Paylaş
Hikayelerin içinde masalsı insan portreleri de kendini gösteriyor. Adalı Yayınların’dan çıkan kitapta, birbirinden güzel tam 35 öykü yer alıyor. Okudukça insanın içi ısınıyor.
Bir kanarya varmış, adı Kuş’muş, kedinin adı ise Mşuş’muş. Meme Hatun, hep aynı köşede durur adanın bütün yavru kedilerini emzirirmiş. Madam Evdoksiya’nın tavuğu Jülyet, Zamgoç Todori’nin horozu Romeo’ya aşıkmış. Zeus diye vahşiliğiyle ünlü bir kangal varmış. Minicik bir kız gider onun patilerinin üzerinde yatarmış. Burgaz’da Lucky, Garip ve Lord adlarında üç köpek yaşarmış, uzaklarda başka bir yerde Corc adında bir başkası daha varmış.
İşte o demin sözünü ettiğim mini minnacık bedeninde koskocaman bir kalp taşıyan, haylaz, dediğim dedik, korkusuz bir kız varmış. Bu kız, işte yukarıda adı geçen tüm hayvanların dostuymuş. Ağaçların, çiçeklerin, adadaki yalnız kadınların, kimsesiz adamların sevgilisiymiş bu kız. Sonra hepsi gitmiş, bir o kız kalmış. Büyümüş. Ve bir gün karar vermiş, almış kalemi eline ve gidenlerin, bir daha hiç dönmeyenlerin, onu hep koşulsuz sevenlerin hikayelerini yazmış. Adını da ‘İçimiz Isınsın Biraz’ koymuş, alt başlığına da ‘Rahmet Öyküleri’ ibaresini oturtmuş.
Bu küçük kızın adı Bercuhi Berberyan. İstanbul’da doğmuş. Yıllarca öğretmenlik yapmış. Ressam, tiyatro yazarı, oyuncu ve kostüm tasarımcısı. Ayrıca Agos Gazetesi’nde köşe yazarı. ‘İçimiz Isınsın Biraz’ın kahramanları genellikle ‘afedersiniz hayvanlar’dan seçilmiş!
Bunca insan hikayesi ortalıkta gezerken; Bercuhi Hanım yememiş, içmemiş, oturup hayvanları yazmış. Burgaz’dan, Kınalı’dan, Büyükada ve Heybeli’den öyküler bunlar. Bu hayvanların neredeyse tamamı ölmüş. Bu yüzden kitaba ‘Rahmet Öyküleri’ diye ikinci bir isim daha koymuş. Rahmetle yad ettiği, geride elem, keder ve sevgiler bırakan bu olağanüstü hayvanların öyküsünü anlatmış.
KUYUDA İKİ YAVRU BİRİ KEDİ, BİRİ İNSAN
Kitapta hepsi birbirinden derin ve güzel 35 hikaye var. İnsan hangisini öne çıkaracağını bilemiyor. Şöyle, ya şundadır ya bunda diyelim ve ‘Anne’ başlıklı öyküden girerek kitabın kapağını açalım. Bercuhi Berberyan, minicik bir kızken kuyulardan çok korkarmış. Hem korkar hem de nerede bir kuyu görse ürpererek içine bakmadan edemezmiş. Bir sabah, yürek paralayan bir kedi miyavlamasıyla uyanmış. Ve bir de bakmış ki, bahçe kuyusunun başında bir kedi, kuyunun karanlık içine doğru eğilmiş feryat ediyor. Hemen zıplayıp inmiş aşağıya. Kedinin yanına gelip kuyunun derinliklerin bakmış ve orada suyun içinde çırpınan, kuyunun kenarındaki taşlara tutunarak hayatta kalmaya çabalayan yavru bir kedi var. Korkuyu falan unutup bırakmış kendini kuyunun içine. Bu sırada tesadüfen pencereden dışarı bakan annesi, onun kuyunun içine doğru aktığını fark edince, anne kedinin sesini bastıran canhıraş bir çığlık atarak kuyunun başında bitivermiş. Minik kız başını kaldırıp yukarı bakmış. Devamını Bercuhi Berberyan anlatsın:
‘Yusyuvarlak kuyunun ağzı, fonda parlak gökyüzü ve iki kafa... Biri insan, biri kedi. İki çift endişeli göz... Biri insan biri kedi. İki ağlamaklı anne... Biri insan biri kedi. Dikkatle aşağıya indim ve bin bir güçlükle, bir elimi tutunduğum yerden çektim. O anda kayıp düşmekten çok, alırken yavruyu suya düşürmekten korkuyordum. Uzandım ve aldım. Sıskacık, çipçirkin ve sırılsıklam. İyi de... Bir elimde o varken, nasıl tırmanacağım tek elimle ben? Tekrar yukarı baktım. Ne bir ses, ne bir hareket. İkisi de nefeslerini tutmuşlar, ‘kendin karar vermelisin’ der gibi bakıyorlar...’
