Önceki gün çocuklar evimizin önünden değişik giysiler içinde, güle-oynaya geçtiler.
Annem ‘‘Bugün onların bayramı, oraya gidiyorlar’’ dedi.
Bana el salladılar.
Ben de kuyruk salladım onlara.
Doktorlar anneme çok hasta olduğumu söylemişler. O benden ve babamdan gizli gizli ağlıyor.
Çocuklar öyle grup grup, el ele tutuşmuş, mutlu ve sevinçli kapımızın önünden geçtikçe, acılarım dindi sanki.
*
Bizim bayramımız yok...
Olsaydı Gorbi, Çıtır ve beni götürürlerdi.
Herhalde şiir okumak, tahsil-terbiyeli olduğu için Çıtır'a düşerdi. Saçma-sapan okurdu bir şeyler. Ya da mikrofonu götürüp toprağa saklardı da, kimseler bulamazdı.
Gorbi, ben biliyorum; izci olurdu..
Çünkü o av köpeği ve iz sürmeyi bilir (!).
Evde tezgahtaki koca pilav tenceresini bulamaz, iz süre süre paltoların olduğu dolaba girer de, kilitli kalıp çıkamaz çünkü.
Ben?...
Elbette güzel bir konuşma yapardım.
Her ne kadar her söze başlayışımda babam ‘‘Kulağımın dibinde bağırıp durma, hırsız halının altında ne arasın?’’ diyorsa da, o yaptığımın bir tür konuşma olduğunu anlayanlar olurdu.
*
Şöyle derdim önemli konuşmamda:
‘‘Bizim bayramımız yok...
Hayvan Hakları Günü kutlansa da, o bir bayram değil, daha çok acıların yeniden anıldığı gün. Oysa bizler de canlıyız. İnsanları yaratan Allah bizi de yarattı.
Tıpkı insanlar gibi; mutluluğumuz, sevincimiz, açlık-tokluk duygumuz, korkumuz, aşklarımız, acılarımız var.
Bize; insanların sevgi ve şefkati altında, öldürülmeden-vurulmadan yaşama hakkı verildiği gün... Hayvan Hakları Yasası çıktığı gün bayram edeceğiz.
O gün bizim bayramımız olsun...’’
*
Böyle derdim...
Sonra sağı-solu selamlıyorsun, tamam...
Ama görünürde ne o yasanın çıkacağı var, ne bizim yapacağımız bir bayram...
Evimizin önünden geçen çocukların sevincini ucundan tattım...
Acım bir an olsun dindi...
Birkaç gün geç olsa da; bu gece karanlık bastırdıktan sonra, evimizin arka bahçesine çıkıp, bizim haberleşme yöntemimizle çocuklara sesleneceğim:
‘‘Bayramınız kutlu olsun...’’
SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA
Veteriner Hekim Talat GÜLBAY
Anestezi yaşlı köpekler için risk oluşturmaz
12 yaşındaki dişi Alman Kurdu köpeğimizin sağ taraftaki memelerinde 3 ay önce oluşan şişliklerin tümör olduğunu öğrendik. Doktorumuz bunların acilen ameliyatla alınması gerektiğini söyledi. Ancak köpeğimiz ileri yaşından dolayı anesteziye dayanamaz diye endişeleniyoruz. Ne yapmalıyız?
