Paylaş
Çok kaba bir tarif ile aşı, vücudumuza hastalık yapan mikropları tanıtma eylemidir. Bu tanıma sayesinde de vücudumuzun savunma hücreleri aynı mikroba karşı çok çabuk reaksiyon vererek, hastalık oluşturmadan yok edilmesini sağlar.
Normalde vücudumuza giren hastalık yapıcı mikroplar savunma sistemleri tarafından tanınmıyorsa, hızla üreyerek savunma sistemi hücrelerimizin baş edebileceği sayıyı geçerler ve bizi hasta ederler.
İşte aşı, çok düşük dozda, seyreltilmiş ve öldürülmüş/zayıflatılmış mikropları içeren kimyasallardır ve asıl amacı bu mikroorganizmalara karşı vücudumuzun çok daha çabuk harekete geçmesini sağlar.
MİKROPLA TANIŞIR
Aşıdaki dozaj çok düşük olduğundan ve içindeki mikroplar da etkisiz hale getirilmiş olduğundan, kişinin savunma sistemi, hastalığı tam olarak geçirmek zorunda kalmadan mikroplarıyla tanışır.
Aşılar, mikroorganizmaların evrim veya mutasyon dediğimiz değişim hızlarına bağlı olarak sezonluk veya kalıcı aşı şeklinde olabilmektedir.
Örneğin grip, çok hızlı bir değişime uğradığı için her yıl tekrarlamamız gereken aşı grubundadır. Kızamık ve çocuk felcine neden olan mikroorganizmalar ise çok düşük hızda veya sıfıra yakın değişime uğradığı için bunlardan korunmak için vurulan aşılar kalıcı aşı grubunda yer almaktadır. Ve bu aşılar sizi ömrünüz boyunca korumaktadır.
Bilimsel anlamda böyle bir gelişim yaşanmışken, aşı olmayı reddetmek, çok yüksek sayılarda, özellikle de bebek ve çocuk ölümlerine bırakmak demektir.
Modern çağda bu düzeyde bir gericilik kabul edilebilir değildir.
Ümit Kumcuoğlu’nun dediği gibi;
“İnsanlar veremi binlerce yıl boyunca lanetledi. Hiçbir şey değişmedi. Çözüm aşıydı çünkü…”
İŞTE ARADAKİ FARK
Aşağıdaki fotoğraf çocuk felci aşısı olan bir çocuk ile olmayan bir çocuk arasındaki farkı gösteren dramatik bir görsel (kaynak snopes.com).
Yine aynı gün, aynı kişiden çocuk felci mikrobuyla karşılaşan iki kız kardeşin fotoğrafı da oldukça trajik.
Burada gördüğünüz fotoğrafta üstte 21 yaşında aşı olmuş olan ablaya, altta ise 15 yaşında aşı olmamış kız kardeşine ait görüntü (kaynak snopes.com).
COVID-19 ile ilgili aşı çalışmalarına geçmeden önce son bir görsel de Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Önleme (CDC) Merkezi’nin yayınladığı, aşılama sayesinde önlenen hastalık sayıları gösteren grafik olsun (kaynak Evrimagaci.org).
Buradan da anlaşılacağı üzere aşılar çıkmadan önce ve sonra, hemen neredeyse hepsi ölümcül olan bu hastalıklarda ne kadar büyük bir yüzdeyle insanları hastalıktan ve dolayısıyla ölümden kurtardığı çok net bir şekilde görülmektedir.
Aşı karşıtlarının kızamık, kabakulak ve kızamıkçık (MMR) aşısı ile ilgili temeli olmayan asılsız bir takım iddiaları çürütmek anlamında son bir araştırmayı paylaşıp COVID-19 aşılarına bakalım.
Toplamda 14,7 milyon kişiyi kapsayan çok geniş kapsamlı bir çalışmada, MMR aşısının %78-98 koruyuculuğa sahip olduğu ve otizm, astım, lösemi, tip-1 diyabet vb. hastalıklarla ilişkisi olmadığı gösterilmiştir.
Gelelim COVID-19 aşılarına;
Öncelikle bilimin geldiği nokta açısından koronavirüse karşı geliştirilen aşıların insanlığın kullanımına hazır hale gelmesi için süre gerçekten muazzam.
Bir aşının geliştirilmesi için gereken süre ortalama 10 yıl iken, COVID-19 için aylar içerisinde oldukça çok sayıda aşının neredeyse hazır hale gelmesi müthiş.
Aşıların klasik olarak kliniğe ulaşmadan önce üzerinde yıllarca araştırma ve test gerektirdiğini düşündüğümüzde, bilim insanlarının gösterdiği bu olağanüstü çaba takdire değer bir durum.
Aşı çalışmalarında gelinen son durum nedir?
TÜRKİYE’DE 12 ÇALIŞMA VAR
Şuan için dünyada klinik deneme aşamasına ulaşmış 54, hayvan deneyleri aşamasında olan 87 olmak üzere toplam 141 araştırma devam ediyor.
