"Sevgili hanımlar!" diye başlıyor sokaktan gelen bir kadın sesi...
Epeydir...
Fakat gerisine kulağımı tıkamışım bugüne kadar.
Yeni fark ettim.
Demek kendimi "hanım" hissetmediğimden...
Dün ilk defa devamına dikkat ettim. Pikelerin falan kenarına piko yapıldığını anlatıyordu uzun uzun.
Evet, "seyyar pikocu."
İstanbul’u sevmemin bir nedeni de bu.
Her an sokaktan "bir şeyci" geçiyor. Hurdacı, terlikçi, nayloncu falan değil sırf. Hiç akla gelmeyen şeyler...
"Halı kenarı halledicisi" mesela.
Gerçi onlar kendilerini böyle tanımlamıyorlardır herhalde ama ben bir ad vereyim dedim, bunu buldum.
Püskül yıkamaktan bıkanların halılarını püskülsüz hale getiriyorlar. Yaptıkları bu.
Fakat konumuz İstanbul’un sokak esnafı değil.
Konumuz, benim kendimi "hanım" olarak görmeyişim.
Mesele piko yapılacak bir metre kumaşımın olmaması değil sadece. Kadını "hanım" yapan hiçbir şeyle ilgimin olmadığını görüyorum.
Çocukluğumda da hiç "kız çocuk" olmadım zaten.
Benim gibi çok kişi var.
Bunun çalışan kadın olmakla da bir ilgisi yok. Ne çalışan "hanım" kadınlar var bildiğim...
Sahi neyiz biz?
Cilve yapmaz, etek giymeyiz...
Elimizde bir kurabiye tarifimiz yoktur...
Oje sürmeyiz, erkek parası yemeyiz...
Oturup kalkmamızda bir kadın zarafeti yoktur... Konuşma tarzımızda da.
Başımıza buyruğuzdur, ömrümüzün hiçbir döneminde kimse bizi zapturapta alamamıştır...
Bu hususlara bakınca "hanım" olmadığımız kesin.
E, tam "erkek gibi" de sayılmayız.
Bakmayın son yıllarda futbolla pek ilgiliymiş gibi göründüğümüze...
Hálá çoğumuz gırgır geçmeye, şamata yapmaya gidiyoruz maçlara. En son, takımı için en yakınının ölüm haberini almış gibi ağlayan kız da artist çıktı zaten.
E, kimleri yatağa attığımızı falan da anlatmıyoruz birbirimize...
Bizim ne yapıp yapmadığımız bir yana, "erkek" muamelesi de görmüyoruz.
Hálá işyerinde şurada burada tacize uğruyoruz...
Hálá yollarda arabamız sıkıştırılıyor...
Hálá bir sürü davranışımız toplum tarafından -erkeğe yapıldığı gibi- hoş görülmüyor...
Sahi biz neyiz?
Bu çağ ne idiği belirsiz bir cins yarattı. Dünya erkekle kadın arası bir cinse, hatta "tek cins"e doğru gidiyor belki de.
İlk tekámül hadisesi de bize nasip oldu!
Para
Hangi taşı kaldırsanız altından "para" çıkıyor.
Bilmiyorum eline taş, sopa, silah alanların ne kadarı "bir ideal" peşinde...
Ya da illáki iktidar olmak isteyenlerin...
Ellerinde Türkiye için en iyisini gerçekleştirmek üzere hazırlanmış projeleri mi var?
"Elimdeki projeyi uygulama fırsatı bulamadım" üzüntüsü müdür kaybeden politikacılarınki?
Aniden falanca hocacı olanlar...
Bilmemne tarikatına girenler...
Ne kadarının kafası, gönlü aniden yatar olmuştur?
Manken kızlar fuhuş yaptıkları iddiasıyla gözaltına alındılar. Televizyonun ünlü ettiği kızlarla beraber.
O kızların, o kameralı evlere girişinin "bir yuva kurmak" gibi masumane ve hayırlı bir nedene dayandığını düşünenler vardı...
Asıl nedenin "fiyatı artırmak" olabileceği ihtimali de geliyor mu şimdi aklınıza?
Banu Alkan habire tokat yiyor.
Ve tokattan daha ağır sözler işitiyor.
Hálá "Çok seviyor da onun için" diyen kaldı mı acaba?
Siz hiç demediniz elbet. "Televizyon stüdyosu konuğu" türünden hemcinslerimden bahsediyorum.
Hepimiz para kazanmayı istiyoruz tabii.
Kimin tercihi olabilir sürünmek?
Ama "ne pahasına olursa olsun" diyenlerin sayısı hiç bu kadar artmamıştı galiba.
MIŞ MUŞ
ÆUzayda alkol bulutu görülmüş.Bu da doğanın AKP’ye bir oyunu; gökten alkol yağacak!
ÆTuba Ünsal’la Yalın Londra’da yine çay içmişler.Vuslata çok var... Yemeğe geçmediler daha!
ÆDemi Moore, son iki yılda estetik ameliyatlara 38 bin Euro harcamış.Siz hálá dengeli beslenin, hayata olumlu bakın falan... Belki bir faydası olur.