Nedense anestezinin, yaşlı hayvanlar için, genç hayvanlara oranla daha riskli olduğuna dair yaygın bir kanaat vardır. Oysa anestezinin taşıdığı riskler, vücuttaki mevcut hastalıklarla ilişkili olduğu için, aslında genç bir hayvanla yaşlı bir hayvan arasında risk farkı yoktur. Yaş, anestezinin sorunsuz olması açısından en önemli güvenlik faktörü değildir. Genç ya da yaşlı tüm hayvanlarda anestezi riskini arttıran en önemli faktör, hayvanın anestezi sırasında problem yaşamasına yol açabilecek sağlık sorunlarının bulunmasıdır. Eğer köpeğinizde anestezi açısından sorun oluşturacak türde, kalp, karaciğer ya da böbrek hastalıkları benzeri bir sağlık sorunu yoksa, uygun bir yöntemle uygulanacak anestezi, genç bir hayvana uygulanandan daha riskli olmayacaktır. Veteriner hekiminiz, yapacağı geniş çaplı bir muayene ile, köpeğinizde anesteziyi riske sokacak sağlık sorunlarının bulunup bulunmadığını tespit edebilir. Bunun ardından, gerçekleştirilecek operasyonun süresine ve tespit edilen bulgulara uygun bir anestezi yöntemiyle ameliyat kolaylıkla gerçekleştirebilir. Meme tümörleri çoğunlukla iyi huylu olmakla birlikte, ameliyatla alındıktan sonra patolojik açından incelenmesi, tümörün daha sonra tekrarlaması ya da diğer dokulara yayılması ihtimaline dair önemli ipuçları verecektir. Patolojik inceleme, ameliyat sonrasında uygulanacak tedavilerin belirlenmesi açısından da büyük önem taşır. Sonuç olarak anestezi öncesi yapılan muayeneler ve laboratuvar testleri, anesteziyi riske sokacak hastalıklara işaret etmiyorsa, köpeğinizin yaşlı olmasının anestezi açısından bir mahzuru yoktur.
Press Bey'in Rambo'su varsa Latif Demirci'nin Şopar'ı var
Karikatürist Latif Demirci'nin kapısını çaldığınız anda sıcak ve ıslak bir selamla karşılanıyorsunuz. Zira, Golden Retriever cinsi, 7 aylık Şopar, fazlasıyla sevecen olduğu için eve gelen konukları, en az 10 dakikalık bir karşılama seremonisi sergilemeden yerlerine oturtmuyor. Daha önce yine aynı isimde, Terrier bir köpeği olan Latif Demirci'yle 3 aylık dostu Şopar'ı çekiştirdik.
Şopar ilk köpeğiniz mi?
- Daha önce Terrier cinsi bir köpeğim vardı. Onun adı da Şopar'dı. 6 sene beraber yaşadık ama sürekli kaçıp duruyordu. Hatta bir keresinde 2 aylığına ortadan yok oldu. Sonra bir gün evin önünde bağlanmış bir şekilde buldum. Meğer bir hostes bulmuş. 2 ay boyunca bakmış ama sahipleri çok özlüyordur diye düşünüp, tasmadaki veteriner numarasını aramış. Oradan adresimi öğrenmiş ve Şopar'ı kapıma bağlamış. Bu olaydan sonra tekrar kaçtı ama bu kez geri dönmedi.
İkinci Şopar'ı nasıl edindiniz?
- Ben Golden Retriever cinsini daha çok seviyorum aslında. Bir arkadaşımın köpeği yavrulayınca, yavrulardan birini aldım. Köpekleri çok seviyorum; bir de atları...
Şopar'ı almaya bir anda mı karar verdiniz?
- Açıkçası karar vermem kolay olmadı. Bu cinsin dışında bir köpek olsaydı, almazdım da zaten. Köpekleri çok seviyor olmama rağmen bir süre düşündüm. Hatta Bekir Coşkun'la da konuştum. Eşi bu cinsi daha iyi tanıdığı için onunla görüştürdü beni. O da, ‘‘Tam bir ev köpeğidir,’’ diyerek olumlu tavsiyelerde bulundu. Ayrıca Retriever'ı olan başkalarıyla da konuştum.
Kararınızdan memnun musunuz peki?
- Böyle bir köpeğim olduğu için gerçekten mutluyum. Dediğim gibi, başka bir cins olsaydı almazdım. Daha önce neden küçük bir köpek aldım hiç bilmiyorum. Ufak köpeği dolaştırırken bile utanıyordum! Retriever'ı dolaştırmak gayet şık duruyor!