Türkiye’de ise 12 adet aşı çalışması devam ediyor ve bunlardan sadece bir tanesi (Erciyes Üniversitesi) klinik faz çalışmasına Kasım ayı itibariyle geçmiş durumda ve halen Faz 1 deneyleri devam ediyor.
İnsanlar üzerinde deneme aşamasına ulaşmış aşı çalışmalarından da 13 tanesi Faz 3 dediğimiz son noktaya ulaşmış durumda.
Peki, bu faz çalışmaları ne anlama geliyor, kısaca onu açıklayalım;
Faz 1: Bu aşamada da aşı az sayıda insana (20-80), güvenlik ve dozajı test etmenin yanı sıra bağışıklık sistemini de uyardığını doğrulamak için uygulanıyor.
Faz 2: Bilim insanları, aşının hem farklı yaş gruplarında etkisini görmek, hem de aşının güvenliğini ve bağışıklık sistemini daha çok sayıda (100-300) insan üzerinde test etmeyi amaçlarlar.
Faz 3: Binlerce kişi üzerinde yapılan araştırmalardır. Burada plasebo alan (sahte, içerisinde etken madde bulunmayan) gönüllülerle karşılaştırıldığında kaçının enfekte olduğunu gösteren çalışmalardır. Bu denemeler, aşının koronavirüse karşı koruma sağlayıp sağlamadığını ve sağlıyorsa yüzde kaç oranında etkili olduğunu belirlemektedir. Ek olarak, Faz 3 denemeleri, önceki çalışmalarda gözden kaçabilecek nispeten nadir yan etkilerin de ortaya çıkarılması bakımından da önemlidir, çünkü buradaki örneklem sayısı faz 1 ve 2’ye göre oldukça fazladır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) COVID-19 aşıları için koyduğu hedef profil, aşının en az yüzde 50 (popülasyon bazlı) net etkinlik kriteridir.
BİRER AY ARAYLA 2 DOZ UYGULANACAK
Dünya genelinde şu ana kadar Faz 3 çalışmaları devam eden 4 firma aşı sonuçlarını açıkladı;
Biontech/Phzer firmalarının geliştirdiği “BNT162B1”
Moderna’nın geliştirdiği “MRNA-1273”
Gamaleya Ulusal Epidemioloji ve Mikrobiyoloji Enstitüsünün geliştirdiği “Sputnik V”
Oxford/AstraZeneca’nın geliştirdiği “AZD1222”
Bu 4 aşının da uygulama şekli birer ay arayla 2 doz uygulanacak şekilde.
YÜZDE 95 ETKİLİ
İlk olarak 9 Kasım’da Biontech ve Phizer firmalarının ortaklaşa ürettikleri aşı ile ilgili yapılan açıklamada, ilk deneme sonuçlarının çıktığını ve koruyuculuğunun %90 olduğunu, 10 gün sonra yapılan son açıklamada ise aşının %95 düzeyinde etkili olduğunu belirttiler. Genelde aşı yanıtının daha zayıf olduğu bilinen 65 yaş üzeri kişilerde ise koruyuculuk etkisinin %94 olarak tespit edildiğini açıkladılar.
Bu aşının Faz 3 aşaması 44 bin gönüllü üzerinde ilk olarak ABD, Almanya, Brezilya ve Arjantin’de gerçekleştirildi. Gönüllülerin çoğunda ilk dozu aldıktan sonra hafif ve orta dereceli yan etkilerin görüldüğü belirtildi. Firma yetkilileri ayrıca ekim ayında 12 yaş çocuklar üzerinde de ilk defa test yapabilmek için onay almış durumda.
Bu aşının Türkiye denemelerine de kasım ayında dokuz farklı merkezde 18-89 yaş arasındaki kişiler arasından seçilen gönüllülerin katılımıyla başladı. Her merkez 70 kadar gönüllü alacak.
Firma acil kullanım onayı için 20 Kasım’da FDA onayı almak için başvurusunu yaptı.
-70 VE -20 DERECEDE TAŞINMALI
Biontech/Phzer’in arkasından 16 Kasım tarihinde Amerikan Moderna firması aşı çalışmalarının ön veri sonuçlarını açıkladı ve ürettikleri aşının % 94,5 oranında koruyuculuk sağladığını belirttiler. İnsanlar üzerinde aşı denemelerini ilk başlatan firma olan Moderna, 30 bin kişi üzerinde yapılan uygulamalar neticesinde, aşı yapılan hiçbir denekte ciddi bir hastalık tablosunun olmadığı belirtildi.
