Pako'nun Sayfası

Melekler yollarda olacak

4 Ekim 2003
Bugün <B>Dünya Hayvan Hakları Günü...<br><br></B>Bizi seven insanlar bir hafta boyunca toplantılar-konuşmalar yapacaklar; bizlere bu büyük dünyada bir yer bulmak için. Annem bana, Gorbi'ye, Çıtır'a sevdiğimiz yiyecekleri verecek.

Ben biliyorum; bizleri seven o güzel kadınlar-çocuklar yollara düşeceklerdir.

Gözlerinde damla damla yaşlar.

Görürseniz, onların yüzlerine iyi bakın.

Onlar; herkesin bir dümen çevirdiği bu dünyada, hiçbir çıkarları olmadan, tam tersine huzurlarını ve cep harçlıklarını verip, karşılığında acı çeken insanlardır.

Sırf bir sevgi uğruna.

Babam onlar için ‘‘Melekler’’ diyor.

Melekler bugün yollara düşecekler.

Ellerinde bizleri sevdiklerini anlatan yazılı kartonlarla birçok şehirde, kasabada yürüyecekler.

*

Geçenlerde bahçemize üç tane kirpi girmişti.

Birisi anne, öbür ikisi küçük küçük yavrular. Gorbi ile beni görünce birer dikenli yumak oluverdiler.

Gorbi her zamanki gibi önce gereksiz yere havladı, sonra kaçtı yukarı çıktı.

Babam bizi içeri çağırıp, tüm ışıkları söndürdü.

Karanlıkta, camın arkasından onları izledik. Önce anne açıldı, etrafa bakındı, yavrularını yokladı, sonra onları tek tek sanki öptü ve ikisini de önüne katarak götürdü.

Tıpkı Suzan Teyze'nin okuldan dönen küçük kızı ile oğlunu servisten alıp eve götürmesi gibiydi.

Bugün onların da günü.

Yavrusu uçamayıp düştüğü gün, çığlıklar atarak ağlayan, onu ne yapıp yapıp yuvasına götüren saksağanın da günü.

Yunusların, ceylanların, leyleklerin, sincapların...

*

İnsanlar rahatsız olmasın diye ıslak kafeslere doldurulmuş, açlıktan birbirini yiyen, bebeklerin ayaklar altında kalıp öldükleri, hiçbir canlıya reva görülemeyecek kadar pis barınaklardaki köpeklerin de günü.

Sarı kedinin, Pakize'nin, Tekir'in, Poşet'in...

Daha dün gece bile öldürülen hayvanların...

Bu kocaman dünyada, yuvaları, yavruları, hatta canları bile kendilerinin olmayanların günü artık ne kadar olursa...

‘‘Melekler’’ çaresiz ve umutsuz sokaklarda olacaklar bugün.

Gözleri ıslak.

Annem bize sevdiğimiz yiyecekleri verecek.


Demodeks uyuzun tedavisi sekiz ay sürebilir


İki yaşındaki Alman çoban ırkı köpeğimizde demodeks uyuzu olduğunu öğrendik. Bu hastalık ve tedavisi hakkında bilgi edinmek istiyoruz.

Demodeks uyuzu deride görülen bir dış parazit hastalığıdır. Hastalığa neden olan parazit 0.25 mm boyunda bir uyuz etkenidir. Bu parazit, özellikle vücut direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda hastalığa neden olur. Uyuz etkeninin tüy foliküllerini enfekte etmesiyle hastalık belirginleşir ve bu nedenle bu uyuz tipine folikül uyuzu da denir.

Diğer uyuz tiplerinden farklı olarak demodeks uyuzu konakçı olduğu canlı organizmanın vücudu dışındaki çevrede yaşayamamaktadır. Bundan dolayı hastalığın bulaşması çevre yoluyla değil direkt olarak bu hastalığı taşıyan başka bir hayvanla deri teması sonucunda gerçekleşir. Bulaştıktan sonra hastalığın açığa çıkmasındaki en önemli etken bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır.

Hastalığın başlamasını takiben uyuz böceklerinin tüy foliküllerine yerleştiği bölgedeki deride tüyler dökülür; kırmızı, kalınlaşmış, genellikle kabuklu, çoğu kez de yağlı veya nemli bir deri tabakası gözlenir. Bu belirtiler her zaman olmamakla birlikte, genellikle ilk olarak ağız ve göz etrafı gibi kafa bölgesindeki deride ortaya çıkar. Daha sonra da ense, karın bölgesi, bacak ve ayaklarda da aynı belirtilerle hasta deri bölgeleri oluşturur.

Teşhis için hastalıklı deri bölgelerinden biyopsi örneği alınarak mikroskopik olarak incelenmesi gerekir. Tedavisinde dışarıdan deriye uygulanabilecek solüsyon, losyon ya da şampuan tarzında ilaçlarının yanı sıra, ağız yoluyla da ilaçlar kullanılabilir. Hastalığın tedavisi genellikle 2 ile 8 ay arasında sürer.


Dünya Hayvanları Koruma Günü kutlanıyor


Bugün, Dünya Hayvanları Koruma Günü kutlanacak. Bu vesileyle, dünyadaki tüm hayvanların babası Aziz Francis de anılacak. İtalya'da, Assisi'de doğan Aziz Francis, zengin bir tüccarın oğluydu. 30'lu yaşlarda tüm dünya nimetlerinden vazgeçti ve doğada yaşamaya başladı. Aziz Francis hayvanları çok seviyordu ve onlardan kardeşleri olarak bahsediyordu. Hayvan sevgisinin kutlandığı 4 Ekim'de, Türkiye'de de birçok barınak ve dernek bugünü kutlamak için etkinlikler düzenliyor.

n İstanbul'daki Yedikule Hayvan Barınağı'nda bugün saat 12.00'de düzenlenecek etkinlik tüm hayvanseverlere açık olacak. Etkinliğe çevre dostu olarak tanınan Ediz Hun ve Candaş'ın babası tiyatrocu Hadi Çaman da katılacak. İlaç firmalarının stand açarak ilaç bağışında bulunmak isteyenlere yardımcı olacağı etkinlikte, Pfizer firması da 10 adet sahipsiz köpeğe Strongold Antiparaziter bursu verecek. (0212) 633 58 57.

n Ankara'daki HAYKOD ise hayvanlar yararına bir kermes düzenliyor. Saat 12.00'de başlayacak olan kermesin giriş ücreti 2 milyon. Adres: 35. Sokak, No: 10, Bahçelievler, Ankara.

n Purina İzmirli hayvanseverleri Neşeli Köpek oyunlarını izlemeye davet ediyor. Kedi ve köpek yetiştirme çiftliği Bafi K-9 eğitmenlerinin Pro Plan sponsorluğunda düzenleyeceği oyunlara köpek sahipleri de katılabilecek. İzmir Enternasyonal Fuar Alanı'ndaki oyunlar 13.30-16.30 arasında yapılacak.


Çevre ve Dostluk Ödülleri sahiplerini buldu


Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği'nin düzenlediği Çevre ve Dostluk Ödülleri'nin sahipleri belli oldu. Dernekten Ayfer Uzunoğulları, bu yıl ilk kez belediyelere de ödül verildiğini açıkladı. 7 Ekim Salı günü The Marmara Oteli B Bölümü Balo Salonu'nda gerçekleşecek ödül töreni öncesinde bir panel düzenlenecek. Saat 13.15'te başlayacak panelde ‘‘Geçmişten Günümüze Hayvan Hakları’’ konusu işlenecek. Prof. Dr. Taner Dodurga'nın yöneteceği panele Bekir Coşkun, Halit Refiğ, Dr. Ender Saraç, Metin Uca ve Ayşegül Aldinç konuşmacı olarak katılacak.


ÖDÜLLER

Çevre Dostluk Onur Ödülü
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, İçişleri Bakanı Abdülkadir

Aksu.

Dostluk Onur Ödülü: Bekir Coşkun.

Kişi Dalında Dostluk Ödülleri: Bülent Fidan (MS Reklam), Türker Alkan (Radikal Gazetesi), Umut Oran (Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı), Anitta Birol, Tauna Birol.

Kurum Dalında Dostluk Ödülleri: Hürriyet Gazetesi-Ertuğrul Özkök. Böcek Yapım-Ender Sevim. TRT, NTV, CNN Türk.

Emek Ödülü: Nurdan Daştan, Gülsen Tuncer, Halit Refiğ, Haluk Levent.

Hayvan Dostu Belediyeler: Şişli Belediyesi-Mustafa Sarıgül, Adana Belediyesi-Aytaç Durak.


Pako'ya Mektuplar yarın TRT 1'de başlıyor


Pako'ya Mektuplar programı yarın akşam saat 18.05'te, TRT 1'de başlıyor. 13 bölümden oluşan ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ın ilk bölümünde Yıldız Kenter ile Müşfik Kenter'in oynadıkları dramalar, Bekir Coşkun'un bir öyküsü ve hayvan-doğa sevgisini işleyen bölümler yer alacak. İlk bölümde ayrıca Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün kedi ve köpeği ile ilişkisi de ekrana getiriliyor. Yönetmenliğini Andree Coşkun ve Erol Onur'un üstlendiği programın yapımcısı Sevgi Kartarı'ya göre; ‘‘Bu bir insani değerler programı.’’
Yazının Devamını Oku

Panik atak için kedi otu karaciğer için deve dikeni

27 Eylül 2003
Birçok hastalığın tedavi edilmesinde şifa verici olarak bilinen bitkiler, hayvanlara da hayat veriyor. Avrupa ülkelerindeki veteriner hekimlerin hayvanların tedavisinde sıkça başvurdukları bu yöntem, Türkiye'de yeni yeni yaygınlaşmaya başlıyor. Bitkilerle tedavinin en büyük faydası, yan etkilerinin olmaması. Bu tedavi yönteminde hayvana bir şey yedirmenin ve içirmenin zorluğu da bitkisel ilaçların hap haline getirilmesiyle çözülmüş.

