BİLGİSAYARIN ELEKTRİKLE TÜM BAĞLANTISINI KESİN
Diyelim ki olan oldu. Sıvı makineye döküldü. Panik yapmayın. Havluya koşmadan önce yapmanız gerekenler var. Cihazı tamamen kapatın ve güç kablosunu çıkarın. İkinci monitör, fare gibi takılı olması muhtemel tüm kabloların da bağlı olmadığını kontrol edin. Hızlı davranmalısınız.
TERS ÇEVİRİN
Bilgisayarın kapağını müsaade ettiği kadar açarak başaşağı yerleştirin. Böylece sıvının daha da derinlere gitmesini engellemiş olacaksınız.
BATARYAYI ÇIKARIN
Cihaz tepetaklak duruyorken, -eğer makine buna izin veriyorsa- pili demonte etmenizde fayda var.
SİLMEYE BAŞLAYIN
Her seyahat ya da tatil yerleşik şartlarda olmak zorunda değil. Özellikle ABD’de oldukça popüler olan ‘road trip’ gezi modeli, ülkemizde genelde “Arabayla Ege’den aşağı koy koy gezelim mi hanım?” ile limitli kalsa da aslında Türkiye’de road trip yapmak için harika rotalar mevcut. Tabii ki bu yolculukları daha eğlenceli ve zor kılan maceralı olması. Aracınız bozulabilir, hava durumu yüzünden programınız aksayabilir. Bu nedenle road tripleri adım adım planlamak yerine biraz kendini akışına bırakmanızı öneririm. Akışına bırakmayacağımız tek unsur ise, tabii ki akıllı telefon ve app’lerden alacağımız yardımlar.
Yakıt: Uzun araba yolculuklarında nerede yakıt ikmali yapılacağı büyük bir krize dönüşebilir. Büyük markaların kendi uygulamaları da mevcut ancak Google Harita ve Yandex uygulamaları ile tüm benzincilere ulaşmak daha pratik. App’leri ayrıca -bir başka olası yol kabusu durumda- tamirci bulmak için de kullanabilirsiniz.
Trafik: Dünyanın neresine giderseniz gidin işin içinde araba olduğunda maalesef trafik derdi de yanında gelmekte. Waze uygulamasında kullanıcılar (wazer demişler) tarafından oluşturulan trafik yoğunluğu, kaza ve hatta mekan önerisi gibi veriler sayesinde kötü sürprizleri en aza indirmek mümkün. Uygulamada trafik çevirmesiyle ilgili data da yer alıyor. (Selektör mesajlarını çözmeye son)
Keşfetmek: Yeni yerler görmek, insanlar tanımak, deneyimler yaşamak ‘road trip’in genelde en temel motivasyonlarının başında geliyor. Yine topluluk kaynaklı bir uygulama önereceğim. Findery ile gittiğiniz bölgelerde kullanıcıların tavsiye etttiği yeri veya etkinliği yakalayabilir, sonra siz de kendi deneyimlerinizi paylaşıp topluluğun parçası olabilirsiniz. Alternatif arıyorsanız Yelp, Foodspotting ve TripAdvisor’ı da kullanabilirsiniz. (Zaten biliyordunuz)
Müzik: Her yolculuğun bir soundtrack’i vardır. Müzik dinlemeden yolun tadı çıkmaz. Ancak müzik dinleme şeklimiz ve alışkanlıklarımız da değişti. Yola çıkmadan (kablosuz internete bağlıyken) Apple Music ve Spotify’dan dinleyeceğiniz şarkıları/albümleri cihazınıza indirin, kota mağduru olmayın.
indirimli seyahat rotası için tıkla!
2000 yılının sonbaharında hayatımıza giren Nokia 3310, 126 milyon adet satıp efsane haline geldikten (ve meşhur atasözünü ‘Yılan oynarken su bile içilmez’ şeklinde modifiye ettikten) sonra önce annelere, sonra anneannelere devredilmişti. Tarihteki en zor işletim sistemi Symbian’ı kullanmayı öğrenen büyüklerimizin iPhone’da arama yanıtlamak için parmağı soldan sağa-sola götürme eylemini karmaşık bulması da bu dönemi takip edecekti.
