Mezopotamya’nın büyük düşü GAP’ı iklim değişimi ve iradesizliğe kaptırmayayım!
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Türkiye’nin en büyük kalkınma, sulama ve enerji projesi olan, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) temelleri yıllar önce büyük umutlarla atılmıştı. Ancak yanlış uygulamalar, ilgisizlik ve daha birçok nedenle GAP’ta beklenene ulaşılamadı. Verimli hale getirilmesi beklenen topraklar tam tersine tuzlandı, çölleşti.
Öyküler, efsaneler, üzerinde kurulmuş nice uygarlığıyla, insanlık macerasının en önemli kavşaklarından biridir Mezopotamya. İsmi, "iki nehir arasındaki yer" anlamına gelir. Sözü edilen iki nehir Fırat ve Dicle’dir. Arkeolojik bulgulara göre, bundan 10 bin yıl öncesine kadar avcılık ve toplayıcılıkla yaşayan insanlık yerleşik hayatın temellerini bugünkü Güneydoğu Anadolu’da attı. Buğdayı, arpayı, koyunu, keçiyi ilk burada evcilleştirdi. İnsan yazıyı burada buldu, tekerleği burada icat etti, sulu tarıma burada başladı, ilk anayasayı burada yazdı.
Su, bu bölgede yaşanmışlıklar kadar düşleri de belirledi. Bu düşlerin en büyüğü ise Fırat’ı Harran Ovası’yla buluşturmaktı. Bu büyük düşü gerçekleştirme çabaları bundan yaklaşık 2,850 yıl öncesine dayanıyor. Rivayete göre Asur Kralı Nemrut 10 bin köleyi yıllarca çalıştırarak Fırat’ın yatağını değiştirip Harran’a akıtmak istemiş, ancak buna ömrü yetmemişti. Harran’ın toprağı çağlar boyunca Fırat düşünü kurdu.
Büyük düşün hayata geçmesi için en önemli girişim ise Atatürk’ten geldi. Büyük önder, Cumhuriyet’in 10. kuruluş yılında Başbakan Celal Bayar’a "Urfa’ya bir medeniyet gölü kuralım" talimatı verdi. Atatürk’ün emriyle kurulan Elektrik İşleri Etüd İdaresi 1938’de Fırat üzerinde etütlere başladı. Ancak Ata’nın ölümünden sonra çalışmalar önemli ölçüde yavaşladı. Susuzluğun pençesinde kıvranan Harran, yeniden Fırat düşleri ile baş başa kalmıştı. Bölgeye karabasan gibi çöken susuzluk ve yoksulluk, çağdaş uygarlık hedefini kovalayan Cumhuriyetin en önemli davalarından birine ve kısmen de başarısına dönüştü.
GAP YAPILIRKEN PAMUKTA PATLAMA ÖNGÖRÜLMEMİŞTİ
Proje büyük ve etkileyiciydi ama asıl önemi bölge insanına vaat ettiklerinde gizliydi. GAP’ın oluşturacağı tarım ve sanayi potansiyeli bölgede gelir düzeyini beş kat artıracak, yaklaşık dört milyon kişiye iş olanağı yaratılacaktı. Bunun ilk adımını ise tarımsal üretim oluşturuyordu. Toprak uçsuz bucaksız ve verimliydi; insan çok ve yoksuldu. Tek eksik suydu, o da 1995’den beri bölgeye oluk oluk akmaya başlamıştı.
Fırat’ın mübarek suyuna kavuştuğundan beri Harran adeta bir pamuk deryasına dönmüş ve herkes mutlu olmuştu. Yalnız küçük bir sorun vardı: GAP’ın planları arasında bu kadar çok pamuk ekimi öngörülmemişti. Ama bir tekstil ülkesi olan Türkiye için Harran toprağından çıkan pamuk beyaz altındı. Bu nedenle de plana uymamış olmaktan sıkılmaya gerek yoktu. Ama bir gün Şanlıurfa’ya bağlı Kısas Beldesi İlköğretim Okulu’nu su bastı. Toprağın altında bulunan "taban suyu" gitgide yükseliyordu. Neden ise pamuk suyu sevdiği için ona çok su verilmesiydi. Tuzlanma da, taban suyu yükselmesinin doğal bir sonucuydu artık.
Çiftçinin sulama konusundaki bilinçsizliğinin tek nedeni vardı: Eğitimsizlik. Fırat’ı, Harran’a taşımayı başaran irade işin sonrasını hesaba katmamıştı. Yüzlerce yıldır kuru tarım yapan yöre çiftçisinden herhangi bir eğitim verilmeksizin sulu tarıma geçmesi beklenmişti. Sonuçta bir çiftçinin dediği gibi "Toprağım yandı, su attım sönsün diye su da yandı" şeklinde suyu ve toprağı heba eden "vahşi" sulama bölgede kanser gibi yayıldı. Sonuç olarak, GAP bölgesinde sulu tarıma açılan arazilerde yanlış sulamanın toprağın tuzlanmasına yol açması ve çarpık tarımsal yapılanmanın boyutları artık TEMA Vakfı ve yöre insanının "toprak elden gidiyor" şeklindeki feryadı ile özetleniyor.
Yaşanan süreç itibarı ile GAP’ta yapılması ve yapılmaması gerekenler, artık konuya yakın herkes tarafından biliniyor. Burada atılacak olumlu ya da olumsuz adımların gelecek nesillerde bırakacağı izlerin çok derin olacağı da şimdiden görülebiliyor. Her şey küresel iklim değişikliğinin bölgedeki etkileri ile beraber yöneticilerimizin akıl ve iradesine bağlı.
Özetle GAP’ın dramını anlatan yukarıdaki bilgi, Akademi Prodüksiyon’dan Kemal Öner’in "Mezopotamya’nın Büyük Düşü GAP" adlı belgeselinden alınmıştır. Bu belgesel, gıda güvenliği ve su sıkıntısı yaşanan, günümüz dünyasında çok önemli ve objektif dersler ile dolu. Bu bilgilendirici ve uyarıcı belgeseli herkesin (hem de birkaç kez) seyretmesi gerek.