Ankara'da Kuki-Obuz Veteriner Polikliniği'nin veteriner hekimlerinden Gülay Ertürk, bu yöntemle daha güvenilir bir tedavi uygulandıklarını söylüyor: ‘‘Kimyasal ilaçların kullanımıyla birtakım sorunlar ortaya çıkabilir fakat bitkisel ilaçların kullanımıyla bu sorunlar aşılmış oluyor. En güzel tarafı da vücutta kalıntı bırakmayışı. Bu sayede zehirlenme riski de engellenmiş oluyor. Bu haplar eczanelerde satılmıyor. Yurdışından getirdiğimiz için fiyatları biraz yüksek.’’

HANGİ BİTKİ HANGİ HASTALIĞA İYİ GELİYOR

KEDİ OTU

Yatıştırıcı, kas gevşetici, kriz önleyici, uykusuzluk ve panik atak giderici bir özeliği var. Vücutta uyku ilaçlarının yaptığı gibi, madde bağımlılığı benzeri sorunlar ortaya çıkarmıyor. Stres anlarında sakinleştirmek ve panikleri azaltmak amacıyla kullanılıyor. Özellikle yolculuk anlarında rahat durmayan stresli hayvanlar için ideal bir tedavi yöntemi. Epilepsi hastalığında ortaya çıkan panik nöbetlerini bastırma amaçlı da kullanılıyor. Epilepsi ilaçlarında rastlanan yan etkilere yol açmıyor.

DEVE DİKENİ

Tepesinde morumsu bir çiçeği bulunan diken, karaciğer hastalıklarında kullanılıyor. Özellikle karaciğer yağlanması, hepatit ve siroz dönemlerinde etkili oluyor. Karaciğer bozukluklarının tedavisinde birebir etkili olan bitki, kimyasal ilaçların karaciğerde bıraktığı olumsuz etkileri yok ediyor.

MOR KONİ ÇİÇEĞİ

Mor koni çiçeği, papatyagiller familyasından bir ot. Zayıf olan bağışıklık sistemlerini güçlendiriyor. Bakteriyel enfeksiyon tedavilerinde kullanılıyor.

TAKKE OTU

Bir sinir toniği... Tüm sinir hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Vücut kaslarını gevşetiyor, iştahı açıyor, uykusuzluğa karşı iyi geliyor. Ayrıca kuduz hastalığında görülen içememe ve sudan korkma durumlarında kullanılıyor.

SOYA FASULYESİ

Meme ve prostat kanserinde organlardaki hasarı azaltacak etkileri var. Antioksidan bir madde.

LAHANA

Lahana da meme kanserini yenmeye yardımcı olan bir bitki.

KEPEKLİ BUĞDAY

Kolon kanserine yol açabilecek toniklerin gelişimini ve ameliyattan sonra kanserin tekrar oluşumunu önler.

KİRAZ

Gut hastalığına iyi geliyor. Özellikle siyah ya da koyu kırmızı olanlar daha çok tercih ediliyor.

GREYFURT LİFİ

Kolesterol oranını düşürüyor...

KILIÇ OTU

Mutluluk hormonu olduğu için antidepresan özeliğine sahip. Vücutta seratonini yükselterek çalışıyor. Yağı, ayrıca yara ilacı olarak kullanılıyor. Acıyı azaltıyor ve enfeksiyonu önlüyor.

NANE YAĞI

Farmakolojik maddesi mentol. Kasları gevşetme özelliğine sahip. Kafatasını çevreleyen kasları gevşeterek baş ağrısını gideriyor. Deride, derinin soğuğu algılayan alıcılarını uyararak uzun süreli serinlik hissi yaratıyor ki bu da omurilikteki ağrı hissini gideriyor. Kılcal damarlardaki kan akışı hızını artırıyor. Ağrı duyarlılığını azaltıyor. Eğer oral yolla alınırsa mide asidinin yemek borusuna çıkmasına neden oluyor. Sindirim sistemindeki aşırı kasılmaları durduruyor. Spazmı gideriyor.

MEYAN KÖKÜ

Antioksidandır... Vücutta suyu ve tuzu tutup potasyumu atıyor. Ülser ve idrar önleyici... Bağışıklık uyarıcı etkileri var. Mide sancısını gideriyor, balgam söktürücü etki yapıyor.

SARMISAK

Antibiyotiktir... Virüslere ve parazitlere karşı savaşıyor. Mantar etkenlerini, bağırsak solucanlarını, kanser hücrelerini öldürüyor. Bağışıklığı uyarıyor, tansiyon düşürüyor ve safra salgısını uyarıyor.

ZENCEFİL

Özellikle kusmalara karşı iyi geliyor ve bulantı önleyici. Yangı önleyici ve mantar öldürücü özelliği de var.

BALIK YAĞLARI

Somon, sardalya ve uskumru gibi yağlı balıkların tedavi edici özellikleri var. Vücut için faydalı bir yağ asidi bulunduruyorlar. Vücuttaki yangı enfeksiyonunu gideriyor. Hücre yağının yapısını düzenliyor. Özellikle beyin için iyi bir besin. Öğrenme sorunlarını, dikkatsizliği ve hiperaktifliği gideriyor. Kalp ritimlerini düzenliyor.

BROKOLİ

Kansere iyi geliyor.

ISIRMAK İSTEDİĞİM BİRİ...

Babam ‘‘Belediye Başkanı geliyor’’ diyince, Gorbi gereksiz yere kuyruğunu salladı.

Anlasın anlamasın öyle yapar...

Ben ise kaçıp saklanmayı düşünmedim değil.

Çünkü sokaklardaki havvanları öldüren kim?...

Sonra kısa boylu, tombul, kel kafalı, ama kocaman bıyıkları olan ve durmadan bağırarak konuşan Belediye Başkanı geldi. Arkasında babam yürüyordu ve Başkan'ın ayakkabıları babamın elindeydi, dışarda soymuş.

Beni görünce ‘‘Kuçuuu kuçuu..’’ dedi.

İçimden ‘‘Çüşşş’’ dedim.

Sonra bağırarak evdekilere sordu:

‘‘Isırır mı?... Sonra ısırmasın bizi... Gerçi kuduz aşısı oldum ama ısırılınca insan şey oluyor....’’

Annem ‘‘O Pako’’ dedince sordu:

‘‘Pako köpek mi?...’’

Yok tavşan...

Doğrusunu isterseniz o an içimden ısırmak geliyor ama, daha uygun değil..

Gorbi'nin kuyruğu otomatiğe bağlanmış, sallıyor.

Kim bilir salak ne anladı.

*

‘‘Başkan’’ memleket ve vatan için hayır duaları okurken gözü bende. Arada bir eğilip tekrarlıyor:

‘‘Kuçuuu kuçuuu... Yazıları bu mu yazıyor şimdi... Yani Pako ha... Benim oğlan askerde....’’

Sanki oğlunun nerede olduğunu soran oldu.

İki saat oğlunu anlatıyor ama, gözünü benden ayırmadan.

‘‘Kuçu kuçuuu...Bizim de bir köpek vardı, araba ezdi... İyi bir şey bulsak belki alırız...Kuçuu kuçuu... Yakalaaa....’’

Oturdum karşısına öyle bakıyorum...

O ‘‘Yakalaaa’’ ne, anlayamadım...

*

İşte o an bir şey oldu:

Başkan babama ‘‘Biz bir hayvan barınağı kurmak istiyoruz ilçemizde. Ama bu yeni bir şey, biz anlamıyoruz... Bize yardımcı olur musunuz?’’ dedi.

Birdenbire her şey değişti.

Önce babam ile annemin yüzleri.

Öyle ya da böyle, bir ilçe belediye başkanı evimize gelmiş, hayvanları korumak için yardım istiyordu. Belli ki yüreğinin bir yerinde sevgi vardı ve şimdi o sevginin dışa vurumu için bir yol arıyordu.

Değil ısırmak, Başkan'ın elini başımda hissetmek istedim.

Gidip yanına oturmak geldi içimden.

*

Şimdi uzaklarda bir kasabada, kimsesiz hayvanlar için bir barınak kuruluyor, babam söz verdi açılışına bizler de gideceğiz.

Yazının girişine kırılır diye adını veremiyorum o Başkan'ın... Bir gün izin alıp sizi tanıştıracağım.

Sevgi gömüldüğü yerden çıkıyor.

Kentlerde, kasabalarda, köylerde...


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Muhabbet kuşları neden kusar?


Dört yaşındaki erkek muhabbet kuşumuz iki haftadır aralıklı olarak kusuyor. Konuşmayı kesti ve eskisi kadar hareketli de değil. Kusmasını engellemek için ne yapmalıyız?

Kafes kuşlarında besin maddelerinin kusma yoluyla sindirilmiş ya da sindirilmemiş olarak ağızdan geri çıkarılması birçok sağlık probleminin belirtisi olabilir.

