7 gün telefonsuz yaşayabilir misiniz?

Geçen hafta telefonum bozuldu.

Haberin Devamı

Bir hafta sonra teslim edeceklerini söylediler. “Bir hafta akıllı telefonsuz nasıl yaşarım” konulu bir deney yaptım. Sonuç mu? İşte...

 

Birinci gün çok paniktim. Elim sürekli telefonuma gidiyordu. Her fırsatta aradım durdum. Sürekli bacağımı, kolumu bir yerde unutmuşum gibi hissediyordum.
Neyse en azından bazı şeylere artık daha iyi konsantre olurum diye düşündüm. Yazı yazmaya, film izlemeye, hatta yemek yemeye bile. Yazı yazarken bir kere çok rahatsızdım, ay şu kelimenin anlamı neydi, doğru mu yazdım bunu. Aslında olay öyle miydi diye diye kendi kendimi sinir ettim. Film izlerken inanılmaz rahatsızdım. İstesem de adapte olamıyordum. “Ay şu oyuncuyu ben nereden tanıyordum ya” diyerek elim sürekli Google aradı durdu.
Hepimizin söylediği, ‘şu telefonları bıraksak, artık muhabbet etsek’ geyiği var ya. Hani 40 yılda bir arkadaşlarınızla toplanırsınız. Onda da herkes telefondadır. Herhalde telefonsuzluğun kerametini en iyi burada görürüm dedim. O da beklediğim gibi gitmedi. Bir kere herkesin elinde telefon olunca, şarjı yeni bitmiş insan tribi attım durdum. Artık en sonunda “Ee yeter be, bırakın artık şunları!” diye sinirlendim. Muhabbete başladık, bu kez daha kötü oldu. Dedikodu yapacağımız her insanın sosyal medya hesabına bakmak zorundaydık. “Onun yeni sevgilisi”, “Kız bu daha yeni o çocukla değil miydi?”, “O gün üzerine giydiği şeyi gördün mü?”, “Ayrılmışlar ya Twitter’a şarkı sözü yazıp duruyordu...” Ki dedikodu benim en iyi alanım sayılır. Muhabbetin kıyısından köşesinden girmeye çalıştım ama artık dedikodunun bile teknoloji olmadan ilerlemediğini gördüm.
Meğerse telefon benim için uyku ilacı gibi bir şeymiş, bunu fark ettim. Yatmadan önce bakamadığım için sabahın beşine kadar yatakta kıvrandım durdum.

 

Haberin Devamı

Benim hakkımda atın tutun!

 

WhatsApp kız gruplarından geri kaldım. Ki geri kalmak demek, arkanda bıraktığın insanlara “Benim hakkımda atın tutun” demekle aynı. Bir haftada en fazla insanların hayatında ne değişiklik olabilir diye düşünürken, bir arkadaşım sevgilisinden ayrıldı, diğeri terfi aldı.
Gazeteleri normal bakkaldan alıp takip ettim. Haberleri televizyondan izledim. Eşimin dostumun bahsettiği hiçbir şeyden bir şey anlamadım. Rus uçağını bile en son büyük ihtimal ben öğrendim.
Kolay ulaşılmak korkunç!
Bu arada en güzel yanı telefondan uzak kalmam oldu. Zaten telefonla konuşmaktan nefret ediyordum. Bu kadar kolay ulaşılabilir olmak korkunç değil mi Allahaşkına? Arıyorlar açmıyorsun. Mesaj atıyorlar, WhatsApp’tan yazıyorlar. O sırada seni herhangi bir sosyal mecrada aktif görürlerse bi de sitem yağdırıyorlar. “Seni arıyorsam benimle köpek gibi konuşacaksın!” Her an patron arayıp, iş kilitleyecek diye beklemekle ömür mü geçer? En rahat olacağım alan burası derken, bu kez sevgilim, kardeşim benden tiksindi. Çünkü yeni dünya düzenimizde, eğer birine ulaşamıyorsan, onun en yakınını aramak normal sayılıyor.

 

Haberin Devamı

Önce çevreni değiştir!

 

Altıncı günün sonundaysa, bir yandan terleyip, bir yandan üşümeye başlayınca yoksunluk belirtisi çektiğimi fark ettim. Korkunç derecede akıllı telefon bağımlısıydım. Yerlerde titreyip, “Bana iki dakika telefon verin, Instagram’a fotoğraf atmam lazım” diye kriz geçirecek hale gelmiştim. Yani işin özü telefonsuzluk deneyimine başlarken doğayı, çiçeği, böceği keşfederim. Anı yaşarım, dostlarla muhabbetin dibine vururum diye düşünüyordum. Başaramadım. Uyuşturucu bağımlıları için de derler ya, önce çevreni değiştir diye. Etrafındaki herkes böyle olunca doğal olarak sonuca odaklanamıyorsun. Ee bir köye yerleşip, Halime Teyze’yle domates yetiştirmek gibi planları olan bir kız da değilim. Şehri, şehir hayatını seviyorum. O yüzden artık akıllı telefonu bağımlılık gibi değil, gerçekten yeni çağın gerekliliği gibi görüyorum. En azından kendimi böyle kandırmak daha kolay.

Yazarın Tüm Yazıları