Yılmaz Erdoğan'la barıştık

TANIMADIĞINIZ birine küser misiniz?

Biz küseriz.

Biz kimiz? Yaptığı iş nedeniyle ‘‘gazetelere çıkanlar’’. Bize kısaca ‘‘ünlü’’ diyebilirsiniz.

Çoğumuz birbirimizle tanışmayız ama aracı vasıtasıyla -ki bu aracı medya oluyor- kavga eder, küser, barışırız. Hatta birliktelik yaşayanlar bile vardır ki bu da ayrı bir mevzu.

Yılmaz Erdoğan'la iki gün öncesine kadar tanışmıyorduk. İki gün önce hem tanıştık hem barıştık. Meğer o bir süredir küsmüş bana.

Peki, tanımadığınız biri hakkında yorum yapar mısınız?

Galiba bunu hepimiz yapıyoruz. Boyunu bosunu bilmemiz yetiyor, huyuna suyuna gerek duymuyoruz. Ben de yaptım nitekim. Bir gün biri Yılmaz Erdoğan'ın ettiği bir lafla ilgili fikrimi sordu, ben de söyledim. Hani şu bakireyle evlenme meselesi, hatırlarsınız...

Zaten hemen hemen her gün başımıza geliyor bu. Mutlaka her gün yorumumuza muhtaç bir ‘‘günün bombası’’ oluyor. Muhabir arkadaşlarımız arayıp ne düşündüğümüzü soruyorlar. Biz de fazla derinine inmeden bir şeyler geveliyoruz işte. Derinine inmiyoruz, çünkü genellikle ne konunun kendisi ne de bizim ağzımızdan çıkanlar Üçüncü Dünya Savaşı'na sebebiyet verecek ehemmiyette oluyor.

İşte o gün de direkt Erdoğan'la değil, erkeklerle ilgili, bugün hálá kimseyi yaralayacağına inanmadığım, esprili olduğunu düşündüğüm bir yorum yaptım.

Ama Erdoğan küsmüş. Benim haberim yok. Kalktım pazar günü ‘‘Bana Birşeyhler Oluyor’’a gittim. Çok da beğendim oyunu. Kulise uğrayıp tebrik etmek istedim oyuncuları. Sıra Erdoğan'a geldiğinde ben tebrik ettim, o sitem etti. Sonra ben izah ettim, o izah etti, ben izah ettim, o izah etti, sevgili Demet Akbağ arada öldü öldü dirildi... Neticede küslüğü gıyabiden vicahiye çevirmeden barıştık.

Şimdi şunu size iletmek boynumun borcu: Yılmaz Erdoğan asla, asla ve de asla ‘‘Ancak bir bakireyle evlenirim’’ dememiş. Hálá aklınızı kurcalıyorsa bu mesele, haberiniz olsun.

***

Erdoğan'
ın takıldığı nokta, benim, kendisinin böyle bir lafı etmiş olabileceğine inanmış olmam. Bu konuda en ufak bir tereddüde mahal vermeyecek bir imajı olduğunu düşünüyor demek ki. Ve de ben insan sarrafı olduğuma dair belirtiler veriyorum herhalde. Fakat bunlara rağmen olan oldu işte.

Pazar günkü samimi üzüntüsünü gördükten sonra hakikaten o malum lafı etmediğine inandım Erdoğan'ın. Kendisine topluca haksızlık etmişiz.

Yalnız şunu da söylemeden geçemeyeceğim, hayatına bir kapak kızının girip ötekinin çıkması öyle bir yere koyuyor ki erkeği... Yaptığı işlere bakıyorsunuz, adam zeki... O zaman kadınlara bakışında bir arıza mı var acaba diye düşünüyorsunuz. Ve işte kadınlarla ilgili bir sözü geldiğinde önünüze, ‘‘O böyle laf etmez’’ diyemiyorsunuz. Bu haksızlık, yanlış, önyargı falan ama böyle işte. Maalesef.

Ama bu bana ders oldu. Değil böyle ucunda bir insanı incitme ihtimalinin olması, misal ‘‘Bu yaz pembe modaymış, ne diyorsunuz?’’ diye sorsalar, ‘‘Ne malum? Yıldırım Mayruk'a bir sorayım da ondan sonra...’’ diyeceğim.


MIŞ-MUŞ


İş Kadınları Derneği (TİKAD) kurulmuş.

Toplantılarını ‘‘altın günü’’ne çevirmesinler de...

*

Tayyip Erdoğan, ‘‘Temel Reis'lik Baykal'a değil, bana yakışır’’ demiş.

İsterseniz size bir Popreis yarışması tertipleriz.
Yazarın Tüm Yazıları