Haberlerden kaçamadığınız üzere geçen hafta Nokia 3310 yenilenmiş bir şekilde geri döndü. Nostaljik yerlerimize dokunmakla birlikte özelliklerinin günümüze uygunluğu, cihaz üzerindeki tartışmaların en fazla toplandığı alan. Neler yapabildiğine, nerelerde eksik kaldığına, 3310’un kullanılma sahasına göre karar verelim diyerek 3310’u neden almamız gerektiğine dair tezlerimi açıklıyorum:
Dijital detoks yapmak için: Cihaz Wi-Fi desteklemiyor, şebeke olarak 2G’ye kadar arka çıkıyor. Kısacası, internetle pek arası yok. Telefon ekranı yerine konuştuğunuz kişinin yüzüne bakma zorunluluğu karşıdakini tanımanın ilk adımı olabilir. Hem sürekli niyet ettiğiniz dijital detoksa belki bir türlü girememiştiniz ama Nokia 3310 ile artık detoks ayağınıza gelebilir.
Poz verme derdini bitirmek için: Biliyorsunuz, toplu fotoğraflarda/selfie’lerde herkesin güzel çıktığı açıyı yakalayanlar Pulitzer’e aday oluyor. 3310 bu mevcut sıkıntıya da derman olmakta. 2 megapiksel kameranın desteğiyle, ‘Acaba nasıl çıkacağım?’ derdi mobil fotoğrafçılıktan kopuyor.
Romantik ilişkileri rayına sokmak için: WhatsApp’ın mavi tiklerden sonra 'stories' özelliğiyle de ilişkileri bitirmeye yemin etmesinin ardından tüm dramalardan bağımsız bir şekilde sevdiceğinizle yeniden yakınlaşabilirsiniz.
Para biriktirmek için:
Fatura koleksiyonculuğu
İş seyahatlerinin en yorucu taraflarından biri de fatura toplamaktır. Bu aşamayı savsaklamak gezinin (yorgunluktan da daha fazla) pahalıya patlaması anlamına gelebilir. Neyse ki söz konusu süreci mobil uygulamalarla kolaylaştırabiliyoruz. Expensify ve Concur gibi app’ler faturaların fotoğrafını çekip hızlıca scan etme imkanı veriyor. Uygulamaların içinde kredi kartını sisteme tanıtmak, bir masraf raporu oluşturmak, muhasebe departmanına ilgili raporları iletmek gibi özellikler de var. Artık cebinizdeki buruşmuş fişleri ütülemek zorunda değilsiniz.
Wi-Fi avcılığı
“Şu tarihler arasında ofis dışında olacağım. Gerekli durumlarda X bey veya Y hanıma ulaşabilirsiniz” otomatik mesajının bir beyaz yakalı serabından ibaret olduğu dünyamızda işleri takip etmek ve e-posta temizlemek için her yerde ve koşulda internete ihtiyaç duyuyoruz. Avast Wi-Fi Finder en yakınızdaki Wi-Fi noktalarının güvenlik ve hız bilgilerini verirken WiFox benzer bir hizmeti 350’den fazla havaalanı için sunmakta. İnternet olmayan noktalarda çok veri harcamamanız için ise size geçmiş bir yazımı öneriyorum: http://hry.yt/LFBAD
Havaalanı konforculuğu
Rötarlar havacılığın önemli parçalarından biri. Bu durumlarda bekleme fiilini daha az can sıkıcı yapan unsurların başında ‘Lounge’lar geliyor. LoungeBuddy uygulamasına uçuş, mil, statü, kredi kartı türü gibi bilgileri eklediğinizde hangi salona girebileceğiniz bilgisini alabiliyorsunuz. Havaalanlarıyla ilgili kuyruk uzunluklarından, restoran yorumlarına, detaylı haritalara kadar her bilgi için ise GateGuru’yu öneririm. Havaalanından çıktığınızda ‘Nerede ne yemeliyim?’ sorularının yanıtları ise Yelp ve Foodspotting app’lerinde.