Bunların en yaygın olanlarını şöyle sıralayabiliriz: Bakteri, virüs, mantar ve parazit enfeksiyonları, beslenme hastalıkları, gıda alerjileri, zehirlenmeler, sindirim sistemi hastalıkları ve sindirim kanalındaki tıkanmalar, ilaç duyarlılıkları, diğer organlarda meydana gelen hastalıklara bağlı ikincil problemler, tümörler ve strese bağlı sağlık sorunları.

Hastalığın teşhis edilmesi için kusmanın sıklığı, ne zaman oluştuğu, kusulan maddenin yapısı ve sindirilip sindirilmediğine dikkat edilmesi gerekir. Kuşunuzun hangi saatlerde ve ne sıklıkta beslendiği, kullandığınız yem ve vitamin gibi katkı maddelerinin yapısı, daha önce böyle bir sorun yaşayıp yaşamadığı, kafes ve çevre koşulları gibi bilgiler de teşhis konulmasına yardımcı olur.

Kusmanın nedenine bağlı olarak veteriner hekiminiz mevcutsa enfeksiyonların ortadan kaldırılmasına yönelik ilaçları uygulayacak, gerekirse yem değişikliği yapacak, zehirlenmeye yol açabilecek maddeleri kuşun yaşam ortamından uzaklaştıracaktır. Diğer organlarla ilgili hastalıkların tedavi edilmesi, stres faktörlerinin ortadan kaldırılması, yabancı cisim gibi bir nedenden ötürü kusma varsa bunun cerrahi yöntemle uzaklaştırılmasıyla tedavi tamamlanacaktır.

Bunlardan bağımsız olarak bazen kafesteki ayna ya da başka bir oyuncaktan kaynaklanan davranış problemleri de kusmaya neden olabilir. Böyle bir durumdan şüpheleniyorsanız, kafesten ayna ve oyuncakları uzaklaştırmalısınız.
Yazının Devamını Oku

Betsy konser konser geziyor

20 Eylül 2003
<B>E</B>rkin Koray ve kızı Damla, İzmir'e taşınmadan birkaç gün önce almışlar Betsy'yi. Sevimli kediye bakmak Erkin Baba'ya bir süre sonra zor gelmiş ama Damla'nın uzun ikna çabaları sonunda Betsy'yi vermekten vazgeçmiş. 4,5 yaşındaki Ankara-İran kırması şimdi konser konser geziyor. Damla ile kedisini konuştuk.

Kedinle nasıl bir araya geldiniz?

- Aslında ilginç bir şekilde bir araya geldik. İzmir'e taşınmamıza birkaç gün kalmıştı, eşyalarımızı kolilere koymuştuk. Son bir kez Carrefour'a bakmaya gittik. Oradaki pet-shop'ta gördük Betsy’yi. Hayvanları çok sevdiğimiz için, yeni hayvanlar gelmiş mi diye, babamla mutlaka bakardık, ama hiçbir zaman almayı düşünmemiştik. Betsy'yi görünce garip bir duyguya kapıldım. Babam da, ‘‘Bunu alalım’’ dedi. Patisiyle oynuyordu ve gerçekten de çok sevimliydi.

Cinsi nedir? Kaç yaşında?

- 4,5 yaşında ve Ankara-İran kırması. İsmi biraz saçma ama t ve s harfleri onun kolayına geldi. İsmine çabuk alıştı. Betsy dediğim anda hemen bakıyor.

Betsy ilk kedin mi?

- Daha önce sokakta kömürlüklerden kediler topluyordum ama ciddi anlamda baktığım ilk kedi Betsy.

Çok sık seyahate çıktığınızı biliyorum. Kedin de sizinle geliyor mu?

- O da geliyor. Ben seyahatlere alışamadım ama Betsy alıştı. Bazen sadece

bir gün kaldığımız yerler oluyor. Kedi kumunu koy, topla, kediyi kafese yerleştir. Bayağı bir uğraşıyorum ama sevdiğim için zor gelmiyor.

Kaç şehir ziyaret etmiştir?

- Çok. Dört senedir bizimle her konsere geliyor.

Tam bir konser kedisi o zaman...

- Kesinlikle. Konserlerde kulislere götürdüğümüz bile oluyor. Her duruma alıştı.

Müziğe tepki veriyor mu peki?

- Kedilerin müzik dinlediğine pek inanmıyorum.

Baban kedinle iyi anlaşıyor mu?

- Betsy'yi almayı babam da çok istemişti. Bizimle yaşamaya başlayınca biraz zor geldi ve ‘‘Verelim’’ dedi. Bir sene onunla uğraştım. ‘‘O giderse ben de giderim’’ diye tutturdum.

Şimdi benden daha fazla sahip çıkıyor, sürekli ilgileniyor.

Lokma...

Zavallı Lokma...

Onu fazla kilosu var diye (İnsanlar buna obez diyorlar) sokağa attı sahipleri. Adana'da oldu bu ve DOHAYKO'nun güzel melekleri onu yanlarına aldılar.

Adını ‘‘Lokma’’ koydular.

Cinci Terrier, yani benim soyumdan...

Belki de bir yerden akrabayız.

Annem canı sıkılarak resmine baktıktan sonra ‘‘Gözleri sana benziyor Pako’’ dedi.

Benim ise içimde kıyametler kopmakta.

Ben de kimi zaman yürüyemiyorum, babam-annem beni kucaklarında taşıyorlar.

Doğrusunu isterseniz ‘‘Bunlar da bir saçmalık yapıp beni atmasınlar’’ diye aklımdan geçmiyor değil.

Çünkü bu arada bir de farkında olmadan, arada bir terasa işemişiz, yakaladılar...

*

‘‘Atılmak’’ acı bir sözcük.

Bir eski eşya için kullanılabilir belki, bir eski ayakkabı, bir eski şemsiye, bir eski tas...

Ama bir canlı için ‘‘atılmak’’ sözcüğü...

Hem de şişman olduğunuz için...

Lokma bilseydi sokakta kimsesiz kalacak, onu evinden dışarı atacaklar, belki yemek bile yemezdi ama yine de çaresi yoktu. Çünkü onunki bir tür şişmanlık hastalığı.

Yani o hasta...

*

Benim asıl söylemek istediğim ise başka:

Lokma'nın haberi hemen hemen tüm gazetelerde yer aldı, kimi televizyonlar gösterdiler.

Bunun anlamı; insanlar onu atanlara kızdılar.

Onları merhametsizlikle ve sorumsuzlukla suçladılar.

Söylemek istediğim daha da önemli bir şey; gazeteler-televizyonlar artık hayvanları seviyorlar ve korumak istiyorlar.

Bu yüzden tümü bu habere yer verdi.

Oraları yönetenlere teşekkür ederim.

Allah da onları korusun.

Ve mutlu olsunlar...

*

Bu durumda Fatih Altaylı Ağabey'in diline düşmemek için zaten beni de atamazlar.

İstersen misafirleri bile ısır...

Lokma'ya gelince...

Kaderinin özetini çıkartıp, sanki ona isim yaptılar:

Lokma...

Onu sokağa atanlarda bir lokma sevgi, bir lokma vicdan, bir lokma sıcaklık yoksa bile bir lokma ekmek çok değildi.

Bir lokma insanlık için...

SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Kedinizin kulak kepçesini her hafta temizleyin

Bir yaşındaki İran-Siyam kırması dişi kedimin her iki kulağından da siyah akıntı geliyor. Veterinerinin verdiği damlalar sorunu çözemedi. Zaman zaman kulak çöpüyle temizlemeye çalışıyorum. Bu sorunu nasıl çözebilirim?

Kedilerde kulakta koyu renkli hatta siyaha yakın akıntı, genellikle kulak uyuzu dediğimiz hastalıkla birlikte görülür. Kedilerde köpeklerden daha sık rastladığımız bu hastalığa, Otodectes Cynotis adı verilen bir parazit neden olur. Koyu renkli ve kahve telvesi şeklinde kulak akıntısının yanı sıra kulakta kaşınma, ağrı ve bu parazite karşı alerjik duyarlılığı olan bazı kedilerde ise kızarıklık hastalığın en belirgin özellikleridir. Bu hastalığın tespit edilmesi için öncelikle kedinizi veteriner hekiminize muayene ettirmelisiniz. Kulak kanalındaki akıntıdan alınan örneğin mikroskop ile incelenmesi sonucunda tanı konacaktır. Uzun süren kulak uyuzu enfeksiyonlarına, sekonder olarak bakteri ve mantar enfeksiyonlarının da eşlik etmesi çok sık rastlanan bir durumdur. Veteriner hekiminiz şüphe duyar ve gerekli görürse bu tarz enfeksiyonların da olaya karışıp karışmadığını tespit edebilir.

Kulak uyuzunun tedavisi için veteriner hekiminiz, kedinizin kulak kanalını tamamen akıntıdan arındıracak kadar temizleyecek ve bu hastalığın tedavisi için gerekli ilaçları uygulayacaktır. Kulak uyuzu için kullanılan ilaçlardan sonra hastalık tamamen ortadan kalkacaktır. Burada unutulmaması gereken en önemli konu hastalığın haftalarca sürebileceği ve bu süre içinde kulak kanalının temizlenme işinin düzenli olarak veteriner hekim tarafından yapılması gerektiğidir. Kulak kepçesindeki gözle görülebilen kirleri bir pamuk yardımıyla ve kulak temizlemek için hazırlanmış bir solüsyonla kolayca temizleyebilirsiniz. Ancak kulak kanalının içinde yer alan kirleri çıkartmak ve temizlemek profesyonel bilgi ve tecrübe gerektirir.

