Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Kötü bilime hayır diyerek çocuklarınıza bir iyilik yapın

Yeni yılda biraz çocuklaşmak istiyorum! Merak etmeyin eşimin arada bir "çocuk gibisin" ya da "çocuklaşma" diye kızdığı türden bir şey yapmayacağım.

Uzun zamandan beri ulaşmak istediğim ilköğretim ders kitaplarını sonunda Sirkeci-Üsküdar vapurunda buldum. Şimdi yeniden okullu olup Türkçe, Soysal Bilgiler ve Fen Bilgisi ders kitaplarını okuyorum. Ama bazı yanlış bilgilerin hálá öğretildiğini görünce üzülüyorum.

Benim zamanıma göre şimdiki kitaplar cıvıl cıvıl, renk renk. Ezberden biraz olsun uzaklaşılmış. Düşünmeye, bilgiyi /images/100/0x0/55eb2c55f018fbb8f8b01168keşfetmeye yönelik etkinliklerle doldurulmuşlar. Bizim zamanımızdaki hayat bilgisi kitaplarında olmayan hayata dair bilgilere bu kitaplarda biraz olsun yer verilmiş. Şüphesiz içerik, baskı vb. yönlerden gelişmiş ülkelerdeki kitapların kalitesini hálá yakalayamamışız. İçerik olarak beni üzen bazı şeyler de var.

İçerik yönünden her konuda konuşma yeterliliğine sahip değilim. Sadece atmosfer bilimleri ve afet yönetimiyle ilgili konularda durumdan vazife çıkartıp bazı yanlışlardan bahsedeceğim. Eğitim reformu adı altında yapılan çalışmalara bu kitaplarda gördüğüm yanlışlara işaret ederek belki ben de katkıda bulunabilirim.

BİLMEDİĞİNİ BİLMEMEK

Aslında bu tür çalışmaları yapmak akademisyenlerin şu belli başlı evrensel görevleri arasında yer alır:

1. Yeni bilgi üretmek (araştırma ve yayın yapmak).

2. Bilgiyi transfer etmek (eğitim-öğretim, konferans, sempozyum, panel, söyleşi).

3. Standartlar koymak ve onları korumak (makale hakemliği, jüri üyeliği, bilirkişilik).

4. Sosyal sorumluluk gereği toplumsal çalışmalar yapmak.

5. Pozitif örnekler ve modeller oluşturmak.

Bu konu iki şekilde dikkatimi çekti: Birincisi, iki senedir İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nde birinci sınıf öğrencilerinin Atmosfer Bilimlerine Giriş dersine giriyorum. Seçkin öğrencilerin ilk ve orta öğretimden birçok yanlış bilgiyle yüklenmiş olarak geldiğini görüyorum. Sonuçta, Thomas Cardinal Wolsey’ın "Kafalara neler koyduğunuz konusunda çok ama çok dikkatli olun; çünkü onları bir daha asla değiştiremezsiniz" dediği gibi yanlış bilgileri değiştirmekte zorlanıyorum.

İkincisi, Sayın Prof. Dr. Celal Şengör’ün Cumhuriyet Bilim-Teknik Dergisi’nde 2 Ekim 2004 tarihinde yayınladığı "Aldatılan zavallı T.C. öğrencileri" başlıklı yazısını okuyunca satın alıp baktığım lise 1 coğrafya kitabındaki gözlerime inanamadığım meteoroloji/iklim yanlışları beni diğer ders kitaplarını da bulup okumaya sevk etti.

Bu kitaplar yazılırken kullanılan kaynakların yanlış seçimi, kitapları yazanların aldıkları farklı eğitim, yanlış tercüme ve sözlükler bu tür yanlışların yapılmasında şüphesiz büyük rol oynuyor. Doğuştan meteorolog olmamız gibi. "Bilmediğimizi bilmemek" şeklinde bir hastalığımız var. Bu hastalığımızın kökü derin; ta çocukluğumuzdan geliyor olmalı.

Bunu geçtiğimiz aralık ayı boyunca İstanbul’un Fatih ilçesinde dolaştığım 25 lisedeki öğrenciler üzerinde de test etme şansım oldu. Bir Fatih Belediyesi-İTÜ projesiyle lise öğrencilerine "Depreme hazırlık ve temel afet bilinci" seminerleri verirken ilk iş olarak gençlere gökyüzü mercek bulutlarıyla dolu bir resim gösterip "Bu nedir?" diye sordum. İstinasız her yerde gençler "UFO" ve "uçan daire" diye hemen teşhisler koydu. "Bilmiyorum" diye fısıldayan olduysa da duyamadım doğrusu. Onlara Charles Dickens’ın "Her şeyi görünüşüne, ön yargılara ve kulaktan dolma bilgilere göre değil; somut delil ve bulgulara göre değerlendirin" sözünü hatırlattım. Sonra da zihinlerindeki kulaktan dolma afetlere hazırlık konusundaki bilgileri silmeye çalıştım...

Şimdi elimde ilköğretim ders kitabı olarak Sosyal Bilgiler 6 ve 7, Fen Bilgisi 6 ve 7 ile birlikte Türkçe 5. sınıf kitapları var. Her birine 5-10 dakika bakabildim. Türkçe kitabına bakmak, okuma parçalarına dalıp gittiğim için biraz daha uzun sürdü. Diğer bir deyişle, burada bilimsel ve ayrıntılı bir incelemeden bahsetmek ve rapor vermek söz konusu değil.

Önümüzdeki günlerde zaman zaman burada veya başka ortamlarda geniş bir şekilde ele alıp tartışmayı düşündüğüm bu kitaplardaki bazı konular şunlar: Türkçe kitabındaki "Sel" parçası. Sosyal Bilgiler 6’da, dünyanın hareketleri ve sonuçları. Nükleer enerji. Fen Bilgisi 6’da, şimşek ve yıldırım. Fen Bilgisi 7’de, rüzgár gülü, paket kaldıran kişinin resmi, hava basıncı, madde döngüleri, dünyanın serası, konuşma balonu biçimindeki bulut resmi...

Artık çocuklarımıza hiçbir şey, yanlış bir şekilde, yanlış örnek ve açıklamalar kullanılarak öğretilmemeli. Birkaç yüzyıl önce bilimsel literatürde yanlış oldukları gösterilen bilgilerin hálá genç beyinlere sokulması ise kabul edilemez bir hata. Hiçbir şey yanlış örnekler kullanılarak da öğretilemez. Ders kitaplarında bilimsel kavramların öğretilmesinde yanlış bilgi, örnekler ve çizimlerin kullanılması, fiziksel olgular için insani davranış ve duygulara sahiplermiş gibi benzetmelerin yapılması aslında çoktan terk edilmesi gereken bir konu.

Bu arada, 5. sınıf Türkçe kitabının başında yer alan Tolstoy’un "Üç Soru" başlıklı okuma parçası çok hoş. Bu parçaya göre en önemli vakit, içinde bulunduğumuz an; en önemli kişi, o anda kiminle berabersek o; en önemli iş ise iyilik yapmakmış. Şimdi sizler de içinde bulunduğunuz şu anda, en önemli kişiler olan çocuklarınızın başta ders kitapları olmak üzere okudukları her şeyi gözden geçirip tespit ettiğiniz yanlışları MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne bildirin. Yani "kötü bilime hayır!" diyerek çocuklarınıza bir iyilik yapın.
Yazarın Tüm Yazıları