Gezi planlamacılığı
Karşıdakini gerçekten dinlediğimiz tek aktivite olmasından mıdır bilinmez ama gezegendeki her insanın (artı bazı hayvan ve bitkilerin) müzik dinleme eylemi hâlâ hobiler arasında gururla sayılıyor. 90’larda kulağımıza çalınan ‘distortion’lı melodilerle şimdilerde maruz kaldıklarımız arasında fark olsa da, satın aldığımız kasetin B yüzündeki son şarkının aslında albümün en güzel parçası olduğu gerçeğini gülümseyerek keşfedebileceğimiz bir teknolojik yoksunlukla büyüsek de, ‘hobi’ hâlâ olduğu yerde sapasağlam duruyor: Müzik dinliyoruz. Bunu Siri biliyor. Metroda yanımıza oturan dayı duyuyor. Spotify listelerimize göre karakter analizimizi yapan müstakbel sevgili görüyor. Müzikle ilgili ipucu yazıları da artık kaset saran kalemleri ya da dikiz aynası süslerini değil popüler müzik servislerini içermek durumunda. Dolayısıyla bu hafta, dönüşen müzik dinleme fiilini zenginleştirmesi muhtemel birkaç ipucuna, Apple Music ve Spotify üzerinden göz atacağız.
Spotify ipuçları
Mahsun Kırmızıgül’ün ‘Bebeğim Benim’ şarkısını dinleme arzusu aniden bastırdıysa ve bu gerçeği tüm dünya ile paylaşmaya hazır değilseniz ayarlardan ‘Gizli Oturum’ seçeneğini aktif hale getirebilirsiniz.
Yanlışlıkla sildiğiniz playlist’lerin arkasından ağıt yakmanız gerekmiyor. Hesap sekmesinin içinde ‘Çalma listesini geri getir’ seçeneği mevcut.
Yıl bazlı arama da mümkün. “Radiohead year (yıl):1993-2000” diye arama yaparak sevdiğiniz grubun elektronik bir dönüşüme girdiğini görmezden gelebilirsiniz.
Sizin temponuza uyan şarkılarla koşmanız da mümkün. Koşma listelerinden birini seçtiğinizde Spotify telefonun sensör’lerini kullanarak uygun şarkıyı çalacak (Şarkı RATM - Know Your Enemy ise sporla iyi gidiyor).
Güzel bir soloyu arkadaşınıza dinletmek istiyorsanız şarkının tamamını paylaşmak zorunda değilsiniz. Sağ tıklayıp Spotify URI’sini kopyaladığınızda linkin sonuna #time3:12 eklerseniz arkadaşınız solonun başladığı noktaya ışınlanacak.
APPLE MUSIC İPUÇLARI
İkinci köprü açıkken 500T ile Tuzla-Cevizlibağ arasında bir nebze tecrübe etmek mümkün olsa da jet lag’lerin asıl nedeni uçaklarla yapılan uzun mesafeli yolculuklar. Baş ağrısı, iştahsızlık, depresyon ve yatakta tavana bakma gibi etkilere neden olabiliyor. Bu hafta söz konusu durumu engellemenin / minimum indirmenin dijital yollarına bakıyoruz.
İyi pazarlar!
Jet Lag Rooster: Sık sık yolculuk yapanların ve uçuş ekiplerinin en çok tercih ettiği uygulamalardan biri. Doğru zamanlarda maruz kalınan ışığın jet lag’i azaltacak şekilde biyolojik saati düzenleyebileceği prensibiyle geliştirildi. Uçuş ve uyku bilgilerini sisteme giriyorsunuz. Uygulama da ne zaman güneş ışığına çıkıp ne zaman perdeleri çekmek gerektiği konusunda size ipuçları veriyor. Işık yönetimini merkeze koyan bir başka uygulama ise Entrain. Alternatif arayanlara öneririm.
SkyZen: Yolcuların aktivite ve uyku düzenlerini takip etmek için fitness bileklikleriyle de uyumlu çalışan mobil uygulama, jet lag’e karşı ipuçları veriyor, stratejiler geliştiriyor. Uçuş bilgileri kaydeden SkyZen, öneri setini uçuş öncesi, havadayken ve yolculuk sonrası olarak 3 farklı grupta sunuyor. Fitness bilekliğindeki sağlık verilerini kullanarak ne zaman ve ne yemek gerektiğini söylüyor.