Birbirinize alıştınız mı?
- Şopar, insani yönü çok sağlam bir köpek. Bu, cinsinin taşıdığı bir özellik. Birbirimize kolay uyum sağladık. Ben agresif bir insan değilim. Yine de Şopar'ı eğitmek için birçok şeye ‘‘Hayır’’ demeye başladım. O da benim nasıl bir insan olduğumu anladı. ‘‘Bu adam neye kızar, hangi davranışa nasıl tepki gösterir?’’ hepsini çözdü... Bir süre sonra; ‘‘Tamam, reis sensin,’’ tavrı sergilemeye başladı.
Şopar'dan sonra hayatınızda değişiklikler oldu mu?
- Pek bir şey değişmedi. Mama saatlerine dikkat ediyorum. O saatlerde evde olmaya özen gösteriyorum. Onun da dahil olabileceği programlar yapmaya çalışıyorum. Ormana, Kilyos'a gitmek bana da yarıyor. Onu en son Bodrum'a götürdüm. Doğayla iç içe olmaya bayıldı. Sırada mavi yolculuk var. Her yaz mavi yolculuğa giderim. Mavi yolculuk tam Şopar'lık.
Çalışırken rahatsız ediyor mu sizi?
- Çok yakınımda bekliyor ama odaya girmiyor. Çalışma odama, mutfağa, yatak odasına girmesi yasak. Bu tür şeyleri çabuk öğrenen bir köpek. Daha önceki hiç böyle değildi. Bu Şopar, asker gibi.
Neden adını Şopar koydunuz?
- Aslında suratı hiç şopar değil. Öbürü öyleydi. Kızım da ben de isim düşündük, sonunda yine Şopar'da karar kıldık.
Köpek sahipleri köpeklerini dolaştırırlarken kaynaşıp muhabbeti ilerletirler. Sizin de başınıza geliyor mu?
- Köpek sahiplerinin birbiriyle çabuk ilişki kurduğu doğru. Köpeklerini dolaştıran iki köpek sahibi karşılaştı mı, hemen birbirlerine köpekleri hakkında soru sormaya başlıyorlar. Benim de yaşadığım bir şey bu. Geçenlerde Golden Retriever sahiplerinin cumartesi günleri Park Orman'da toplandığını duydum. Harley'cilerden sonra Retriever'cılar da biraraya geliyormuş meğer! Ben de yakınlarda bir gidip bakmayı düşünüyorum.
PAKO’ya mektuplar
Light mamalar yüzünden taş döktüm
Benim adım Şeker. 6.5 yaşında bir erkek kediyim. 2 yaşındayken, dışarı çıkıp yaramazlık yapmayayım diye annem beni veteriner ablama götürdü ve kısırlaştırdı. 4 yaşıma kadar light tabir edilen mama türlerinden yedim. Fakat bir gün midem bulandı ve kusmaya başladım. Ardından idrarımı yaparken zorlanma ve yanma oldu. Bir süre sonra idrarımından kan gelmeye başladı. Canım çok acıyordu. Annem bunu fark edince beni hemen veteriner doktor ablama götürdü. Yapılan tahliller sonucunda böbreklerimde taş oluştuğu meydana çıktı. Tedavilerim yapıldı. Doktor ablam, anneme, kısırlaştırılan erkek kedilerin bazılarında bu probleme rastlandığını söyledi. Annem bunu bilmediği için çok üzüldü. Neticede bana hayatımın sonuna kadar yiyeceğim, böbreklerimin taş yapmasını önleyecek bir mama verildi. (Laf aramızda tadı çok güzel!) 2.5 yıldır bu mamayla besleniyorum ve çok sağlıklıyım. Tüm anne-babaların dikkatini bu konunun hassasiyetine çekmek istiyorum. Sevgiler...