Paylaş
Çocukların yağmur çamur demeden top tepme inadına gönderme yapıldığında güzellemelerin bir parçası olan ‘kirlenme’ fiili, mevzu ‘bilgi’ iken çok çirkinleşebiliyor.
Kötü bir haberin sarsıntısını atlatmaya çalışırken yeni bir felaketle yüzleştiğimiz çok üzücü günlerden, aylardan geçiyoruz. Ne yazık ki üzüntümüze; üretilen, fısıldanan, paylaşılan kirli bilginin travması ve bazen paniği de ekleniyor. Hatta doğru olmayan haberler, öznesindeki kişinin güvenliğini tehdit edecek bir öfkeyi tetikleyebiliyor. İçeriğin hem tüketicisi hem de sağlayıcısı olabildiğimiz dijital dünyada bilgi kirliliğini asgariye indirmek için sadece korunmak yeterli değil, bizim dışımızdakileri korunma imkânımız da mevcut. ‘Peki nasıl?’ sorusuna yanıt arayacağım bu hafta. Yalnız değilim, şüpheli haberleri doğrulama platformu teyit.org’un kurucusu Mehmet Atakan Foça’nın da görüş ve deneyimlerini bu yazıda bulacaksınız.
NEDEN VE NASIL YAYILIYOR?
Foça’ya göre kirli bilginin yayılmasının okuyucu tarafında iki ana nedeni var. Bilgi alamamak ve yaşadığımız travmalara bağlı olarak ilk gelen bilgiye sarılmak. Kirlilik kaynaklarına baktığımızda ise çeşitli senaryolar ortaya çıkmakta:
- ABD seçimlerinde görüldüğü üzere sonuca yönelik sahte haber üretenler.
- Bot hesaplarla sahte haberleri viral yapıp reklam geliri yaratanlar.
- Türkiye’de (genelde politize edilmiş) troll mekanizmasının dezenformasyonları.
- Hız kaygısıyla acele yayınlanan yanlış haberlerin dolaşıma çıkması.
Öte yandan yanlış bir bilgi sadece sinirlerimizi bozmakla, kandırılmış hissetmemizi sağlamakla kalmayabiliyor. Haberin içindeki tüm paydaşları korumak için de teyit edilmemiş bilgiye şüpheyle yaklaşmakta fayda var. Yoksa Aralık 2016’da olduğu gibi Pizzagate teorilerini okuyan biri elinde tüfekle bir pizza restoranını basabiliyor. Ya da bir haberde Reina katliamı zanlısı olarak gösterilen pasaport kuyruğundaki masum insanların hayatı da tehlikeye atılıyor.
NASIL KORUNURUZ?
ABD’de Facebook ve Twitter’ını kapatarak huzur bulan Huffington Post yazarının hikâyesi gündeme oturmuş durumda, ancak bunu istesek bile (ki istemiyoruz) bizim gibi gazeteciliğin üzerindeki baskıların sürekli arttığı bir ülkede sosyal medya hesaplarını kapatma kararı vermek okuyucu için büyük bir lüks. Evet, haber almak için o sosyal medya kanalına girilecek ama soru şu; kendimizi nasıl koruyacağız?
“Kirlilikten korunmanın en temel yolu karşınıza çıkan bilgiden şüphe etmek” diyor Mehmet Atakan Foça. “Güvenli kaynaklara ulaşmaya çabalamak çok önemli. teyit.org veya dogrulukpayi.com gibi siteleri kullanabilirsiniz. Google’da o haber ya da fotoğraf daha önce çıkmış mı diye kontrol etmeyi ihmal etmeyin.” (Not: Google’da imaj da aramak mümkün)
Columbia Üniversitesi’nin Haziran 2016’da yaptığı bir araştırmaya göre okuyucuların yüzde 59’u haberi okumadan sosyal medyada paylaşıyor. Bu çarpıcı veri şu anlama da geliyor: Hem sosyal medya kullanıcıları hem de editörler bilgi kirliliğinin parçası olabilmekte. Yanıltıcı başlık atmak da haberi okumadan paylaşmak da salgını besleyebiliyor.
Üçüncü kişilerden duyulmuş söylentilere karşı temkinli olmak da çok hayati. Sadece ‘kaynım’ kavramını akrabalık terminolojisinden çıkarmak bile kirlilikle mücadelede kilit rol oynayacak gibi görünüyor. Bu noktada Foça’nın uyarısı da dikkat çekici: “Tweet atanların hiçbirinde birinci ağızdan, ‘X AVM’de çalışıyorum, şu anda polis çıkarıyor’ dendiğini görmezsiniz. Hep birinin arkadaşı söylemiştir.”
Özetle;
- Başlıkları değil haberleri okuyun.
- Şüphe edin.
- Google’layın.
- Doğrulama platformlarını kullanın.
- Zaman tünellerinizi kirli bilgi kaynak ve yayıcılarından temizleyin.
- ‘Miş’le biten fısıltılara temkinli yaklaşın.
NEFES EGZERSİZLERİ ÖNEMLİ
Psikolog Barış Gürkaş, sosyal medyada yayılan kirliliğe karşı nasıl mücadele edeceğimizi anlattı.
1- Olumsuz haberleri alma frekansını düşürün: Bu tip haberlere sürekli maruz kalmak, kaygı, endişe ve panik haline yol açar. Günlük veriminizin de düşmesine neden olur. Kötü haber çabuk yayılır derler, bu çok doğru. Çünkü felaket yaşanırsa, telefon, whatsapp, mesaj gibi farklı mecralardan zaten kısa zamanda bilgileneceksiniz. Sosyal medya üzerinde paylaşılan felaket senaryoları ve dezenformasyonlar size yardımcı olmaz, sadece anksiyetenizi artırır. Bu yüzden sosyal medyada geçirdiğiniz zamanı kısıtlayın. Eğer altı kez giriyorsanız, bunu üçe indirin. Sosyal medyaya telefonunuzdan değil, bilgisayarınızdan ulaşın. Ya da app ikonlarını rahat erişemeyeceğiniz bir konuma taşıyın.
2- Nefesinize yoğunlaşın: Felaket haberlerine maruz kalıp, anksiyete yaşarsanız paniklemeyin. Zaman tünelinde kötü bir haber görüp, panik atak geçirirseniz, nefes egzersizleri yapın. Nefesinize ya da başka bir şeye konsantare olun. Çevrenizdeki renkleri sayın. Ya da keyfinizi yerine getirecek bir video açın.
3- Paylaşmadan önce düşünün: Sosyal medyada paylaşım yaparken sorumluluk sahibi olun. Çoğu site, trafiğini artırmak adına felaketi çağrıştıran görsel ve metinler kullanıyor. Ancak haberi açtığınızda bambaşka içeriklerle karşılaşıyorsunuz. Bu yüzden sadece güvenilir kaynaklardan gelen haberleri paylaşın.
Paylaş