Köpekler şenlikte buluşuyor

Sadık dostunuza yeterince vakit ayıramadığınızı düşünüyorsanız, 21 Eylül Pazar günü İstanbul Park Orman'da düzenlenecek olan ‘‘Köpeğimle Bir Gün Şenliği’’ tam size göre. Saat 11.00'de başlayacak şenlikte veteriner danışmanlığı, eğitim danışmanlığı ve eşleştirme danışmanlığı gibi hizmetler verilecek. Şenlikte ayrıca sahipsiz kediler de sahiplendirilecek. Köpeğinize fal baktırma şansı da bulacağınız şenliğe hiçbir ücret ödemeden katılabilirsiniz. Mama satışlarında yüzde 20 indirim uygulanacağı da aklınızda olsun.
Yazının Devamını Oku

Sarı Kedi Kara Kedi baştan aşağı kedili

13 Eylül 2003
Sarı Kedi Kara Kedi, kediseverlerin çok hoşuna gidecek bir kafe-restoran. Üç demirbaş kedisi, yeni doğmuş yavru kedileri ve kedili biblolarla dolu. Kafenin sahibesi Sanem Pöhrenk kedilere o kadar düşkün ki, mönüsündeki salatalara bile kedili isimler vermiş. Kozyatağı'ndaki Sarı Kedi Kara Kedi, 1.5 yıldır hizmet veriyor. Kafe-restoranın sahibesi Sanem Pöhrenk tam bir kedisever. Evinde Sim, Şeftali ve Buffy adlı kedilerine bakan Pöhrenk, kafesinde de Sarman, Tekirim ve Emrah'la uğraşıyor. Yeni doğmuş kedicikleri ve mahallenin kedilerini de unutmamak lazım. Kediler Sanem Ablaları'nın arabasının sesini duyar duymaz hazır ola geçiyormuş.

Sahibesinin kedi sevgisi kafenin dekorasyonunda önemli rol oynamış. Duvarlarda kedi resimleri, kedi bibloları, Sanem Hanım'ın evindeki kedilerinin fotoğraflarının yer aldığı pano, kedilerin uyukladığı sepetlerin yanı sıra Amerikan servisler de kedili.

Soğuk-sıcak salataların, soğuk-sıcak sandviçlerin, makarna çeşitlerinin ve et çeşitlerinin olduğu mönüdeki bütün yemekleri Sanem Hanım kendisi hazırlıyor. Pisi Salata, Kedi Salata, Sarı Kedi& Kara Kedi Salata ise kedi baskılı mönüdeki en şirin seçenekler.

Sanem Pöhrenk, aslında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Giysi Tasarımı Bölümü mezunu. Kafe-restoran açmaya karar verince, ismini Emir Kusturica'nın Ak Kedi Kara Kedi filminden esinlenerek koymuş.

Kafenin üç afacan kedisi fazla yaramazlık yaptıkları için yaz aylarında kapı önünde yaşıyor. Kış aylarında ise kafenin içindeki konforlu sepetlerinde keyif çatıyorlar.

Sanem Hanım'ın kedi düşkünlüğü sayesinde mahallenin kedilerinin de rahatları yerinde. Yiyecek yemek bulmanın dışında ihtiyaç duydukları sevgiyi de fazlasıyla görüyorlar. Sarı Kedi Kara Kedi'nin kedisever sahibesi sayesinde birçoğu kendilerine bakacak bir aile bile bulmuş.

(0216) 361 78 68

Hayvanlara reiki

Tüm dünyada insanlar üzerinde uygulanan ve ‘‘evrensel yaşam enerjisi’’ olarak bilinen reiki, Ankara'da hayvanlar üzerinde de uygulanmaya başladı.

Kuki-Obuz Klinik tarafından uygulamaya konulan yöntemle, birkaç santim uzaklıkta ya da temas durumunda tutulan eller ile enerji verilip, ‘‘evrensel yaşam enerjisi’’ olarak bilinen reiki uygulanarak, ev hayvanlarının bedenleri de dengeye kavuşturuluyor.

Uygulama ellerle enerji yükleyip hastanın enerji alanındaki enerji kırışıklıklarını düzeltme prensibine dayanıyor. Reiki ile ev hayvanlarının enerji alanındaki tıkanıklığı çözmek ve vücudun doğal sağlığa kavuşma yeteneğinin daha iyi çalışması sağlanıyor.

Reikinin bir ‘‘sevgi enerjisi’’ olduğunu belirten Dr. Gülay Ertürk, ev hayvanlarında başlattıkları bu uygulamanın hayvanların vücut direncini arttırdığını ve psikolojik olarak çok önemli katkılarının olduğunu söylüyor:

‘‘Her canlı bir yaşam enerjisiyle doğar. Hastalıklar bu enerji seviyesinin düşmesi ya da enerji merkezindeki tıkanıklar nedeniyle ortaya çıkar. Enerji seviyesindeki dengenin sağlanabilmesi için biz bir kanal görevi üstleniriz. İnsanlarda enerjinin tüm vücuda verilmesi 1.5-2 saat sürebilir. Ev hayvanlarında ise bir seans 15-20 dakikadır. Ve üst üste dört gün uyguluyoruz.’’

Bugüne kadar insanlar üzerinde uygulanan reikiyi, ABD'de 30 bin hemşire, İngiltere'de 8 bin şifacı, hastaları tedavi etmek amacıyla kullanıyor. Enerji Şifacılığı ya da Terapötik Dokunuş olarak da tanımlanan reiki bedensel, zihinsel, duygusal ve ruhsal planda tedaviyi destekliyor, bedeni güçlendiriyor, engelleri ortadan kaldırıyor ve güç merkezlerini dengeliyor.

Ümit Çetin / ANKARA


Jeannie Thirkill’e destek kampanyası


Aylık sanal kedi kültür dergisi kedimveben.com, tüm hayvanseverleri Marmaris'te kendi olanakları ile kurduğu kedi barınağını yaşatmak için mücadele veren Jeannie Thirkill'e destek olmaya çağırıyor. Jeannie Thirkill şu anda 300 kediye bakmaya çalışıyor ve kedilerin 3 günlük yemeği kalmış durumda. Barınakta gönüllü olarak çalışmak isteyenlere de ihtiyaç var. Maddi yardım yapmak isteyenler www.kedimveben.com adresinden ayrıntılı bilgi alabilir.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Muhabbet kuşunuza çözülebilir kum alın

Bizim 4 yaşında erkek bir muhabbet kuşumuz var. Kafesinde küçük bir kap içinde sürekli olarak kuş kumu bulunduruyoruz, ama neredeyse hiç yemiyor. Kuş kumu yemezse sağlığı bozulur mu?

Kafes kuşları için besin maddesi olarak sindirim sisteminde çözülebilen ve çözülemeyen kuş kumları var. Sindirim sisteminde çözülebilen kuş kumları organik kaynaklıdır ve mürekkepbalığı sırtı, istiridye kabuğu, kireç taşı gibi kafese asabileceğiniz türde hazırlanmıştır. Bu çözülebilen kumlar kuşunuzun gereksinim duyduğu doğal mineralleri ve özellikle de kalsiyum içerdiği için faydalıdır. Diğer yandan sindirim kanalını geçerken çözüldüğü için herhangi bir zararı da bulunmaz.

Sindirim sisteminde çözülemeyen kuş kumlarına ise muhabbet kuşları hiç gereksinim duymaz. Muhabbet kuşlarının kafeslerinde sürekli olarak bu tarz çözülmeyen kumların bulunması ve kuş tarafından fazla miktarda tüketilmesi ciddi sindirim problemlerine neden olabilir. Sindirim sisteminde çözülmeyen bu kumlar sindirim sistemini tahriş edebilir hatta ön mide, kursak ya da taşlıkta tıkanmalara yol açabilir. Bu nedenle çözülmeyen kumların muhabbet kuşu kafesinde bulunması gerekli ve sağlıklı değildir. Bunun yerine doğal kalsiyum kaynağı olarak mürekkepbalığı sırtı ya da kireç taşı gibi çözülebilir kumların kullanılması çok daha sağlıklıdır.
Yazının Devamını Oku

17 yaşındaki Burak 10 yıldır aktif bir hayvansever

6 Eylül 2003
Burak Özgüner, lise son sınıf öğrencisi. 10 yıl önce, yedi yaşındayken Bahçeköy Hayvansever Çocuklar Kulübü'nü kurdu. Amacı yaşıtı olan çocuklara hayvan sevgisini aşılamaktı. Kulüp üyeleri toplantılarını Bahçeköy'deki bir söğüt ağacının altında yapıyor. En küçük üyeleri yedi yaşında. Yapılan itlafları protesto etmek için belediyeleri faks yağmura tutmak en önemli aktivitelerinden biri. Kulübün temsilcisi Burak'ı altı kedisi ve sık sık ağırladığı mahallenin diğer hayvanlarıyla birlikte yakaladık.

Hayvanlar için mücadele etmeye oldukça küçük bir yaşta başlamışsın. Kulüp kurmaya nasıl karar verdin?

