Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Güneşte silinen lekeler, iklim değişimi kadınlara ve meteorologlara verilen cezalar

İki haftadır bana NASA’dan e-posta ile gelen haberler, güneş lekeleriyle ilgili. Bugünlerde resmen güneş minimumuna ulaştığımız bildirildi.

Bugün güneşteki lekeler tümüyle silinmiş. Güneşten fışkıran alevler yok artık. Güneş şimdi çok sessiz. Öyle bir sessizlik ki ikinci haberde bildirilen fırtınanın öncesini andırıyor. Güneş lekelerinin sayısındaki dibe vuruşun, bu yıl Dünya Kadınlar Günü’ne ve küresel iklim değişimi tartışmalarına rastlaması beni ortaçağın karanlıklarına geri götürdü. O zaman da güneş lekeleri yok olmuş, iklim değişmiş, fakat bunların cezasını büyük ölçüde hava tahmincileri ve kadınlar çekmişti. Bugün yine benzer şeylere rastlamak mümkün!

Güneşin yüzeyi konusunda en çok bilinen, binlerce yıl çıplak göz ve teleskopla gözlenebilen siyah noktalara "güneş lekeleri" denir. Bazen Jüpiter gezegeni büyüklüğüne ulaşabilen güneş lekeleri güneşin mükemmelliğine söz söyletmek istemeyenler tarafından önceleri koyu bulut, güneşin uydusu vb. olarak tanımlanmış. Artık bu lekelerin, güneşin yüzeyindeki kuvvetli manyetik fırtınalar ve güneş alevleriyle ilişkili olduğunu biliyoruz.

Güneş fırtınalarıyla beraber çoğalan güneş lekeleri bir salınımını 11 senede tamamlar. 2000 yılı içinde güneş, kayıt edilmiş 23. devrinin "güneş maksimumu" olarak adlandırılan en yüksek etkinlik noktasına ulaşmıştı. Şimdi 2006 Şubat ayından beri güneş lekeleri sayısının en düşük olduğu zamanı yaşıyoruz. NASA’ya göre bu yılın sonu veya 2007 yılından itibaren artmaya başlayacak olan güneş lekeleri sayısı, 2010 yılında son 50 yılın en yüksek maksimumuna ulaşacak! Böylece önümüzdeki günler dünyanın manyetik alanının, uyduların ve yeryüzündeki elektrik ve cep telefonları başta olma üzere haberleşme sistemleriyle birlikte uçak ve gemi seferlerinin etkilenmesi bekleniyor.

YAKILARAK ÖLDÜRÜLEN METEOROLOGLAR

Eski zamanlarda bazı bilim insanları, güneşteki siyah noktaları görünce onları güneşin sonu geldiğine dair bir işaret olarak da yorumlamıştı. Aslında 1645-1715 yılları arası güneş lekelerinin en düşük olduğu dönemdi. Bu döneme "Maunder Minimumu" adı verilir. Güneş, bir yıldızdır ve dışarıya verdiği enerji zamanla değişir. Güneş lekelerinin olmaması güneş etkinliklerinin çok az olduğu anlamına gelir. Yani güneş ışınımının artması atmosferimizin ısınmasına ve azalması ise soğumasına neden olabilir.

Hava sıcaklığındaki birkaç derecelik soğuma "küçük buzul çağı" olarak adlandırılır. Örneğin, 14. yüzyılda ortalama hava sıcaklığının 13. yüzyıla göre bir derece santigrat azalması küçük buzul çağının başlangıcı sayılır. Bir derecelik soğuma, İzlanda’nın tamamen buzlarla sarılması, İngiltere’deki Thames Nehri’nin ve Hollanda’daki kanalların donması için yeterliydi. Küçük buzul çağının en soğuk kısmı 1680 ve 1730 yılları arasında yaşanmış. Böylece küçük buzul çağı ile Maunder Minimumu ve 1641’de Filipinler’deki Parker Dağı gibi volkanların patlaması arasında birebir ilişki kurulmakta.

Düşen hava sıcaklıkları nedeniyle bitkiler büyümemiş ve Kuzey Avrupa’da balıkçılık sekteye uğramış. Sonuçta bu iklim değişimi gıda üretimini azaltarak büyük bir kıtlığa neden olmuş. Böylece, 17. yüzyıla dünyada yaygın olarak görülen şiddetli ve uzun kışlar, kuraklık, kıtlık, çekirge sürüleri ve salgın hastalıklar damgasını vurmuş. 17. yüzyıl dünyadaki isyanlar ve devletlerin çöküşü dalgasını da başlatmış. Küçük buzul çağı, Osmanlı’yı da dondurmuş ve buna bağlı olarak hububat rekoltesinde düşüşe yol açıp köylerin boşalmasına, diğer bir deyişle "büyük kaçgun"a, o da Celali İsyanları’na sebep olmuş.

Ortaçağda hava olayları ve hava şartlarındaki değişim de anlaşılamamış bir sırdı. Büyücülerin doğayı ve dolayısıyla havayı kontrol ettiğine inanılıyordu. Sonuçta insanlara zarar veren her türlü meteorolojik olay için büyücüler suçlanıyordu. Örneğin, İngiltere’de hava tahmini yapmanın cezası yakılarak ölümdü. (Şimdi de tüm dünya Türkiye için serbestçe hava tahmini yapıp yayınlayabilmekte, fakat Türk vatandaşları için yedi yüz yıl sonra da olsa ülkemizde hava tahmini yapmak hálá yasak. Allah’tan cezası daha hafif!)

GÜNEŞ LEKELERİ VE BÜYÜCÜ AVI

Tevrat ve İncil, büyü ve büyücünün varlığını kabul edip yasaklamış. Sonuç olarak kilisenin desteğiyle 13. ve 19. yüzyıllar arasında yaklaşık olarak bir milyon insan Avrupa’da büyücülük yüzünden öldürülmüş. Büyücülükten yargılanma ve idamlar 16. ve 17. yüzyıllarda, yani Maunder Minimumu ve küçük buzul çağının en soğuk yıllarında en yüksek değerine ulaşmış. Örneğin Almanya’nın bir kasabasında sadece bir günde 400 kişi büyücülükten idam edilmiş. Kurbanların çoğunu ise özellikle fakir, yaşlı ve dul kadınlar oluşturuyor. Büyücü avı zamanla Amerika’ya sıçramış ve 18. yüzyılın sonunda bitmiş.

Fakat günümüzde AIDS ölümlerinden sorumlu olduğu düşünülen büyücü ve sadece tüketici durumuna düşen yaşlı kadınların öldürülmesi Tanzanya gibi ülkelerde hálá devam ediyor. Avrupa’daki büyücü avının başlangıç nedeni tam olarak bilinemiyor, ama ortaya konulan teorilerden biri güneş lekelerinin sayısındaki azalma ve iklim değişimi. Afrika’da ise en büyük neden yine iklim değişimi (kuraklık ve kıtlık) ile birlikte AIDS.

Özetle, yedi yüzyıl sonra da olsa günümüzde güneşin, iklimin, bazı meteorologların ve kadınların durumunda benzerlikler var.

Bilimdışı her şeyden uzak durmanızı ve önümüzdeki yıllar uzay havasına da dikkat etmenizi dilerim...
Yazarın Tüm Yazıları