bir kere o elbiseyi aradığımız yerler, ‘abiye’ adı altında bize Ebru Gündeş’in sahne kıyafetlerini sattıkları yerlerdi. Üstelik de bir pahalı, bir pahalı! “Mezun oluyorum baba, şık olmam lazım” diye diretiyorum. Hayır, alt tarafı düz liseden mezun oluyorsun, zannedersin uluslararası bir projede ödül kazanmışım da o her tarafından al pul akan elbiseyi giymem gerekliymiş gibi. Bir de tabii sınıftaki kızlarla benzer şeyleri giymemek istiyorsun. Zaten senelerdir aynı eteği, aynı gömleği giymişiz. Bi dur be kızım, bi az git öteye de kendimi göstereyim yani şu gece. Durup, durup “Ne giyeceksin” diye soruyorlar. Ne giyebilirim Allah aşkına, annenin, görümcesinin düğününe giderken giydiği kıyafetin bi benzerini giyecem işte, ne kurcalıyorsun!
Paylaş