TAMAMI HAKİKİ YAŞANMIŞ ÖYKÜLER
Hikaye burada bitmiyor. İlginç bir sokağa saparak devam ediyor. Ama bundan sonrasını da artık zahmet edip siz okursunuz. İçimiz Isınsın Biraz, Adalı Yayınları’ndan çıktı. Yayın yönetmenliğini Halim Bulutoğlu’nun yaptığı yayınevi, ‘Adalı’ adında bir de dergi çıkarıyor. İstanbul adalarının en çok okunan ve sevilen dergisi Adalı, yerelliği aşan bir evrensellik taşıyor.
Bercuhi Berberyan, 1999’un Aralık’ında önce çok sevdiği eşi Arto’yu, ardından da kedisi, canı ciğeri Mşuş’u kaybediyor. Yaklaşık bir yıl sonra kendini toplayıp yazmaya koyuluyor. Bercuhi Hanım’ın kitaptaki öyküleri ilk kez Adalı’da okuyucunun karşısına çıkarıyor. ‘Bunlar bir hayvanseverin değil, bir doğaseverin öyküleri’ diyor. Kitapta yer alan hikayelerin tamamı hakiki, yaşanmış olaylardan. Hayvan ve doğa hikayelerinin yanında insan öyküleri de var. Masal gibi insanlar bunlar; farklı, derinlikli, erkenden uçup gidecek kadar hüzün dolu insanlar.
Bercuhi Berberyan’a, ‘Nasıl başladınız ve nasıl karar verdiniz bir anda yazmaya?’ diye sorduğumda, ‘Bir anda olur mu hiç? Birikmişti her şey; anılar, acılar, kederler. Bir de iki yakınımı aynı zaman diliminde kaybetmiştim’ diye yanıtladı.
BU SATIRLAR BİR KEDİ İÇİN YAZILDI
O hayatımdaki en anlamlı ilişkiydi. Sözsüz. Salt iletişimle, zihinsel iletişimle yürüyen, sıcak, duygusal, saf ve çıkarsız bir ilişkiydi. Aklımdan geçeni anlar, bütün duygularımı hissederdi. Acılarımı ve sevinçlerimi paylaşırdı. Aslında sözsüz bir ilişki demek pek doğru sayılmaz. Biz konuşurduk da... O benim her dediğimi anlar, ben de onun her dediğini anlar gibi yapardım. O benim dilimi kolayca öğrendi, ben onunkini hiç çözemedim.
On beş yıl hiç bıkmadan birlikte yaşadık. Birbirimizin her şeyine saygı gösterdik ve birbirimizi hep sevdik. Benim için bu çok kolaydı çünkü o, sevginin kendisiydi. Hayatım boyunca rastladığım en güzel varlıktı.
Yaşadığım son acı onun küçük ve yaşlı kalbine çok ağır geldi. Acıma acı katarak duruverdi.
Kocamın peşinden bir anda uçup gitti.