- Bahçeköy'de birçok köpek itlaf ediliyordu. Aslında benim o zamanlar hayvanlara çok ilgim yoktu. Köpeklerin öldürülmesi dikkatimi çekti. Çocuk olarak çok etkileniyorsunuz bu tür olaylardan. ‘‘Nasıl durdurabiliriz?’’ diye düşündüm. Bahçeköy'deki 7-15 yaş arasındaki çocukları bilgilendirmek için kulübü kurdum.

Arkadaşlarının hepsi de hayvanlara karşı senin kadar duyarlı mıydı?

- Ailesi tarafından hayvanlara karşı bir tavırla büyütülen çocuklar var. Bir de hayvanları seven aile ortamlarında yetişmiş olanlar. Konuya ilgisi olmayanlar hiç cevap vermiyor zaten. Kulübeler yapıp boyuyorduk hayvanlar için. Onları kıranlar bile oluyordu.

Toplantılarınızı nerede yapıyorsunuz?

- Bahçeköy'de bir söğüt ağacının altında toplanıyoruz. Bahçeköy'den taşındığım için çok fazla gitmiyorum artık. Bahçeköy halkı çok bilinçsiz. Uyuz ya da güçsüz hayvanları kuduz zannediyorlar. Mahallenin çocukları bir köpeği kuduz zannedip öldürmüştü.

Kulüp olarak ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?

- Amacımız itlafları protesto etmek. Belediyeleri faks yağmuruna tutuyoruz. Bahçeköy'de çocuklara hayvanlara nasıl yaklaşmak gerektiği konusunda eğitim de veriyorduk. Üyelerimiz arasında hayvanları sevmeyenler de vardı. Zamanla alıştırdık.

Evde kedilerin var sanırım...

- Altı tane kedim var. Mahallenin 15 kedisi ve komşularımızın bakmadığı köpekle de ben ilgileniyorum. Aslında gördüğüm bütün hayvanlara yardım etmek istiyorum ama evde yer yok. Yaralı bir martıya baktım ama iyileştikten sonra uçurdum.

Teyzen de bir derneğin başkanı değil mi?

- Evet teyzem Vildan Kurşun, Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği'ni devraldı. Okulu bitirince bana devredeceğini söylüyor.

Veteriner olmak istiyor musun?

- Aslında veterinerlik okumayı çok isterim. Ama deney hayvanlarını kaçırmaktan dolayı herhalde beni fakülteden atarlar!


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Kedinize saldırmadan oynamayı öğretin

Kedim, onu severken ısırmaya ve tırmalamaya çalışıyor. Henüz ikibuçuk aylık olduğu için kuduz aşısı yaptırmadım. Bunu oyun olarak gördüğünü tahmin ediyorum, fakat yine de endişeleniyorum. Cinsi Van-İran karışımı. Ne yapmamı önerirsiniz?

Yavru kedilerin 7-14 hafta dönemleri en aktif oyun dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemdeki kediler sosyalizasyonlarının devamı niteliğindeki karakter gelişimini çevresindeki diğer kedilerle (kardeşleri, annesi ve babası), evcil hayvanlarla, sizinle ve değişik objelerle oyunlar oynayarak geliştirirler. Bu oyunlar kovalama, yakalama, ısırma, pati atma, tırmalama, zıplama gibi fiziksel hareketlerdir. Eğer evde fiziksel oyunlar oynayabileceği kendi cinsinden bir canlı yoksa ve oyun oynayabileceği objeler bulunmuyorsa kediniz doğal olarak sizi oyun arkadaşı olarak seçer.

Normalde yavru kediler birbirleri ve anneleri ile oyun oynarken tırmalama ya da ısırmaları karşı tarafın canını yaktığında, canı yanan taraf oyunu keser. Bu ‘‘Bu oyun çok sert oldu, eğer bu sertlikte oynayacaksak ben bunu savaş olarak görürüm ve yanıt veririm’’ anlamına gelen bir mesajdır. Yavru kediler bu yolla oyun dozunu ayarlamayı ve karşı tarafın canını yakmamayı öğrenirler.

Yavru kediniz sizi oyun arkadaşı olarak seçip oyunun şiddetini artırdığında, sizin tepkileriniz onun yanlış yaptığını anlamasına yardımcı olmaz. Böyle bir durumda yapmanız gereken ilk şey, oyuna o an için son vermektir. Eğer bu saldırganlığı siz onu severken yapıyorsa, sevilmek değil oyun oynamak istiyordur.

Yavru kedinizle oyun oynarken elleriniz ve ayaklarınız dahil olmak üzere bedeninizi oyun aracı olarak kullanmayın. Oyuncak olarak uzaktan kontrol edebileceğiniz materyaller kullanın. Oyun sırasında kediniz hırçınlaşırsa, çığlık atıp koşarak ya da oyunun şiddetini artırarak tepki vermemeye dikkat edin. Bu tarz tepkiler onu cesaretlendirir. Bu durumda onu cezalandırmanızın ya da canını yakacak fiziksel bir ceza uygulamanızın kedinizde korku ve savunmaya yol açacağını unutmayın. Cezalandırmaya devam ettirdiğinizde, kediniz bir süre sonra size olan güvenini yitirir ve hırçın bir karakteri benimseyebilir.

Ona verilecek en iyi ceza o anda oyunu kesmek ve oyun alanından çıkarak odayı terk etmektir. Oyun agresyonunu dengeye sokmak için aynı yaşta ve enerji seviyesinde bir kedi daha alabilirsiniz.

Bütün bunlara rağmen kediniz ısırıp tırmalamaya devam ediyorsa, bir sağlık problemi olabileceğini unutmayın. Böyle bir durumda veteriner hekimizine başvurmanızda fayda var.
Yazının Devamını Oku

Başımı okşayan güzel kadın...

30 Ağustos 2003
<B>Cunda</B>'da ikinci haftamız.<br><br>İnsanların niye <B>‘‘tatili’’</B> çok sevdiklerini anladım. Çünkü kadınlar yemek pişirmiyorlar, erkekler de televizyondan haberleri dinlemiyorlar. Ben ise birçok şeyden dolayı mutluyum.

Annem-babam işe gitmiyorlar, her an yanımdalar.

Gorbi'nin kafası çalışmaya başladı, yazlıkta palto dolabı olmadığı için, karnı acıkınca buzdolabının önünde beklemeyi akıl etti sonunda.

Babamın kucağında veterinerimin tavsiyesine uygun olarak yürüyüşlerimi yapıyorum, mutluyum.

Babam bana verilen selamları kendine sanıyor, o da mutlu.

*

Ve denk geldi ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ın Ayvalık çekimleri yapılıyor, ama ben hiç gözükmüyorum.

Dizide oynayan Yıldız Kenter abla bize geldi.

Beni sevdi.

Üst üste mutluluklar...

O çok güzel bir kadın.

Onu kim görse; sevecenliğine, enerjisine, sohbetine, alçak gönüllülüğüne hayran kalıyor.

Onunla ortak bir yönümüz var; ikimiz de şu sıralar artık olmayan birilerini özlüyoruz. O büyük bir aşkla sevdiği ve yakınlarda kaybettiği eşini...

Üç kelimesinden birisi o...

Ben ise her yerde hálá Rok'u arıyorum.

Bir ara eşini anlatırken, Yıldız Kenter'in gözlerinde yaşlar belirdi, boncuk boncuk...

Benim ise gözyaşlarım tüpte, annem gece yatarken koyduğu için sadece burnumun direği sızladı.

Masanın altındaydım...

Yıldız Kenter'e ‘‘Sebepleri değişse de acılar aynıdır’’ demek isterdim, ama konuşamam....

*

Babam her sabah dürbünüyle denize bakıp ‘‘denize açılıyoruz’’ deyip, sonra haritalara bakıyor.

Emin Çölaşan abi, babamın kaptan olarak ev yerine Midilli Adası‘na çıktığını yazmıştı, bakalım nasıl olacak, size anlatırım.

Annem sık sık ‘‘Haritayı yine ters tutma’’ diye tembihliyor.

Belki birkaç gün içinde denize açılacağız.

Gorbi bu konuda deneyimli, teknede ne yapılacağını biliyordur. Ona ‘‘Orada nereye işeniyor?’’ diye soracağım ama salak yine şımaracak.

Babam ‘‘Denize düşerseniz neler yapacağınızı size anlatayım...’’ dedi birkaç kez, sonra annem ile gözgöze geldiler vazgeçti.

Şapkasını düzeltti...

Belli ki kendisi düşmüş, çıkamamış...

*

İşte birçok sebepten dolayı mutluyum bu günler...

Köpekler-kediler de mutlu olurlar, bilmez misiniz...

Mutluluk insanlara özgü bir şey değil.

Hepiniz mutlu olun...


Hayvansever öncüler arasında Mahmud Şevket Paşa ile Said Halim Paşa var


Sokak hayvanlarına yapılan eziyetlere sessiz kalmayan, onların sağlıklı ve güvenli şekilde yaşaması için çabalayan hayvanseverlere ve barınaklara sık sık sayfamızda yer veriyoruz. Gönüllüler tarafından kurulmuş hayvanseverler dernekleri artık Türkiye'de de yaygınlaşıyor. Peki bizim hayvanları koruma derneklerinin ilkinin 91 yıl önce İstanbul'da kurulduğunu biliyor musunuz? İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti'nin kurucuları

arasında dönemin önde gelen asker ve sivil bürokratları bulunuyordu. Toplumsal Tarih dergisinin ağustos sayısında Cihangir Gündoğdu imzalı yazı işte bu derneği anlatıyor. ‘‘Doksan yıl önce İstanbullu hayvanseverler’’ başlıklı yazıda derneğin yanı sıra tarih boyunca İstanbul'un toplumsal yaşamında önemli rol oynayan sokak hayvanlarının hikayesi de var. Bu yazıdan yaptığımız alıntıyı yayınlıyoruz.


