Şile’de ’güneş, deniz ve çöp’ turizminden ekolojik gelişmeye
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Günümüzün en önemli turizm, çevre ve siyasi konusu "çöp"tür. Havaların ısınmasıyla birlikte Şile gibi kitlesel turizme sahne olan beldelerimizde plajlar çöpten görünmez.
Bu nedenle bazıları "güneş, deniz ve kum" yerine artık, "güneş, deniz ve çöp" turizmi demekte. Çevre kirliliğiyle birlikte tabii güzelliklerin olduğu beldelerimizde gelişigüzel konut ve tesislerin yapılması, hem tabiatı bozmakta, hem de görüntü kirliliği oluşturmakta. Yani ekoloji ile ekonomi çelişkisini ne yerel, ne de ulusal kalkınmada bir türlü aşamadık...
Kendini "çöpçü" diye tanıtmaktan gurur duyan, akademisyen ve bürokrat Dr. İbrahim Demir adlı bir arkadaşım var. Her gün beni bir yerlere davet eder durur. Boş bulunup bir günü bu davetlerden birine olur deyince kendimi önce Kömürcüoda çöp depolama alanında buldum. Sonra da dünya cennetlerinden biri olan Şile’nin çiçek seralarındaydık.
"Bir günde ancak bu kadar zıtlık yaşanır!" diyemeyeceğim, çünkü çöplük dediğim yer aslında İstanbul’da İSTAÇ tarafından işletilen düzenli depolama sahalarından biriydi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Projesi kapsamında açılan modern bir tesis. İstanbul’da 1953 yılına kadar denize dökülen çöpler, daha sonra karada vahşi depolama alanlarına dökülmeye başlanmış. 1995 yılından itibaren vahşi depolamaya İstanbul’da son verildi. Yoksa bu gün İstanbul’da Çamlıca tepesi kadar yığılmış birçok çöp yığını olacaktı. Böylece, İstanbul’da çöpün hayatımızdan çıkması için özel çöp kamyonları 400 seferde her gün 40 bin kilometre yol kat etmekte. Yani çöp araçları her gün bir dünya turu yapıyor... Çöp bilimini tanımak, çöplüklerdeki "düzeni" görmek ve çöp aktarma istasyonlarındaki çalışmaları canlı izleyebilmek için www.istac.com.tr/ sitesine girmelisiniz.
ÇÖPTEN ELEKTRİK ÜRETİRSEK...
Çöpçü arkadaşın çöplükte, çöplere karşı oturup bir şeyler yeme teklifini zor savuşturdum. Ancak o zaman çöpçü olabilirmişim! İstanbul çöplüklerinde metan gazından elektrik elde etme projesinin devreye girmesinden sonra artık çöplükler eskisi kadar kokmayacakmış. O zaman çöplükte onunla birlikte kahvaltıya edeceğime söz verip Şile’ye doğru yola çıktık. Ama Şile’ye girince vahşi bir çöp alanıyla karşılaştık! Şile’nin içinde şimdi çöp dökmek yasak olan eski bir taş ocağı... Burada, bu çöplerin temizlenmesi için çözümler arayan Şile’nin genç ve dinamik Belediye Başkanı, mimar Can Tabakoğlu ile tanıştım.
Aristo’nun "dinlenmek için çalışıyoruz" sözünü "çalışmak için dinleniyoruz" diye de okuyabilirsiniz. İstanbullular tabiatla iç içe olabileceği, rahat, huzurlu, sakin, kafasını dinleyebileceği Şile’yi sadece "ekolojik turizm" için tercih etmekte. Bu nedenle doğası olmadan Şile de olmaz. Bu bağlamda Şile’de doğal kaynakların turizm adına talan edilmesi, doğal alanların ranta açılması, kitle turizminin yarattığı kirlilik, yerel kültürün ve ekonominin ihmal edilmesi gibi olumsuz gelişmeler geçmişte olduğu gibi devam edemez.
Başkan bize hayallerindeki Şile’yi, "ilçemizdeki doğayı bozmadan çok modern ve turizm merkezi bir Şile oluşturmak istiyoruz" şeklinde özetliyordu. "Projelerimiz hayata geçtikçe ilçemizdeki büyük değişim fark edilecek" diyordu. Sosyal ve ekonomik problemleri olan insanın, doğal çevresiyle uyumlu olması mümkün değil. Çünkü Şileli ekonomik sıkıntıda. Odun eksenli ticaret çoktan bitmiş. Şile’nin eski planı konut eksenli gelişme olarak benimsenmiş. Köylü toprağını satıyor ve göç ediyor. Bu da yapılaşmayı getiriyor. Peki, Şile köylüsünün ekonomik sürekliliği nasıl sağlanabilir? Belediye Başkanı Tabakoğlu’nun hayata geçirdiği veya geçirmeyi düşündüğü projeler nelerdir?
Ekoloji kelimesi eski Yunanca oikos (yuva) ve logos (bilim) kökenlerinden türetilmiş. Günümüzde ekoloji sanıldığı gibi sadece biyolojinin bir alt dalı değil. Ekoloji canlıların kendi aralarında birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkilerini araştıran, başta biyoloji olmak üzere ekonomiden de yararlanan disiplinlerarası bir bilim dalı. Ekonomi - Yunanca’da oikos (yuva) ve nomi de (idare) demek- ev idaresi demek.
ÇİÇEK SERACILIĞI KURTARACAK
Maalesef ekonominin kriteri bugün sadece para olmuş. Böylece olaylara sadece ekonomik (para olarak) bakan insanlar sınırlı bir dünyada yaşadığını unutup tabiatın dengesini bozarak, hayatın kaynağını da kurutuyor. Bu nedenle, bu tür toplumsal olaylara mutlaka işin ekonomik yönü de dáhil edilerek, yani ekolojik bakılmalı. Çünkü ekoloji, tabiattaki canlılar arasındaki ilişkileri incelerken, hayatı her boyutuyla bütüncül bir yaklaşımla ele alır.
Şile Belediye Başkanı da projelerinin felsefesini "ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik" şeklinde ifade ediyor. Ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanması adına ekonomik sürdürülebilirliği ele alarak kent merkezinde turizmi, kırsal da tarımı geliştirmeyi hedeflemişler.
Bunu yaparken de ekolojinin muhafaza edilmesi esas. Tarımı geliştirmek için "çiçek seracılığı-pazardan üretime mükemmel bir sektör" diyorlar. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi rekreasyon ihtiyacını büyük ölçüde dışarıdan temin ediliyor... Fakat İstanbul acıçiğdemi, İstanbul kardeleni, İstanbul zambağı, İstanbul kılıç çiçeği, vb İstanbul’un endemik bitkileri İstanbul dışında yetiştirilemez...
Böylece ilk etapta Şile köylerinde mevsimlik çiçek seracılığı faaliyetleri geliştirilmekte. İlkbahar, yaz ve sonbaharda üç ürün alınacak. Kışın ise soğuktan etkilenmeyen lahana çiçeği üretmek hedeflenmiş. Proje tüm Şile’ye yayılınca artık seralarla dolan tarım alanlarına yazlıklar inşa edilmeyecek ve Şileliler göç etmek zorunda kalmayacak.
Sonuç olarak umarım Eski Yunanca’da "Kır Çiçeği" anlamına gelen İstanbul’un turizm cenneti Şile, gelecek nesillere "çiçek" gibi bırakılır. Darısı diğer sayfiye yerlerimizin başına!