Moderna firmasının aşısı da, Biontech/Phzer’in aşısı gibi mRNA üzerinden hazırlanan bir aşı. Bu bakımdan her iki firmanın da aşılarının fabrikadan insanların kollarına taşınması bazı büyük zorluklar yaratabilir. Zira her iki aşı da derin dondurucuda tutulmadıkça parçalanan mRNA’ya dayanmaktadır. Bu bakımdan aşılar taşınırken Biontech/Phzer’ın -70 oC, Moderna’nın ise -20 oC’lik ortamları sağlamak zorunda. Bu aşıların buzdolabı sıcaklığında etkisini yitirmeden kalma süreleri ise 1 hafta olarak açıklandı. Her iki aşının 2 doz olarak uygulandığını düşündüğümüzde aşıyı satın alan ülkelerin de gerekli saklama koşullarını da oluşturmaları gerekecek.
FAZ 3’TE BİR ADIM GERİDE
Aşı sonuçlarını açıklanan bir diğer çalışma Rusya’da Gamaleya Ulusal Epidemioloji ve Mikrobiyoloji Enstitüsünün geliştirdiği “Sputnik V”.
Bu aşı adayı, insanlarda basit soğuk algınlığına yol açan bir adenovirüsün zayıflatılmış ve kendini çoğaltamayan bir versiyonunu içeriyor. 40 bin kişinin katılması hedeflenen Faz 3 aşamasında denemeler için Rusya’nın yanı sıra Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Venezuela ve Hindistan’da çalışmalar başlatılmış durumda. Türkiye’de de klinik denemeler yürütülmesi için başvuru yapıldı.
Rusya’da kullanımı için onay alan bu aşı her ne kadar dünyada tescil edilen ilk aşı olsa da Faz 3 çalışmaları kısmen Moderna ve Biontch/Phzer’in gerisinde bulunuyor. Klinik denemelerin ilk sonuçlarına ilişkin 11 Kasım’da yapılan açıklamada, 20 gönüllü üzerinde yapılan ön incelemede aşı adayının bağışıklık tepkilerini uyandırmada % 92 başarılı olduğunu duyurdu.
ÖNCE YARIM ARDINDAN TAM DOZLA YÜZDE 90 ETKİLİ
Aşı geliştirme çalışmaları ile ilgili son açıklama ise İngiltere’de Oxford Üniversitesi Jenner Enstitüsü ile AstraZeneca tarafından yürütülen araştırmadan geldi. İngiltere ve Hindistan’da 2’nci ve 3’üncü aşama, Brezilya, Güney Afrika ve ABD’de 3’üncü aşama klinik denemelerin yürütüldüğü bu aşıda iki farklı sonuç açıklandı. 30 bin sağlıklı gönüllü üzerinde devam eden çalışmalardan elde edilen verilere göre, aşı adayının tek doz uygulanması halinde yüzde 70, önce yarım doz, ardından tam doz uygulanması halinde ise yüzde 90 seviyesinde etkili olduğunu bildirildi.
Faz 1 ve 2 denemelerinde, COVID-19 nedeniyle ölüm veya ciddi hastalık riski bulunan gruplar üzerinde güçlü bağışıklık geliştirdiği belirtilen bu aşının saklama koşulları, Moderna ve Biontech/Phzer’a göre çok daha uygun koşullarda olması ve daha ucuz olması en büyük avantajı olacak gibi duruyor.
ÜLKEMİZE İLK GELEN AŞI
COVID-19 salgınının çıkış noktası olan Çin’de ise toplam 10 aşının klinik faz çalışmaları devam ediyor.
Bu aşılardan 4 tanesi son aşama dediğimiz Faz 3’e ulaşmış durumda.
Bu aşılar; SinoVac’ın geliştirdiği ve Türkiye’de de uygulanmaya başlayan “CoronaVac”, Sinopharm’ın Vuhan Viroloji Enstitüsü ve Pekin Biyolojik Ürünler Enstitüsü ile geliştirdiği ve henüz isim vermediği 2 aşı ve CanSino firmasının geliştirdiği “Ad5-NCov”.
SinoVac’ın geliştirdiği ve içerisinde virüsün etkisizleştirilmiş bir versiyonunu içeren aşı adayı için Brezilya ve Endonezya’da 3’ncü aşama klinik denemelere başlandı. Bu iki ülkede yaklaşık 10 bin kişinin aşılanması planlanıyor. Ülkemizde denenen ilk COVID-19 aşısı olma özelliğini taşıyan “CoronaVac” aşısı ile ilgili koruyuculuk oranlarına ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
SORU İŞARETLERİ BİTMİŞ DEĞİL
Evet, sonuç olarak tüm dünya gözünü, kulağını bu aşılardan gelecek güzel haberlere dikmiş durumda.
Tabii Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, gelişmelerin umutlu olduğunu ama halen özellikle aşının koruyuculuk süresi ve yaşlı/kronik hastalığı olan kişilerdeki etkilerinin ne olacağı ile ilgili bazı soru işaretlerinin devam ettiğini belirtti.
Bilim ve insanlık gelişmeye devam ediyor.
En kısa sürede ve en az kayıp sonrasında en sağlıklı aşıya bir an önce kavuşmak umuduyla…
Paylaş