Stop Jet Lag: Çevrimdışı çalışabilme prensibiyle öne çıkan StopJetLag hızlıca bulunduğunuz zaman dilimine uyum sağlayarak jet lag danışmanlığı yapmaya başlıyor. Yemek, ışık, melatonin desteğinin yanısıra jet lag’i azaltmak için gerekli fiziksel egzersiz önerilerini de bulabilirsiniz. Uygulamanın içinde seyahatin genel olarak sıkıntısız geçmesi için gezi ipuçları da mevcut.
Aileye girer, çok sevilir; o da aldığı sevgiyi fazlasıyla geri verir. Hayatta kalması, yaşamının kalitesi ona bakanların elindedir. ‘Benim de bu ilişkide tuzum olursa ne mutlu’ diyerek, hem köpeklerin hem de sahiplerinin hayatını kolaylaştıracak mobil uygulamalar önereceğim.
Tatile gitmek için
Köpekle tatile gitmek harika bir deneyim olabileceği gibi hızlıca yorucu bir eyleme de dönüşebilir. Ancak köpek-dostu otelleri, aktiviteleri, restoranları kolayca bulmayı sağlayan BringFido imdada yetişiyor. Kullanmaya, tatile gideceğiniz lokasyonu seçerken başlamanızı öneririm.
Daha az endişelenmek için
Google aramalarında ve uçsuz bucaksız internet forumlarında kaybolmadan köpeğinizle ilgili aklınıza takılan sorulara yanıt bulmak için ‘Pet Coach’ derli toplu bir kaynak sağlıyor. Acil durumlar için yapılacak veteriner önerilerini de ‘Pet First Aid’in içinde bulmanız mümkün. Köpeğinizin ağzına attığı ‘şey’in sağlıklı olup olmadığını öğrenmenin en kestirme yolu ise ‘iKibble’ app’i.
Fotoğraf çekmek için
Köpekler sahiplerinin komutlarını genelde dinler ancak “Kımıldama” onlardan biri değil. Fotoğrafı çekilirken köpeği rahat durmayanlara BarkCam’i öneriyorum. Uygulama içindeki seslerden köpeğinizin ilgisini çekecek olanı seçip, size baktığında fotoyu çekiyorsunuz.
Cinslerini öğrenmek için
Biz İngilizce soruları yüksek sesli Türkçemizle yanıtlayarak veya “Go go go right, go go left, go right” diye adres tarif ederek ülkemize gelen turistlerin hayatını kolaylaştırıyoruz ancak yurtdışında benzer bir konukseverliği bulmak kolay değil. Kimi zaman İngilizce sorularımıza aldığımız Fransızca yanıtlar tek dil bilmenin dahi yetersiz kalabildiğinin göstergesi. Gençlik yıllarının baş bölgesinde duman halinde takılması, ‘Ya keşke İtalyan Kültür’ü ikinci kurda bırakmasaydım’ adlı yerli ve milli pişmanlıklarımızın kaynağı.
Duolingo
Adını duymuş olma olasılığınız yüksek. Piyasadaki en popüler dil öğrenme uygulamalarının başında geliyor. Hatta onun için ücretsiz app’ler arasındaki en iyi opsiyon diyebiliriz. Tasarımı şık ve kullanışlı, dil öğrenmeyi oyuna dönüştürerek ilerlemenizi amaçlıyor. Ama yeni başlayanlara daha uygun olduğunu söylemem gerek. Özellikle çocuğun okuluna döktüğü servetin karşılığını “Hadi kızım teyzelere Fransızca konuş ehehe...” gibi dramatik deneylerde arayan ebeveynler yavrularını bu uygulamaya yönlendirip gerçekçi yanıtlara ulaşabilir.
Babbel
Dil öğretirken daha gelenekselci bir yolun yolcusu Babbel. 10-15 dakikalık derslerde dilbilgisi yanlışlarının altını çize çize ilerliyor. Konuşma pratiğine önem vermesi ve derslerin çevrimdışı kullanılıyor olması bir başka artı. Ancak tasarım Duolingo kadar şık görünmüyor ve hizmet aylık sabit ücret karşılığında (ortalama 5-10 dolar) size ulaşıyor. Ama bu kötü bir haber olmak zorunda değil. Spor yapmaya motive olmak için salonlara yıllık para döken binlerce insan var.
Rosetta Stone