Tarih boyunca İstanbullular için sokak hayvanları, özellikle de sokak köpekleri gündelik hayatın vazgeçilmeziydi. 19. yüzyıl İstanbul toplumsal hayatı üzerine yazılar yazan birçok yazar, sokak köpeklerini İstanbul'un toplumsal dokusunun bir parçası olarak kabul etmiş ve onları şehircilik açısından da değerlendirmeye çalışmıştı. Bu yazarlara göre, sokak köpeklerinin şehrin güvenliği, temizliği ve sağlığı açısından da son derece önemli bazı işlevleri bulunmaktaydı.

SULTAN 2. MAHMUD, SOKAK KÖPEKLERİ SÜRÜLSÜN, DEDİ

19. yüzyılın giderek artan modernleşme girişimleri ile birlikte, sokak köpekleri şehrin modernleşmesinde önemli birer engel olarak görüldü ve bu engelin kaldırılması için çeşitli girişimlerde bulunuldu.

Sokak köpeklerini İstanbul'dan sürme fikrini ilk kez ortaya atan Sultan 2. Mahmud oldu. 2. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra ise sokak köpeklerine karşı amansız bir kampanya başlatıldı. Köpekler çingeneler tarafından tahta kıskaçlarla yakalanarak kafeslere yerleştirildiler ve Hayırsız Ada olarak da bilinen Sivri Ada'ya yollandılar.

Sokak köpeklerinin İttihatçıların aşırı modernist politikalarına kurban gitmiş oldukları belirtilse de, ilk hayvanseverler derneğinin kurucu üyeleri arasında bazı önemli İttihatçıların da yer alması onların şahsen sokak hayvanlarına uygulanan zulme karşı olduklarını gösteriyor.

BEYOĞLU BELEDİYESİBÜNYESİNDE KURULDU

İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti, 1912 yılında dönemin ileri gelen asker ve sivil bürokratları tarafından İstanbul'da Altıncı Daire-i Belediye adıyla anılan Beyoğlu Belediyesi'nde kuruldu. Cemiyetin birinci amacı hayvanlara yapılan zulüm ve haksızlıkların engellenmesi, hayvanlara iyi muamele edilmesinin teşvik edilmesi ve içinde bulundukları kötü yaşam koşullarından kurtarılmalarına hizmet edilmesiydi. Halk arasında hayvanlara karşı adalet, iyilik ve hayvanseverlik duygularını yaymak ise cemiyetin ikinci amacı olarak belirtiliyordu.

Cemiyetin kurucuları arasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış politikasını belirlemiş olan askeri ve sivil bürokratlar göze çarpıyor. Üyelerden Mahmud Şevket Paşa, İttihatçıların gerçekleştirdiği Babıáli baskını sonrasında sadrazam ve Harbiye nazırı olarak görev yaptı. Cemiyetin ikinci başkanlığı görevinde bulunan Said Halim Paşa ise Mahmud Şevket Paşa kabinesinde Hariciye nazırıydı.

İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti'nin kuruluşundan iki sene sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'na girmesi nedeniyle, cemiyetin faaliyetlerine zorunlu olarak son verildi. Bu iki sene süresince, cemiyet İttihatçıların başlattığı sokak köpeklerini itlaf kampanyasını engellemekte kısmen başarılı olmuş görünüyor. Makalelerde sokak köpeklerinin topluca itlaf edilmesi ile ilgili en son tarih 1911 yılı olarak gözüküyor. Bu tarihten sonra sokak köpeklerinin 1914 yılına kadar topluca yok edilmesi veya adalara sürülmesi gibi bir girişim bulunmuyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Köpeğinize ısırmanın oyun olmadığını öğretin


Bir ay önce kangal kırması bir köpek aldık. Çok yaramaz ve önüne gelene saldırıyor, ısırıyor. Yaşı küçük olduğu için kuduz aşısı yapılmadı. Bundan dolayı çok korkuyoruz. Önceleri ısırmasını oyun amaçlı zannettik, fakat şimdi ansızın saldırıyor. Ne yapmalıyız?

Özellikle 10-20 haftalık dönem köpeğin sosyalize olduğu ve çevresi ile iletişimi öğrendiği dönemdir. Köpeğinizin iletişim huyunun şekillendiği bu dönemde onun sosyalize edilmesi gerekmektedir. Normalde bütün köpekler oyun oynamaya başladıkları bu dönemde birbirleri ile oynarken kullandıkları çenelerini bizimle oynarken de kullanmak ister. Ancak köpeğinizin size verebileceği zarar ve yaptığının yanlış bir davranış olduğu hakkında bir fikri yoktur. Bu dönemde ısırmanın bir oyun olmadığını ona öğretmeyi denemelisiniz. Köpeğinizin ısırma davranışının kalıcı bir huy haline dönüşmesini önlemek için ona çene kaslarını kontrol etmeyi, ısırmanın bir oyun olmadığını ve eğer ısırırsa canınızın yandığını öğretmelisiniz. Bunun için yapılacak en iyi şey profesyonel bir yardım alarak köpeğinizin sosyalize olmasını sağlamaktır. Köpek davranış bilimcileri onunla oyun oynarken sizi ısırdığında canınız yanmasa bile mutlaka bunu ifade eden bir ses çıkararak oyunu o anda kesmenizi öneriyorlar. Bu şekilde onunla oyun oynamayı her kesişinizde şaşırıp duracak ve sizinle tekrar oyun oynayabilmek için ısırmaktan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Onunla oyun oynarken oyunun kontrolünün sizde olmasına ve köpeğinizin evet-hayır komutlarını algılayabilmesine de dikkat etmelisiniz. Bu arada köpeğinizin alan koruması yeteneği kalıtsal olarak bulunan bir köpek olduğunu bilmenizde fayda var. Köpeğinizin içgüdüsel olarak saldırarak ya da ısırarak koruduğu bu alana giren insanların korkmaları ve uzaklaşmaları bu hareketi tekrarlamasına neden olur. Yani köpeğiniz ısırarak ya da kovalayarak o alanı koruyabildiği düşüncesi ile bu davranışını devam ettirecektir. Bu durumda kesinlikle onu kontrol edebilecek profesyonel bir eğitmen yardımı ile birlikte köpeğinizi belli bir alanda bağlı tutmaktan vazgeçmeli ve diğer canlılarla iletişim kuracağı şekilde sosyalize etmelisiniz. Birçok insan ve evcil hayvanla iletişim kurduktan sonra köpeğiniz bu içgüdüsel davranışını terk edecektir. Bu arada alacağınız profesyonel yardım sizin de köpeğinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Köpeğiniz beş aylık olana kadar bu sosyalizasyonu gerçekleştirmek zorunda olduğunuzu unutmayın. Beş aylıktan itibaren huy haline dönüşecek olan bu davranışın değiştirilmesi neredeyse imkansız denecek kadar zordur.


Pako Pano


Merhaba. Ben doğuştan kör 1-1.5 yaşlarında bir İskoç terrier'im. Sevgimi verebileceğim ve ilgi görebileceğim sıcak bir yuva arıyorum. (0216) 499 83 90; (0216) 499 62 85.

6 adet siyah, dişi, iki aylık Spanish cocker'a yuva arıyoruz. (0536) 960 60 03.

Büronun penceresinde beslediğim kedilerden biri olan üç aylık uzun tüylü tekir, ev kedisi olmak için inanılmaz bir mücadele veriyor. Onu almak isteyenlerden haber bekliyorum. (0312) 468 97 49; (0535) 472 01 40.

3.5 yaşındaki erkek İrlanda setter'imize acil eş aranıyor. (0532) 214 57 81.

Bahçede bulduğum 1.5 aylık simsiyah, şirin mi şirin erkek kediciğe yuva arıyorum. (0533) 365 25 36.

Saf kangal baba ve Sibirya kurdu anneden 9 adet erkek yavru oldu. Henüz 10 günlükler, kendi başlarına yaşayabilecekleri aşamada sevenlerine verilecekler. (0532) 471 68 27.

8 yaşında 0 numara siyah miniature pincher cinsi erkek köpeğim. Kendime eş arıyorum. (0216) 362 62 73.
Yazının Devamını Oku

Cunda'nın kedileri

23 Ağustos 2003
Sonunda <B>Cunda Adası</B>'na geldik. Burası çok güzel bir yer, evimizin önü hemen deniz. Ben hiç deniz görmediğim için ‘‘Annem yine musluğu açık bırakmış babam kızacak’’ dedim.

Sonra annem sağı-solu toparlarken bana denizin ne olduğunu, iskeleden atlarsam boğulabileceğimi, dikkatli olmam gerektiğini anlattı.

Gorbi daha önce kaç kez buralara geldiği için, o her yanı biliyor, belli etmeden onu izliyorum.

Çünkü Gorbi salak, hemen şımarır...

*

Bizi yirmiye yakın kedi karşıladı.

Ben kedi kovalamaya bayılırım. Onlara kötülük yapmak için değil, onlardan başka kimseyi kovalama olanağım olmadığı için...

Kediler annem ile babamın gelişinden çok mutlu oldular.

Annem, onların bizim kedilerimiz olduğunu, onları asla kovalamamam gerektiğini anlattı.

