Uluslararası kimya kartellerinin iklime attığı büyük kazık: F gazları!
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Ozon tabakasını korumak için yeni kimyasallar pazara sürülürken küresel ısınma üzerindeki bilinen etkileri hiç dikkate alınmamış!
Böylece Kyoto’dan uzun süre uzak duranların neden zamanında Montreal Protokolü’nü imzaladığını da anlamış olduk.
Ozon molekülü üç oksijen atomundan oluşur. Atmosferde çok nadir bulunan zehirli bir gazdır. Öyle ki atmosferdeki her 10 milyon molekülün sadece 3’ü ozondur. Yüzde 90’ı 10 ila 50 kilometre irtifadaki stratosfer tabakasında bulunur. Bu yoğunluğundan dolayı burası “ozon tabakası” olarak adlandırılır. Ozon tabakası güneşin zararlı ışınlarına karşı tüm canlıları bir kalkan gibi korur. Onun zarar görmesi; cilt kanseri, katarakt, bitkilerin zarar görmesi, tarımsal üretimde düşüş ve bazı okyanus canlılarının azalması gibi çeşitli biyolojik tehlikelerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
KLİMA KULLANIMINA ÖZEN GÖSTERİN
Bu nedenle tüm dünya, ozon tabakasına zarar veren kloroflorokarbon (CFC) adlı yapay gazların üretimi 1987’de Montreal Protokolü ile 2005 yılına kadar yüzde 50 azaltmak için anlaştı. Problemin büyümeyi sürdürmesi üzerine protokol 1990, 92, 95, 97, 99 yıllarında tekrar ele alındı. Bu gazlara büyük kısıtlamalar getirildi. Böylece kullanımdan kaldırılan CFC’lerin yerine, hidrokloroflorokarbonlar (HCFC), hidroflorokarbonlar (HFC), perflorokarbonlar (PFC) ve sülfür heksaflorid (SF6) adlı F gazları (florokarbonlar) ikame edildi. Ve şimdi iyice anlaşıldı ki üretilen F gazlarının hem yarısından fazlası atmosfere sızmış durumda hem de her yarım kilogram F gazının küresel ısınma potansiyeli bu konudaki en meşhur gaz olan karbondioksitinkinden de çok daha fazla! Şimdi dünya başta HFC’ler olmak üzere tüm F gazlarının kullanımını da durdurarak küresel ısınmayı yavaşlatmak için çözümler arıyor. Türkiye’de herkesi bu konuda bilgilendirebilecek, küresel çevre konusunda en kapsamlı, güncel ve erişebilir özetleri içeren, Worldwatch Enstitüsü tarafından hazırlanan “Dünyanın Durumu 2008” adlı kitap yakında TEMA Vakfı tarafından Türkçe yayınlanacak. Fakat havaların ısınmasıyla birlikte üstümüze düşenlere şimdiden dikkat çekmek istiyorum. Birey olarak yapabileceğimiz ilk şey bu gazların kullanıldığı araçlara daha fazla dikkat etmek olmalı. Bu kimyasalların yüzde 80’ni soğutmada ve havalandırmada (otomobillerdeki klimalar dâhil) kullanılıyor. Ayrıca çözücü madde, köpüklerde püskürtme ajanı, aerosol ya da itici gaz, yangın söndürme tüplerindeki katkı maddesi olarak kullanılıyor. Bu nedenle, önümüzdeki yaz günlerinde klima ihtiyacını en aza indirmek için önlem almalıyız. Örneğin, aşırı sıcaklarda sadece klimayla değil daha çok yalıtım yaptırarak serinleme yoluna gitmeliyiz. Özetle, yazın güneş ve sıcak hava dalgalarından kötü etkilenmek istemiyorsanız evinizde ısı üretmeyin ve güneş ısısını evinize sokmayın. Böylece hem ozon tabakasını, hem de iklimi koruyun.
HFC’DEN UZAK DURUN
Birey olarak yapabileceğimiz ikinci şey ozona ve iklime dost bir tüketici olmaktır. Artık bütün evsel ve ticari uygulamalarda F gazlarının yerini alabilecek, çevre açısından güvenli, verimli ve teknolojik açıdan etkisi kanıtlanmış doğal alternatifler var. Bu nedenle tüketicinin çevre duyarlılığını dikkate alan pek çok büyük ve çokuluslu şirket dondurma ve soğutma teknolojisinde HFC alternatiflerini kullanmaya başladı. Bilinçli bir tüketici olarak iklim dostu yani HFC’siz otomatik satış makineleri, dondurucular ve buzdolaplarını kullanan süpermarketler ve diğer perakende mağazaları tercih etmek zorundayız. Unutmayalım lütfen: Şu anda en yaygın F gazı olan HFC’ler, artık tüketimi katlanarak artan ve en güçlü ve önemli sera gazları arasında yer alıyor. Kontrol edilmemeleri halinde, küresel iklim değişimiyle mücadele etmeye yönelik tüm çalışmaları da başarısız kılabilirler.