Paylaş
Küçük bir çocukken kimsenin duymadığı bir iç sesim olmasını sadece bana verilmiş bir hediye olarak görür, dünyanın benim etrafımda döndüğüne inanırdım. Ben bir başrol oyuncusuydum, diğer herkes bu filmin figüranlarıydı. Sadece benim için koskoca bir dünya yaratmaya zahmet edilmesi çok gurur vericiydi.
Sonra hayat çıkageldi ve kimin figüran olduğunu (anlayana kadar) izah etti. Buna büyümek diyoruz. Ancak insanoğlu ne kadar büyürse büyüsün zaman zaman kendini özel hissetmeye ve çocuk olmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın giderilmesine de doğum günü deniyor.
Doğum günlerinde arkadaşlar arayıp kutlar, dostlarla bir yerde toplanılır, pasta üflenirken hediyeler açılırdı. (Bkz. Bir zamanlar) Ama günümüzde söz konusu ritüel biraz farklı. Artık normalde yolda görse size selam verip vermemekte kararsız kalacakların içinde bulunduğu bir güruh Facebook duvarınıza yürek ısıtan mesajlar atıyor, siz de o yazılanları parmak egzersizi yapar gibi ‘beğeni’yorsunuz.
Bu tuhaf durum beni haylaz bir sosyal deney yapmaya itti. Doğum günümün 17 Haziran olduğu bilgisini 16 Haziran saat 23.00 sularında Facebook ayarlarından kaldırdım. Geçmiş yıllarda duvarıma ortalama 50 kişi kutlama yaparken bu sayının ne kadar düşeceğini merak ettim açıkçası. Ve 17 Haziran’da duvarıma gelen doğum günü mesajı sayısı 0 oldu. (Yazıyla sıfır)
Deney sonucu vardığım gayri resmi sonuçları açıklıyorum:
Facebook tüm teknolojik oyuncaklar gibi sevdiklerimizle kurduğumuz bağ konusunda tembelleştiriyor. Pasta kesmenin yerini telefon, telefonun yerini SMS, SMS’in yerini Facebook mesajı almış durumda.
Facebook’un denklemden çıktığı bir dünyanın hatırlatıcı olarak tek alternatifi var: Anneler.
Facebook arkadaşlarınız için doğum gününüzü kutlamak herhangi bir Facebook paylaşımına yorum yazmaktan farklı değil.
Aslında dünyaya gelmiş olmanızdan çok Facebook’a kayıt olmanız temsili olarak kutlanmakta.
Biliyorum 24 saatliğine çocuk olmaya ihtiyaç duyuyorsunuz ama duvar kutlamaları karşısında duygu patlamaları yaşayıp, “İyi ki varsınız” ile biten toplu yanıtlar verirken biraz frene basmanızda fayda var.
Facebook’un fiziksel hayata gerçek bir alternatif olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ama yarattığınız alternatif kimlikle gerçeği arasındaki makası açmamaya gayret göstermeli.
Evet, hayatımızı ‘mış gibi’ yaparak ve gerçekleri bükerek yaşıyoruz. Ama bir saniye bile dijital hayatlarınızın bundan daha az sahtekâr olduğunu düşünmeyin.
Paylaş