Teşekkürler...

HER zaman geçtiğim sokakta bir apartman...

Bahçesinde dev bir ağaç... Apartman boyunda.

Bitişiğindeki binaların yüzüne güneş vurduğu vakitlerde bile bu, ağacın gölgesinde kapkaranlık. Ve daima serindir de herhalde. Haziranda bile kalorifer yakıyor olabilirler.

Ağaçtan başka bir şey de gördükleri yok oturanların.

Daha önce hiç düşünmemiştim... Geçen gün yine önünden geçerken birden o apartmanda yaşayanların ne mükemmel insanlar oldukları geçti aklımdan. Öyle ya, bir toplantı, bir karar... O ağaç yerle bir olabilirdi.

Ama olmadı işte yıllardır.

Tek tek kapılarını çalıp teşekkür etmek istiyorum. Ağaç adına. Kendi adıma da tabii. Çünkü gözümü, gönlümü okşuyor o ağaç her geçtiğimde.

Bu da konu mudur yaban ellerde? Ama burada oluyor işte. Ummuyoruz ki çünkü... Alışmadık ki...

* * *

Böyle teşekkür edeceğimiz daha kimler var acaba es geçtiğimiz... Aslında yaptıkları olağan sayılması gerekirken bizi şaşırtan...

Bir de bu kişilerin sayısının artması mı iyidir yoksa azalması mı, onu kestiremedim.

Teşekkür edeceklerimiz çoğaldıkça mı düze çıkmış oluyor insanlık, yoksa azaldıkça mı kurtuldu demektir?

Sıfıra inmesi ‘artık umut dahi yok’ anlamına mı gelir, yoksa gerek kalmadığına mı işarettir?

Vallahi kafam karıştı.

Her girdiğim konunun içinden çıkma mecburiyetim yok değil mi? Neticede hayati bir iş görmüyorum. Şunun şurasında yüksek sesle düşünüyoruz işte!

Neyse...

Ben kapıları çalıp teşekkür etmek istiyorum.

Garip karşılarlar mı acaba?

Bunu fark ettiğim için onlar da bana teşekkür ederler mi yoksa?

Peki benim gibilerin sayısının artması iyi midir?

Ama bizim bolluğumuz iyiye işaret değil ki...

Bir yandan da sayımızın azalması iyice vurdumduymaz olduğumuz anlamına gelebilir. Bir dakika... Yoksa o ağacın orada durmasında bir tuhaflık olmadığı günlere eriştik mi demektir?

Bunu apartmanlara gölge etmesine rağmen orada durmakta olan ağaç sayısı belirleyecektir herhalde.

Galiba oynattım.


MIŞ-MUŞ

Erdoğan, ‘Rum kesimini dünya tanımış, biz tanımasak ne olacak’ demiş.

Kendini başbakan, padişah, peygamber, şu bu sananlar çok da sıradan vatandaş sanan başbakan ilk defa oluyor.

Muş atık su içiyormuş.

‘Giden gelmiyor, acep ne iştir?’

Ne iş olduğu belli oldu; koleradan, sarılıktan gidiyorlar demek.

Ali Babacan, ‘Ekonomi sağlam temellere oturdu’ demiş.

Fakat bir binanın temelini görmek nasıl mümkün değilse... Diyeceğim, vatandaşın iyi durumdan haberdar olmamasının nedeni anlaşıldı.
Yazarın Tüm Yazıları