Paylaş
O halde hayatı bir kanal tedavisine çevirmeden sunum yapmanın yollarına göz atalım
Sabah saatlerinde kahvaltımızı kargalarla paylaşarak yola çıkıyor, adına yaşamak denen maceranın önemli bir bölümünü çalıştığımız kurumların içinde geçiriyoruz. Bu nedenle profesyonel hayatlarımız ve kurumsal ilişkilerimiz kendi içinde ne kadar yapay görünürse görünsün aslında bir o kadar da büyük ölçekte bir gerçekliği ifade ediyor. Ve kurumsal hayatın içine girenler şu iki çıplak gerçekle kısa sürede yüzleşmek durumunda kalıyor:
Hangi işin ne kalitede yapıldığı o işin nasıl sunulduğunun yanında önemsiz bir detaydır.
“Toplantı yapmaktan iş yapamıyoruz” adlı ortak kurumsal kaygı bir toplantıda masaya yatırılmalıdır.
Bu hafta ilk maddenin üzerinde durup iyi bir PowerPoint sunumu yapmanın ipuçlarına bakacağız. Bunun hiç kolay bir görev olmadığının altını çizelim. Bir araştırmaya göre ABD’lilerin yüzde 24’ü bir sunuma maruz kalmaktansa o gün seksten vazgeçmeyi tercih ediyor, yüzde 20’siyse dişçiye gitmeyi yeğliyor. O halde hayatı bir kanal tedavisine çevirmeden sunum yapmanın yollarına göz atalım:
İzleyicilerin koltuğuna oturun: Ne biliyor, ne bekliyorlar? Onlara ne ilginç gelecek, onları ne odaklanmış tutacak? Bu soruların yanıtlarını listelemeden sunumu hazırlamaya başlamayın.
Bir hikâye anlatın: Hikâyelerin giriş, gelişme ve sonuçları olur. Slaytların da olmalı. Sunum bittiğinde insanların aklında vermek istediğiniz o net mesaj yankılanmalı.
Kısa tutun: Sunum yapılırken insanlar içinden birçok şey geçirebilir. “Ah keşke biraz daha konuşsa...” onlardan biri değil. 10/20/30 kuralı hayatınızı kurtaracaktır. Slayt sayısını 10’da, sunum süresini 20 dakikada, font büyüklüğünüyse minimum 30 puntoda tutun. Seth Godin’in slayt başına en fazla altı kelime kuralı çok iddialı ama aklınızda bulunsun.
Yazılar okunsun: Eğer odanın en arkasındaki kişi slaytta yazılanları okuyamıyorsa seçtiğiniz fontu büyütmeniz gerek. Başlıklar için Arial, Verdana, Helvetica, Myriad Pro; metinler için Times New Roman, Garamond, Goudy, Palatino gibi fontları tercih edin.
Efektlerden kaçının: Evet, dönmedolap gibi gelen slaytlar 2000’li yılların başında eğlenceliydi ama unutmayın aynı dönemlerde Akrep Nalan’ın web sayfasını da garipsemiyorduk. Zaman ve algılar değişiyor, yanar dönerli sunumlardan uzak durun.
Görsel seçimine özen gösterin: Eğer sunumda başarısız olmak gibi iddialı hedefleriniz yoksa clip art imajlarından kaçınmalısınız. Elinizde kendi görsel malzemeniz olmadığı takdirde profesyonel stok fotolardan faydalanın.
Hazırlık yapın: Slaytlarınız ne kadar iyi olursa olsun konuşmaya yeterince hazırlanmazsanız insan olarak başladığınız bir sunumu maket olarak bitirebilirsiniz, acılı süreç de insanların sizi sahneden aşağı taşımasıyla sonuçlanabilir. Slaytsız ortamda pratik yapın.
Göz kontağı kurun: İzleyiciyle bağı kaybettiğiniz an tüm sunum anlamını yitirecektir. Tüm slaytları kafanıza kazıyın. Akıcı şekilde, çok hızlı gitmeden, güvenli ve yüksek sesle konuşun. Ve artık pratik yapmıyorsunuz; duvara değil, insanlara bakmalısınız.
Kancayı hemen atın: İzleyenleri ilk slaytta şaşırtın. Koltuklarında doğrulup sizi daha can kulağıyla dinlemeye başlayacaklar. İzleyicilerle sunum arasında duygusal bağ kuracak örneklere ağırlık verin. Sunumla ilgili sizin coşkunuz karşı tarafa da geçecektir.
Paylaş