Zaten ayağım ağrıyor.

Kediler de beni görünce uzaktan uzun uzun incelediler. Sonra bahçe duvarının üzerine dizildiler.

Oturduğum yerde ‘‘Hav’’ diyorum, toz oluyorlar. Sonra çiçeklerin arasından ufak ufak kulakları gözüküyor.

Eğlenceli bir şey.

Yavaş yavaş birbirimize alıştık.

Sarı, Siyah-Beyaz, Tombik, Panter, Sürmeli, Kara Patik, Dalton Kardeşler, Bebekler...

Tümü bizim kedilerimiz...

*

Denizi ilk kez görüyorum.

Kıyısına gittiğimizde o üzerindeki beyaz beyaz şeylerin ne olduğunu belli etmeden Gorbi‘den öğrenmeye çalıştım.

‘‘Nasıllar da nasılmış?’’ dedim, bana ‘‘Onlar dalga’’ diyeceğine ‘‘Bunlar böyle olur’’ diyor, salak...

Babam Ankara’da unuttuğu komik kaptan şapkasının aynısını burada buldu.

Şapkasını düzeltip, ‘‘Yakında sizi tekneyle gezdireceğim’’ dedikçe ödüm patlıyor.

*

Serin saatlerde, sağlığıma iyi gelir diye beni yürütüyorlar.

Ben daha çok babamın kucağında yürüyüş yapıyorum.

Gorbi salak salak koşturup duruyor.

Adanın çarşısı, sokakları kedi dolu. Ben hiç bu kadar çok kediyi bir arada görmedim.

İnsanlar onları seviyorlar ve koruyorlar.

İyi insanlar, gece el-ayak çekilince Cunda'nın dar sokaklarına gazete kağıtlarının üzerinde yemekler bırakıyorlar. Esnaf hasta yavruları koruma altına alıyor.

Balıkçılar onların payını ayırıyor.

Türkiye‘nin en bakımlı ve temiz köpek barınağı burda diyorlar. Belediye Başkanı sabahları kahvesini barınakta içiyormuş.

Allah bu güzel yere onun için bol bereket ve mutluluk vermiştir.

Herkesin yüzü gülüyor.

Ben de onların daha çok mutlu olmalarını, felaketlerden uzak yaşamalarını diliyorum. Ve bütün insanların Cundalılar gibi merhametli olmasını...


Piyale Madra'nın şimdi tazısı var


Karikatürist Piyale Madra, kedilerle iç içe bir çocukluk geçirdi. Evin kedisi Duman'a sürekli sokaktan arkadaşlar getiriyordu o günlerde. Dokuz sene boyunca Cumhuriyet'te yayınlanan kedi karakteri Piknik çocukluğunda ona arkadaşlık etmiş bütün o kedileri simgeliyordu. ‘‘Kedi gam dağıtır’’ sözünün en büyük savunucularından biri olan Madra'nın şu anda Bambi isimli bir İtalyan tazısı var. Annesinin kedisi Diez de evlerinin vazgeçilmez misafiri. Evde iki de balık var, henüz isimleri konmamış...


Kedi ve köpeğinizle nasıl bir araya geldiniz?

-Köpeğimizi sekiz sene önce bir tanıdığımız bakamayacağını söyleyerek bize vermek istedi. Bir hafta düşündük ve kızımın ısrarıyla aldık. Kedi aslında annemin kedisi. Aynı evde altlı üstlü oturduğumuz için canı istediği zaman bize geliyor.

İsimleri ve cinsleri nedir?

- Köpeğimiz İtalyan tazısı ve adı Bambi. Diez ise büyümeyen cins bir Siyam kedisi. Ayrıca evde kızımın yeni getirdiği iki de balık var. Onlara henüz isim koyamadık.

Aynı evde kedi ve köpek beslemek zor olmuyor mu?

- Hemen her gün bir araya geliyorlar. Bambi yabancı kedileri bahçeye sokmaz. Fakat Diez'le arası çok iyi. Bazen evin içinde koşturuyor ve birbirlerini kovalıyorlar. Diez oyunu kesmek isterse ve Bambi ısrar ederse, Diez'den birkaç tokat yediği de oluyor. Yine de beraber uyum içinde oyun oynuyorlar. Onların bu sessiz oyununu izlemek çok hoşumuza gidiyor.

İkisini de çok sevdiğinize eminim, ama kendinizi hangisine daha yakın hissediyorsunuz?

- Bambi bizim köpeğimiz olduğu için ona daha yakınım. Eski bir kedici olarak Diez'e de bayılıyorum. Müthiş bir kişilik.

Sizin hayatınıza neler katıyorlar?

- Beni eğlendiriyor, moral veriyorlar. Evimize sıcaklık ve canlılık katıyorlar. Ayrıca kediler için söylenmiş eski bir söz vardır. Kedi gam dağıtır, derler. Ki, doğrudur...

Bazı günler sizi zorladıkları oluyor mu?

- Tüy döktükleri dönem çok zor oluyor. Onun dışında sorun çıkarmıyorlar.

Boş zamanlarınızda onlarla dolaşıyor musunuz?

- Bambi'yi aldığımız zaman Nişantaşı'nda bir apartman dairesinde oturuyorduk. Her gün gezdirmek gerekiyordu. Şimdi evimiz bahçeli olduğu için canı isteyince bahçeye çıkıyor. Hatta çevrede dolaşıp tekrar eve dönüyor. Dolayısıyla o da burada bizimle çok rahat.

Çalışırken sizi rahatsız ediyorlar mı?

- Bambi'yle iskemlemi paylaşıyoruz. Çalışırken yanıma oturur ve orada uyur.

Uzun bir süre çizdiğiniz kedi karakteri Piknik'i yaratırken özellikle ilham aldığınız bir kedi var mıydı?

- Çocukluğum kedilerle geçti. 12 sene bizimle yaşayan Duman isimli bir kedimiz vardı. Ben aynı zamanda sokakta bulduğum yavru kedileri de eve getirirdim. Piknik bütün bu kedileri simgeliyor olabilir.


İki dişi iki erkek 1.5 aylık dünya güzeli kedi yavrularıma içinde gerçekten hayvan sevgisi olan yeni sahipler arıyorum. Son derece evcimenler, katı mama yemeye başladılar ve tuvalet kumuna alışıklar. (0212) 677 00 00 - dahili 2463.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Kedinizin obez olmasını önleyebilirsiniz

Kedimiz kısırlaştırıldıktan sonra kilo almaya başladı. Kilo almasını engellemek için neler yapmalıyız?

-Kısırlaştırılmış kedilerin kilo almasına çok sık rastlanır. Genellikle yetersiz egzersiz sonucu ortaya çıkan bu durum kontrol edilmediği takdirde aşırı kilo almaya bağlı sağlık sorunları ortaya çıkar. Kedilerde aşırı kiloya bağlı olarak gelişen problemleri şöyle sıralayabiliriz: Şeker hastalığı, karaciğer hastalığı, topallık ve eklem hastalıkları, deri problemleri, anestezi ve ameliyat riskleri ile ömrün kısalması. Kedinizi obeziteden korumak, onu şişmanladıktan sonra zayıflatmaktan çok daha kolaydır. Ona düzenli egzersiz yaptırmanız ve onunla oyun oynamanız kalori harcamasına yardımcı olur. Bu egzersizler solunum ve dolaşım sistemini kuvvetlendirir, dokularına yeterli oksijen gitmesini sağlar, kaslarını güçlendirir, eklemlerini esnek ve dayanıklı kılar, enerji harcarken sıkılmasını önler, ruhsal yapısını güçlendirir, sindirim sistemine yardımcı olur. Kilo almasını engelleyecek bir mama seçerken onun yaşını, hareketliliğini, fizyolojik durumunu ve yaşam koşullarını göz önünde bulundurmalısınız. Kısırlaştırılmış kediler için enerji seviyesi düşürülmüş light kedi mamaları kullanabilirsiniz. Düzenli olarak kedinizin kilosunu tartın. Ödül yiyeceklerini ve sofra artıkları ile beslemeyi bırakın. Kedinizde bu tedbirleri almanıza rağmen obezite oluşuyorsa hipotroidizm, hiperadrenokortisizm, beyin hastalıkları ve hormonal dengesizlikler gibi başka bir hastalık neticesinde ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda öncelikle hastalığın tedavi edilmesi gerekir.
Yazının Devamını Oku

Tatil yolu...

16 Ağustos 2003
Sonunda tatile çıkabildik.<br><br>Ben ömrümde ilk kez bir yere gidiyorum. Annem valizleri hazırladı, Gorbi ile ikimiz için ayrı bir çantanın içine yemek kaplarımızı, su taslarını, havlularımızı koydular.

Ve bol bol ilaçlarımız...

Gorbi ile ikimiz bütün gece valizlerin yanında oturduk.

*

Tatil nasıl bir şey bilmiyorum ama tatile çıkmak işi güzel...

Babam o komik şapkasını evde unuttu.

Yol boyu kamp yerlerinde, benzin istasyonlarında durduk. Annemle babam bizi gezdirdiler. Babam sık sık ‘‘Hava pompalarına işemek yok’’ diye tembih etti.

Dünyanın bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.

Ve bu kadar büyük olduğunu.

Sarı tarlalar, yeşil köyler, yolların hemen yanındaki otlaklarda yemeklerini yemekte olan koyunlar, kuzular, inekler.

