Yılların geçtiğini Sevgililer Günü’nden anlıyorum. Şerefine daha dün yazmış gibiyim oysa bir yıl olmuş bile.
Bu yıl kendi çapımda ‘yılın çifti’ni seçmeye karar verdim. ‘Yılın annesi’ seçiliyor da çiftlerin ne günahı var.
Hatta ‘çiftin teki’ bile seçilebilir ‘yılın çifti’ diye. Gerçi ‘ziftin peki’ gibi bir şey oluyor ama demek istediğim, çocuksuz Pınar Altuğ yılın anneliğine layık görülüyor da, sevgilisi olmayan biri neden taltif edilmesin. ‘Çiftin teki’ dediğim bu.
Aslında ‘yılın üçlüsü’ de seçilebilir. O da çok yaygın şimdilerde. Hatta bir kadın bir erkekten oluşan beraberlik kalmadı gibi bir şey. İlla yanına iki cinsten biri daha katılıyor.
Dörtlüleri de unutmamak lazım. Gül gibi geçinip giden gruplar var böyle. Fakat burası bir ‘aile köşesi.’ Ben yine hanım hanımcık ‘yılın çifti’ni seçeyim.
Lakin bir endişem var. Şimdi ben kalkar ‘yılın çifti’ ilan ederim iki kişiyi, yarın onlar gider başka birileriyle çiftleşirler. Bakın Tuğçe Kazaz’la Kenan Doğulu firmayla olan sözleşmelerine rağmen altı ay sabredemediler. Ayrıldıkları söyleniyor. Bilmiyorum, gazetelerin yalancısıyım.
Belki de yılın değil günün çiftini seçmek bu devre daha uygun düşecek.
Lafı uzatıyorum zira bir yandan aday adaylarını geçiriyorum aklımdan. Az sonra adaylar kalacak, onları da tek tek değerlendirip size neticeyi bildireceğim. Düşünün, 5 ay süren koskoca Popstar organizasyonunu tek başıma gerçekleştiriyorum şu anda ve bir yandan da sizi oyalıyorum.
İşte netice!
Rahşan Ecevit-Bülent Ecevit.
Hakikaten hak ettiler. Hiçbir şey olmasa ‘Peygamber sabrı’ ödülü vermek lazım. 60 sene mi ne oldu...
Üstelik yüzümü kara çıkarma ihtimalleri de sıfır. En uzunundan birer ömür daha bahşedilse kendilerine, eminim aynı muhabbetle sürer beraberlikleri.
‘Nedir bunun sırrı?’ diye sorsam, sanmıyorum cevap vereceklerini. Belki de budur sırrı. İlişki hakkında yorum yapmamak. Sokaktaki şipşakçıya bile gazeteci zannıyla ‘İlişkimiz böyleyken böyle’ diye anlatanların hali malum.
Bir de şu olabilir... Ali Polat’ın ‘Üçbin Yıllık Birikim’ adlı, özlü sözleri derlediği kitabında rastladım; Cervantes demiş ki ‘Evliliğin sessiz ve sakin sürmesi için ya koca sağır ya da kadın dilsiz olmalı.’ Bizim çiftimizde kocanın durumu uyuyor.
Dale Carnegie de demiş ki, ‘İyi bir kadın kocasının hoşlandığından hoşlanır.’
Gerçi pötibör bisküviden önce hangisi hoşlandı belli değil ama netice olarak bu söz de 60 yıl hakkında bize bir fikir verebilir.
ÖZ POPSTAR
Popstar Popstar... Buraya kadarmış arkadaşlar. Her şey normal seyrinde gidiyor aslında ama işte bu normal seyir bizim memlekette işin şeyini çıkarmaya tekabül ediyor.
Evet, ádetimiz olduğu üzere bunun da şeyini çıkarmış bulunuyoruz.
Önce işin tuttuğunu gören diğer kanallar değişik isimlerle benzer yarışmalar yapmaya soyundular, sonra Popstar’ın bizzat kendisi amip gibi bölünerek çoğalma yoluna gitti.
Şimdi Öz Popstar, Hakiki Popstar, Yeni Popstar şeklinde gider artık. Seyirci tepe sersemi olur; bir yandan da yapımcının pastadaki payı tostun içindeki kaşar dilimi zarafetine dönüştüğünden bir süre sonra hepsi bir bir kalkar gider. Böylece bir devir de kapanmış olur.
Sahi, neden ortaklıklar yürümez bizim memlekette?
Tarafların birbirini ‘Ben az iş yapayım, sen az para al’ şeklinde adalete (!) davet etmesinden midir?
Şimdi Popstar’ı başka kanallara taşımak üzere olanlara naçizane bir tavsiyem olacak. Psikolog değilim gerçi ama seyirciyim; benim gibi öteki seyircilerin de şunu görmek isteyeceğini tahmin ediyorum: Eski Popstar’dan en az bir iki yüz...
Artık Ahmet San mı olur, Haldun Dormen mi... Ama etik olmayabilir bu ayartmaya kalkışma durumu... O halde Deniz Seki bari... Aksi halde işiniz zor.
En iyisi aranızdaki anlaşmazlığı giderin. Popstarseverlerin kafasını karıştırmayın. Bakın Rauf Bey bile anlaşacak neredeyse. Yani umarım öyledir. Tabii siz bu satırları okuduğunuz sırada o çoktan şahsi zaferiyle anavatana veya yavruvatana dönmüş de olabilir.
MIŞ-MUŞ
Bir Alman’ın 18 kadını birden idare ettiği ortaya çıkmış.
Sevgililer Günü 19 neferini yitirdi bir günde, ona yanarım.
Röntgencilere ağır ceza geliyormuş. Anahtar deliklerinin iğne deliği ölçüsüne indirilmesi!
Diyet mucidi öldüğünde 117 kiloymuş.
Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!
Stres cilde iyi geliyormuş.İyi; gerdirip gerdirip ‘stresten’ deriz artık.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı ‘Daha çok Konya olayı yaşarız’ demiş.
E, her şeyin bir bedeli var; deniz, kum, güneş, kebap... Memleket güzel.
2059’da bile en büyük para 100 lira olacakmış.
Yani maaşlarda...
2015’te iki kişiden biri alerjik olacakmış.
Onu bilmem ama 2004’te iki kişiden biri alerjiye sebep oluyor bende.