Şimdi bu adama ‘Gömleğinle pantolonun uymamış’ demek tuhaf kaçmaz mı?
Ya da basma perdeli bir gecekondunun duvarında orijinal Picasso arasa gözler?
İstanbul’un durumu budur.
Kaçak binası ruhsatlısından daha çok olan, tarihi yapıların arasından ucube gökdelenlerin çıktığı, su havzalarına apartmanların dikildiği bir şehirde tentelere taktılar. Kafe kafe dolaşıp tenteleri söktürüyorlar.
‘E, illa bir yerden başlanması lazım temizliğe’ diyebilirsiniz.
Ama durum öyle değil. ‘Temizlik’ kafelerde kalıyor, daha öteye gitmiyor. Anlarsınız... ‘Dişe uygun bulma’ durumu. Yani bir eşitlikten söz etmek mümkün değil. Bu bir.
İkincisi... Kurallar, yasalar, yasaklar, düzenlemeler neticede vatandaşın mutluluğu, huzuru, şusu busu için değil midir? Bu kafelerin önündeki kış bahçelerinin nesi var bizi rahatsız eden diye düşünüyorum... Hiç. Paris’i, Roma’yı hatırlatıyorlar. Estetik olarak göze batan bir tarafları yok. Trafiğe mani değiller. Zaten çoğu kendi parseli içinde.
Ama ‘kaçak yapı’ sınıfına giriyorlarmış!
Girmesinler efendim! Allah’ın emri mi bu yasalar. Yeniden düzenlensin. İnsanların değişen zevklerine, ihtiyaçlarına, yaşam biçimine göre tekrar elden geçirilsin.
Hayır, en yetenekli mimarlar biraraya gelmiş, uzun çalışmalar sonucunda káğıt üzerinde harika bir İstanbul yaratmışlardır da işe buradan başlamışlardır, anlarım. Ama yok böyle bir şey.
Ne var peki?
‘Yassah hemşerim’ zihniyeti var.
* *Ê *
Tamam çok kötü örnekler de var. Hakikaten yıkılması gereken... Ama bunlarla ötekileri káğıt üzerinde eşitleyemezsiniz. Biliyoruz yasalar herkese eşit uygulanır(!) ama misal mimarlardan oluşan bir heyet zaman zaman şehri dolaşarak neyin eğri neyin doğru olduğuna karar veremez mi? Sokakta bir şeyler oluyorsa masa başındakilerin mevcut durumu yeniden gözden geçirmesi gerekmez mi?
Belki dışarıda birileri sizin memur zihniyetiyle ürettiklerinizden daha iyisini akıl etmiştir... Olamaz mı?
Hem hani ne derler... ‘Ya hemen konuşacaksın ya da sonsuza kadar susacaksın.’ Baştan o adamlar o mekánları yaratırken uygulayacaktınız yasakları. Aradan üç sene, beş sene geçmiş, mekán oturmuş, bulunduğu semtin belki de sembolü olmuş, müşteri memnun, onlarca kişi ekmek yiyor falan filan... Gel yık! Olmaz efendim!
* *Ê *
‘Herkes evinde otursun’ demek isteniyor galiba. ‘Ne o öyle sabahlara kadar yemeler içmeler?’ Gidiş o gidiş. Dondurmacıdan büfeciye kadar her gece erkenden dükkánlarını kapamaya zorlandıklarına göre... Tamam káğıt üzerinde izinleri o saate kadar olabilir. Ama bugüne kadar hiç o saatte kapanmadı ki bu dükkánlar. İstanbul sabaha kadar yaşayan bir yer. Uzatacaksınız o zaman o izinleri.
Asayişi sağlamak için yapılıyormuş bu uygulama. Sokakta adam bırakmayarak hırsızlığı önleyeceklermiş!
Bakın benim aklıma ne geldi, trafik kazalarını önlemek için herkes arabasıyla vedalaşsın en iyisi!
MIŞ-MUŞ
Erdoğan, ‘AB hazmedilecek’ demiş.
İyi de mideye indirmek kısmet olursa... Habire ağzımızda çeviriyoruz henüz.
CHP muhalefeti ‘Parti sağa kaydı’ demiş.
Demek ondan ortalıkta yok. Biz eski yerine bakıyoruz tabii...