‘Temsil’ mevzuu

‘BURADA artık neredeyse hıçkırarak ağlamaya başladı.’

Armağan Çağlayan Gülseren’
le yaptığı röportajda araya sıkıştırdığı notta böyle diyordu.

Evet, Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye adına yarışacak olan (Haçlı Seferi’ne çıkacak olan mı demeliydim yoksa) Gülseren’i de ağlattık nihayet. Ben öyle kolay ağlayan biri olmadığımdan ağlayan birini gördüm mü çok ama çok üzüldüğünü düşünürüm. Onun için çok koydu bana Gülseren’in ağlaması.

Tamam, şarkı, müzikten anladığı, beklediği ‘Yeter ki coşalım, eğlenelim’ olanların bile gerisinde kalacak kadar zayıf olabilir...

Gülseren’in kalçaları bir yarışmacı için geniş de sayılabilir... Gerçi ne alakası olduğunu anlayabilmiş değilim ama...

Netice olarak kızcağız bu iş için seçildi. Kiev’e gidecek. Bizim yaptığımız, ameliyata girecek hastaya ameliyathanenin kapısında ‘Gerçi sen yaşamazsın ama...’ demek gibi bir şey.

Galiba esas mesele ‘Türkiye’yi temsil etme’ durumundan kaynaklanıyor. Biz bu ‘temsil’ sözcüğüne fazladan anlamlar yüklüyoruz. Hangi konuda olursa olsun, Türkiye’yi temsil etmek denince birdenbire herkeste ‘Vatan, millet, Sakarya’, ‘Kanımızın son damlası’, ‘Türk’ün kim olduğunu dosta düşmana göstermek’ gibi haller oluşuyor. Kaybedip gelen neredeyse vatan haini ilan ediliyor.

Bilmiyorum yeryüzünde başkaları var mıdır bu işlere bizim gibi ülkenin namusu, şerefi gözüyle bakan... Hiç sanmıyorum.

***

Gülseren Türkiye’yi temsil edecek nitelikleri haiz değilmiş!

Nedir acaba bu nitelikler, çok merak ediyorum. Gerçi birini öğrendik. Kalça geniş olmayacak!

Ötekiler nedir?

Ana-babanın ne iş yaptığı falan da önemli midir mesela? Gülseren’in babasının ahçı olması bile gündeme geldi zira.

Aslına bakacak olursanız, bizi kimse hiçbir yerde temsil edemez!

Neden derseniz, bu kadar şişinmeye hakikaten bizi temsil edecek adam daha anasından doğmamıştır.

Bir yandan da Türkiye’yi kimler nerelerde temsil ediyor son yıllarda... O da ayrı mevzu.

***

Gülseren’i beğenmeyen bizlere bakmak lazım bir de. Her birimiz birer ‘mahalle karısı’ kesildik. Kızı çekiştirip duruyoruz. Göbek atıyormuş! Sanki kapı gıcırtısıyla bile oynayan millet biz değiliz.

Alt tarafı bugüne kadar birinci olan hiç kimsenin aniden dünyanın bir numaralı şarkıcısı olmadığı bir yarışmaya gidiyor. Ha, çok önemliyse bizim için, bu işlerden iyi anlayanlar ha bire eleştireceklerine, doğru dürüst bir altyapı, doğru dürüst bir kareografi, doğru dürüst bir kostümle tabiri caizse şarkıyı ve Gülseren’i tadilat işine girişebilirler. Madem söz konusu Türkiye’nin şerefidir...

Ama hezimete uğrayıp (!) dönmesini beklemenin, ondan sonra daha da yüklenmenin dayanılmaz cazibesi dururken zor tabii.

MIŞ-MUŞ

Sibel Can ‘Albüm arası çocuk yaptım’ demiş.

‘Çocuk arası albüm’ daha doğru gibi...

*

Şişmanlıkta Batı’yı geçmişiz.

İlk defa AB standartlarını tutturup öteye bile geçtik!

*

Bayındırlık Müsteşarı ‘İstanbul’a üçüncü köprüyü istemeyen ata biner’ demiş.

Siz köprünün muadilini tüp geçit falan zannediyordunuz di mi?
Yazarın Tüm Yazıları