Şimdiye kadar bir kediden bahsetmekte olduğum belli oluyor muydu bilmem. Evet, o bir kediydi. Benim birkaç insana değişmeyeceğim bir kedi. Bir tekir. Bana göre dünyanın en güzel tekiri.
Adı Mşuş’tu. Mşuş, Ermenice sis demek. Tam ona yakışır bir addı. Sis gibiydi tam. Yumuşak, sessiz, duygulu, hüzünlü... Varlığıyla yokluğu belirsiz... Ersin KALKAN
Köpekler neden pis kokulu şeylerin üzerinde yuvarlanır?
SORU: İki yaşındaki dişi Golden Retriever’ımız evde söz dinler, çok sakindir, ama dışarı çıktığında bambaşka bir köpek olur. Sokakta söz dinlemez. Asıl sorun; ara sıra başka köpeklerin kakalarını bulup bir güzel üzerine yatıp yuvarlanması. Bunu yaparken ne kadar kızıp bağırsam da fayda etmiyor. Bunu neden yapıyor, biz ne yapabiliriz? n Gülçin Gök
CEVAP: Köpeklerde kötü kokan şeylerin üzerinde yuvarlanma sık rastlanan ve istenmeyen bir davranış. Özellikle kendisinin veya diğer köpeklerin ve hayvanların dışkıları üzerinde yuvarlanmak başta olmak üzere birçok köpek kötü kokan çöp, leş gibi şeylerin üzerinde de yuvarlanmak isteyebilir.
Bu davranışın sebepleri hakkında değişik teoriler var. Bu teorilerden ilki köpekler gibi karnivor olan vahşi akrabalarının avlanmak için kendi vücut kokularını gizleme içgüdüleri olduğu. Örneğin kurtlar avlanmadan önce kokularını gizlemek için başka hayvanların dışkıları veya leşleri üzerinde yuvarlanırlar.
Diğer bir teori de köpeklerin üzerlerindeki kokuyu sevmedikleri durumda bunu yaptıkları yönünde. Koku duyusu son derece hassas olan köpeğiniz, üzerine hoşlanmadığı bir köpek parfümü, oda parfümü ya da parfümlü bir şampuanın kokusu sindiğinde bu kokudan kurtulmak için de aynı davranışı gösterebilir. Köpeğiniz bunu üzerinde koku bırakacak bir uygulamadan sonra yapıyorsa, sebebi bu olabilir. Düzenli olarak yıkanan köpekler alışkın oldukları süre geldiği halde yıkanmazlarsa, kendi kokularından rahatsız olup bu kokuyu ortadan kaldırmak için dış ortamdaki dışkı gibi kötü kokan şeylerin üzerinde yuvarlanabilirler.
Bu konudaki başka bir açıklama da, köpeklerin keşfettikleri yeni ve farklı kokuyu diğer evcil hayvanlara ve sahiplerine taşımak ve tanıtmak istemeleri. Bu koku maalesef bir başka hayvanın dışkısı, kokmuş bir balık ya da herhangi bir çöp olabilir.
Bu konudaki son teori ise bazı köpeklerin çevredeki diğer hayvanlardan daha belirgin kokarak kendilerini belirgin ve dikkat çekici hale getirmek isteyebilecekleri yönünde. Bu, fark edilmek isteyen bir köpek için kolonya ya da parfüm sürmek gibi doğal bir davranış!
Bu sebeplerden hangisi olursa olsun, köpeğinizin dışarıda kötü kokan şeylerin üzerinde yuvarlanması tamamen doğal ve normal bir içgüdü. Bunu engellemenin yolu; köpeğinizi temiz yerlerde dolaştırmak, onu rahatsız eden parfüm, şampuan gibi ürünleri değiştirmek, serbest bıraktığınız zamanlarda sizin komutlarınızla yaptığı şeyi bırakacak şekilde pozitif eğitim yöntemleri ile eğitmek veya her şeye rağmen komutlarınızı dinlemiyorsa tasmasız gezdirmemek.
Paylaş