Bilmiyorum çocuklara büyüyünce ne olacağını soran var mı hálá?
Biz başımızı alamazdık.
Bildiğimiz meslek sayısı da üçü geçmezdi. Doktor, öğretmen, hemşire.
Erkek çocuklarda itfaiyeci olma merakı vardı bir de. Nereden geldiği belli olmayan... Doktor, öğretmen neyse de, itfaiyeci zırt pırt çıkmaz ki bir çocuğun karşısına. Kaç itfaiyeci görmüş de heves etmişlerdi...
Neyse...
Şu sıralar "işadamı" olmak isteyebilir çocuklar.
Yani ben olsam isterim.
Hatta bugünkü aklımla da isterim.
Siz istemez misiniz?
Mesela Binbir Gece’deki Kerem’le Onur gibi olmak?
Sabah iki ortak karşılıklı kahvelerinizi yudumlarken kadın-kız-aşk-meşk hususunda fikir alışverişinde bulunacaksınız.
Sonra beraber yemeğe çıkacak, aynı konudaki fikir alışverişinizi sürdüreceksiniz.
Bir ara ofise uğrayıp yanınızda çalışan kadınlarla kesişeceksiniz. Kesişmek kesmezse ilan-ı aşk edeceksiniz. O da kesmezse "Parasıyla değil mi, gel yatalım" diyeceksiniz.
Analarınızla yönetim kurulu toplantısına girecek, fakat iş konusuna girmeyip aşk, evlilik, kadın ve erkekler konusunda sırayla görüş bildireceksiniz.
Akşam iki ortak kadın-kız-aşk-meşk meselelerini şaraba yatıracaksınız.
Budur işadamlığı!
Kim istemez?
Öteki dizilere de bakın isterseniz.
Ben daha çalışan işadamına rastlamadım.
Arabadan inip arabaya biniyorlar, yemekten gelip yemeğe gidiyorlar. Ha, günahlarını almayayım, arada katakulli çeviren de var.
TÜSİAD nasıl isyan etmiyor, hayret!
"Bizimkiler" dizisinde "Cafer" tiplemesine alınıp itiraz eden kapıcıları hatırlarsınız... İşadamları pek umursamaz çıktılar!
Kadınlar hálá ikiye ayrılıyor
Söz dizilerden açılmışken...
Türkán Şoray Kanunları’nın geri döndüğünün farkında mısınız?
Dikkat edin bakın, dizilerin çoğunda başroldeki kadın oyuncu asla sevişmiyor. Hatta evli bile olsa.
Sevişirse kazara sevişiyor.
Ve "dünyanın sonu" geliyor adeta. Mesela Şehrazat’ın yüzü güler mi artık bilmiyorum.
Baş kadın oyuncunun seve seve, isteye isteye seviştiği bir senaryo yok. Varsa da benim karşıma çıkmadı. Bu kadar da tesadüf olur mu bilmiyorum.
Demek hálá kadınlar "tapılacak" ve "yatılacak" olarak ikiye ayrılıyor...
Her şey reytinge endekslenmiş olduğuna göre, demek sizin de aynı fikirde olduğunuz düşünülüyor...
Demek sizin kadının "namuslu" ve "iffetli"sini sevdiğiniz tahmin ediliyor.
"Namus" ve "iffet"inse bu olduğu kanaatindeler demek...
Demek sizin birisini bağrınıza basmanız için etten kemikten yaratılmamış olması gerekiyor.
Haberiniz olsun!
Bazıları bereketiyle geliyor
Televizyonla devam edelim bari.
Televizyonu "Matruşkalar" bastı.
Her şöhretin içinden bir başka şöhret çıkıyor, onun içinden bir başkası, onun içinden bir başkası...
Doğa Bekleriz mesela...
Çarkıfelek’in kendi halinde hostesiyken evlendi, ortadan iyice kayboldu.
Fakat yıllar sonra nereden estiyse, seri halde silkindi.
Önce kulaklarını Japon yapıştırıcısıyla yapıştırdı, sonra "Ne diyo bu?" dedirtecek üç-beş uçuk beyanat verdi, en son olaylı bir biçimde, kocasını aldatıp aldatmadığı hususunda bizi meraklara gark ederek evliliğini bitirdi.
Böylece işlem tamamlandı.
Artık yatıyoruz Doğa, kalkıyoruz Doğa.
Fakat bu aralar sırf kendisini yaratmakla kalmadı, köpek eğiticisi erkek arkadaşını da taktı peşine. Bora Erbek şimdi kanal kanal geziyor. Gezdiği yerlerde eşi zamanında kendisini aldattığı için evli kadınlarla birlikte olduğunu anlatıyor.
Göreceksiniz, yakında o "aldatan eş" de çıkacaktır ortaya.
Banu Alkan, Murat Taşdemir’i çıkarmıştı içinden. Murat Taşdemir, eşini çıkardı. Gelin hanım gelinliğiyle oturuyordu Sabahların Sultanı’nda.