Henüz tepesinde kar gözüken dağlar, ovalar, yaylalar, ormanlar...

Büyükmüş dünya..

*

Durduğumuz yerlerde herkes beni tanıdı.

En çok da bizim gibi tatile gitmekte olan, ya da dönen çocuklar-ablalar beni sevdiler.

Babamı tanıyan yok.

Bir tek benzin alırken elinde hortum olan adam ‘‘Sizi bir yerde gördüm sanki’’ diye kafasını kaşıdı.

Babam keyiflendi.

Adam sonra hatırladı (!)

‘‘Siz mazotçu musunuz?...’’

Ama beni gören anında ‘‘Pako bu’’ dedi...

*

Annemin trafik-yol hakkındaki teknik bilgilerine hayran kaldım, her şeyi biliyor.

Çünkü babama her şeyi o söyledi.

Daha yolun başında ‘‘Yavaş gideceksin’’ dedi. Yolun üzerinde olan her şeyi de durmadan-aralıksız babama o haber verdi. ‘‘Önünde kamyon var’’, ‘‘Sağa dönülecek’’, ‘‘Kırmızı yandı’’, ‘‘Yeşil...’’ gibi...

Babam patlayan tekerleği değiştirirken de annemin teknik bilgilerinden yararlandı, annem onu uyardı:

‘‘Lastiği ters takma, geri geri gitmeyelim sonra....’’

*

Sabaha karşı Cunda'ya geldik, bizi çoktandır öykülerini dinlediğim kediler karşıladılar.

Haftaya size Cunda Adası'nı anlatacağım.

Hiç bu kadar mutlu olmamıştım.

İnsanların hayvanları niye istemediklerini ise şimdi hiç mi hiç anlayamıyorum.

Çünkü gördüm; dünya büyükmüş...


Perihan Agnelli Fethiye'de hayvanlar için didiniyor


Perihan Agnelli, uzun yıllar yurtdışında yaşamış bir mimar. 1998'de Türkiye'ye dönerek Fethiye'de yaşamaya başlayan Agnelli o gün bu gündür sokaktaki hayvanlar için didinip duruyor. Kurucusu olduğu Fethiye Hayvan Dostları Derneği'nin Bakım Merkezi'nde sahipsiz sokak hayvanlarının tedavileri, aşıları, kısırlaştırma ameliyatları yapılıyor. Çalışmalarını tek bir bölgeyle sınırlamak istemeyen dernek, gezici kliniğiyle başka yörelerdeki hayvanlara da yardım eli uzatıyor.

Perihan Agnelli, henüz bir çocukken Türkiye'den ayrılmış. 1998'de Türkiye'ye döndüğü zaman eşiyle birlikte Fethiye'de yaşamaya karar vermişler. Mimar olan Agnelli kısa bir süre sonra sokaktaki hayvanları gözlemlemeye başlamış ve 2000 senesinde sokak hayvanları problemine köklü bir çözüm bulmaya kararlı olarak çalışmaya koyulmuş.

Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçi, o dönemde hayvanların bakımı için bir barınak yaptırıyormuş. Perihan Agnelli, burayı tam donanımlı bir hayvan hastanesi gibi yürütebileceğini ve köpeklerin dışarıda serbest yaşamaları gerektiğini anlatınca tam yetkiyi ona vermiş. Fethiye Hayvan Dostları Derneği de böylece kurulmuş. Dernek inşaatının tamamı belediye tarafından yaptırılmış. Bir elemanın maaşı, elektrik su ve telefon giderleri de belediye tarafından karşılanıyor.

Dernekte iki veteriner ve dört eleman çalışıyor. Bakım merkezinde sadece sahipsiz sokak hayvanlarının tedavileri, aşıları ve kısırlaştırma ameliyatları yapılıyor. Sahipli kedi ve köpeklere hizmet verilmiyor. Agnelli aynı zamanda insanlara hayvan sevgisi ve bakımları ile ilgili eğitimler veriyor, okullar arası resim yarışmaları düzenliyor ve yerel televizyonlarda halkı bilgilendiriyor.

Derneğin çalışmaları sonucunda Fethiye'de son iki sene içinde doğuran sokak köpeği olmamış. Bugüne kadar 3800 köpek ve 850 kedi kısırlaştırılmış. Fethiye'deki işler tamamlanınca Türkiye'nin diğer il, ilçe ve köylerinde de aynı çalışmayı yapabilmek için Nisan 2002'de gezici bir klinik kurulmuş. İki veteriner, bir şoför ve çoğu zaman da Perihan Agnelli belediyelerden gelen davet üzerine mobil klinikle yöreleri ziyaret ediyor.

Dernek çalışmalarının yanı sıra Agnelli, Hayvanları Koruma Kanunu'nun çıkması için de çabalıyor. Belediyelerin barınak yerine ameliyat yeri yapmaları ve hayvanların doğal ortamlarında özgürce dolaşabilmeleri şart koşulduğu takdirde Türkiye'de köpek probleminin çözüleceğine inanıyor.

Fethiye Hayvan Dostları Derneği; www.straydogsturkey.org

Tel: (0252) 613 58 25



SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Yediğiniz her şeyi kedinize vermeyin

Sokaktan eve alıp beslemeye başladığımız kedimiz kedi mamasının yanı sıra bizim yediklerimizden de yemek istiyor. Biz de kıyamayıp veriyoruz. Acaba bizim yediğimiz şeylerden ona zararlı olanlar var mı?

Bizim yediğimiz besin maddelerinden bazıları kedilerin metabolizmasındaki farklılıklardan dolayı bazen tehlikeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Kimisi sindirim sisteminde geçici bozukluklara meydan verirken, kimisi de zehirlenmelere ve organ harabiyetlerine yol açabilir. Özellikle çikolata, kahve, çay gibi teobromin, kafein ve teofilin içeren maddeler, kedilerde toksik etki yapar. İnsan için üretilen çikolatalar kediniz tarafından fazla miktarda tüketildiği zaman kısa sürede ölüme yol açar. Sarmısak ve soğan içeren yemekler fazla miktarda verildiğinde kansızlığa neden olabilir. Kedilere verilmemesi gereken bir diğer yiyecek çiğ balık. İçerdiği tiaminaz enzimiyle B1 vitaminini yok eder ve vitamin eksikliği yaratır. Pişmiş balık bu tarz bir tehlike içermez. Çiğ olarak verilmemesi gereken bir diğer gıda maddesi ise yumurtadır. Çiğ yumurtada bulunan avidin maddesi B7 vitamininin emilimini azaltır, deri ve tüy problemlerine yol açabilir. Çiğ yumurtada salmonella adlı mikro organizmalar da enfeksiyon etkeni olarak bulunabilir. Patates ve domates fazla miktarda tüketildiğinde sindirim sistemi, sinir sistemi ve idrar yollarında sorunlara yol açabilir. Taze üzüm ve kuru üzüm sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte kedilerde zehirlenmeye sebep olur. Balık kılçığı, tavuk ve pirzola kemikleri sindirim sisteminde ciddi kanamalara yol açabilir. Fazla tuzlu yiyecekler vücuttaki elektrolit dengeyi bozarken, şekerli gıdalar kedilerde şeker hastalığına, diş sorununa ve kilo almaya neden olur. Fazla miktarda karaciğer kedilerde A vitamini zehirlenmesine yol açabilir. Kedinize küflü ya da hafif bayatlamış gıdaları yedirmeniz ya da alkollü bir içeceğin tadına bakmasına izin vermeniz onun zehirlenip komaya girmesine sebep olabilir. İnsan için üretilmiş konserve balık, köpek mamaları ve yukarıda saydığımız maddeleri içermeyen sofra artıkları az miktarlarda kedinize zarar vermez. Yine de kedinizin günlük tükettiği mamanın yüzde 10'undan fazla miktarda bu yiyecekleri tüketmesi besin yetersizlikleriyle ilgili sağlık sorunlarına yol açabilir.


Öldürülen hayvanlar anılıyor


Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği ve Bahçeköy Hayvansever Çocuklar Kulübü, öldürülen hayvan dostlarımızı anmak için bir etkinlik düzenliyor. Bugün saat 19.30'da Büyükdere Vapur İskelesi önünde, temsili olarak bir melek-köpeğin ziyareti ve sonra kayıkla flüt eşliğinde (Igor Lisov) ayrılması yer alacak. Etkinlik Uluslararası Hayvan Hakları Derneği ISAR'ın öncülük ettiği anma günleri çerçevesinde yapılıyor. ABD, Arjantin, Avustralya, Azerbaycan, Brezilya, Filipinler, Guatemala, G. Afrika, G. Kıbrıs, G. Kore, Gürcistan, Hindistan, Kanada, Macaristan, Malezya, Polonya, Romanya, Sırbistan, Tayvan ve Yunanistan'da da aynı etkinlik düzenleniyor. Siz de bir hayvan dostunuzu öldürüldüğü için kaybettiyseniz, (0212) 271 81 73 numaralı telefonu arayarak onun da etkinlikte anılmasını sağlayabilirsiniz.


PAKO pano


Resimde görülen kedilerden siyah-beyaz olanı kayıp. İki yaşındaki Panda dişi. 2 Mart 2003 tarihinde İstanbul Yakacık'ta Uğur Mumcu Sokak'taki Teyko Sitesi'nin önünden kayboldu. Görenlerin (0535) 259 72 40 numaralı telefona haber vermelerini rica ediyorum.
Yazının Devamını Oku