Havaların ısınmasıyla birlikte canlanan doğa, bahar coşkusu ve heyecan yaratırken; soğuk ve karlı havalar ise hayal kırıklığına ve şikayetlere neden olmakta.
Atalarımıza göre ‘Nisan yağmursuz, mayıs gülsüz olmaz’mış! Buna rağmen nisan ayında soğuk ve yağışlı havalar, çiçek açan ağaçlar, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle dikkat çekmekte... Her sene hava sıcaklıklarında beklenen ve umulanın dışında bir gidiş olduğunda hemen akla ‘Havalar çıldırdı mı?’ veya ‘Mevsimler değişiyor mu?’ gibi sorular geliyor. Bundan ‘Mevsim kayması’, ‘Mevsimlerin yer değiştirmesi’ olarak da sık sık bahsedilmekte ve bu durum aşağıdaki gibi fıkralara bile konu olmakta...
Fadime, Temel’e onu oyalayıp evlenmediği için sitem ediyordu.
- Hani geçen yaz evleneceyuduk?
Temel havaların geçen yaz ne kadar kötü olduğunu ima ederek:
- Uyy, sen geçen yaza yaz mı teyusun?
Sevgili dostum Ahmet Turhan Altıner’in İlhan Durusoy’la birlikte hazırlayıp Boyut Kitapları’nın yayınladığı ‘Temel’s 801 Fıkra’ adlı kitapta yer alan bu fıkraya benzer bir şekilde bu nisan ayının başında şaka gibi yağan kar, bu yıl ‘böyle bahara bahar demem!’ diyenlerin sayısını çoğalttı.
Kışlık giysilerini kaldırmış olanlar da gardırobunu tekrar boşlatmak ya da üşüyüp hasta olmak zorunda kaldı... Ben de kararsız bir idare amiri ve apartman yöneticisi yüzünden donuyorum. Bir damla güneş görülünce kaloriferler yakılmıyor ama binalar hálá soğuk. Bu nedenle bahar ayları benim en çok üşüdüğüm zamanlardır.
Bu hafta hava daha sıcak ama yine her an serinleyebilir. Böylece önümüzdeki günlerde serin geçen havalardan yine şikayetçi olacak olanlar bu sefer ‘Bu yıl yaz hiç gelmeyecek mi?’ diye yakınmaya başlayacak. Ben de yaz mevsimine ‘resmen’ girecek olduğumuz haziran ayının son haftasının beklenmesi gerektiğini yine söyleyip duracağım.
Öncelikle bir öğretmen edasıyla ‘hava şartları ile iklimin birbirine karıştırılmaması gerektiğini’ belirtmem gerekiyor. Ayrıca, hava durumu, bizim maruz kaldığımız hava şartları; iklim ise geçmişteki tecrübelere dayanarak beklediğimiz hava şartlarıdır. Bir yerin iklimini, orada uzun süre hükmeden hava durumları ve şiddetli hava şartları karakterize eder. Buradaki ‘uzun süre’, 100 yılı aşkın bir zaman dilimidir. Diğer bir deyişle bir yerin iklimi, normal bir insan ömründen daha uzun bir sürede görülen hava durumlarının bir ortalamasıdır. Böylece bir yerin iklimini belirleyen hava durumları içinde birçok aşırı sıcaklıklar, soğuk hava dalgaları, kar, toz, kurbağa yağışları, seller ve fırtınalar da vardır...
Ayrıca hava şartları, astronomik mevsimlere uymak zorunda değildir: Takvimlerimizin gösterdiği mevsimlerin başlangıç ve bitiş tarihleri, dünyanın güneş etrafındaki hareketlerine göre belirlenmiştir. Böylece 22 Aralık-21 Mart Kış; 21 Mart-22 Haziran İlkbahar; 22 Haziran-23 Eylül Yaz; ve 23 Eylül-22 Aralık arası Sonbahar olarak bilinmektedir. Görüldüğü gibi bir yılı dört eşit parçaya bölen mevsimler belirlenirken ne hava şartları, ne de iklim gözönüne alınmış. Diğer bir deyişle, havanın bizim takvimden haberi yoktur!
Özellikle İstanbul ikliminin astronomik takvime uymadığını gösteren, İstanbul’un iklimi için söylenmiş birçok özdeyiş de vardır. Örneğin, ‘Hiçbir mevsim hemen gelmez, hemen gitmez’, ‘Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış gelir’, ‘İstanbul’un kışı sona kalır’... Bana göre İstanbul’da bahar, erguvanların açmaya başlamasıyla kendisini gösterir.
NORMAL HAVA YOK
Bu nedenle de örneğin resmen yaz mevsiminin başlamasından haftalar sonra havalar hálá yeterince ısınmamış olabilir. Genellikle böyle durumlarda kamuoyunda mevsimlerin değil de hava şartlarının ‘yanlışlığı’ üzerinde durulmakta ve iklimin değiştiği şeklinde spekülasyon yapılmakta.
Gelişmiş ülkelerde astronomik takvimlerin bu yanıltıcı yönü meteorolojik olaylara duyarlılığı fazla olan kimseleri ‘Meteoroloji Takvimleri’ kullanmaya yöneltmektedir. Meteoroloji takvimi deyince bazı taklitçi şaşkınların anladığı gibi üzerinde ‘meteoroloji’ yazan, kar vb. manzaralı duvar takvimlerinden bahsetmiyorum. Örneğin, İstanbul için bir meteoroloji takvimi hazırlanmış olsaydı, 11 Nisan günü hakkında bazı bilgiler içerirdi. Bu gün, günün en yüksek ve düşük sıcaklığı hangi yılda ne olmuş, bugünün mevsim normali nedir, bugün İstanbul’da yaşanmış ilginç bir meteorolojik olay olmuş mu, bugünün yağışlı olma ihtimali nedir? Böylece nisan ayının başında İstanbul’a ilk defa mı kar yağıyor; diğer bir deyişle iklim ya da mevsimler çıldırdı mı, çıldırmadı mı, kolayca anlardık.
Bu arada çiçek açan bir kısım elma, armut kiraz, şeftali ağaçlarına ne demeli? Ayvalara filan bakıp kış için tahminler yapanlar? Görün bakın bazı ağaçlar birkaç gün sonraki dondurucu havayı bile tahmin edemiyor. Nerede kaldı birkaç ay sonraki havayı bilmek!
Sonuç olarak bugünlerdeki serin ve yağışlı havalar, normal atmosfer sistemleri tarafından oluşturulmakta. Dört tane eşit uzunlukta mevsim ve normal hava diye bir şey de bulunmamakta. Boşuna daha fazla ısrar etmeyin!