Halbuki çok umutluydum. Ellerimi ovuşturduydum hatta Başbakan olduğu gün. Fakat işte dediğim gibi... Kısır mı desem, kabız mı desem, cimri mi desem... Lafı dolandırmayayım, malzeme vermiyor pek. Yani eskiler kadar...
Ecevit mesela...
365 gün 24 saat bize çalışmıştı adeta. Ağzı dursa vücudu konuşurdu. Üstelik karılı kocalı iki koldan çalışırlardı. Haftada bir ‘Bir Diyalog’ attırırdım, hatırlarsanız.
Mesut Yılmaz deseniz...
Susmasından bile üç tane yazı çıkardı. ‘Mesut’un Günlüğü’ az kurtarmadı bu köşeyi.
Bahçeli için bir şey diyemeyeceğim. O, Tayyip Erdoğan’dan da beterdi. Kuşum Aydın’ın yanındaki Özlem Yıldız misali baktı durdu hükümet ettikleri yıllar boyunca. Üç senede üç mış-muş bile çıkaramadım kendisinden.
Tansu Çiller için ise ne diyeceğimi bilemiyorum. Kapısında yatsam hakkını ödeyemem. Karınca misali bize malzeme taşıdı durdu. Hem de kendi üretimi. Bu açıdan bakınca Tayyip Erdoğan’a ağustosböceği diyebiliriz.
Hakikaten bir pınardı Tansu Çiller. Bütün köşesi olanlar bir araya gelip heykelini diksek yeridir.
* * *
Fakat tabii esas pınara yetişemedim yine de. Turgut Özal’a... Yanar yanar buna yanarım.
Zaman zaman ‘Bu işe çok geç başladınız’ diye sitem edenler oluyor. Bense sırf bu yüzden hayıflanıyorum geç başladığıma.
Yıldırım Akbulut da mesela... Bir efsaneydi bir efsaneydi onun başbakanlığı... Fakat ona da yetişemedim.
Demirel’i ise ucundan yakaladım. Cumhurbaşkanlığının son yıllarıydı. Aslında bereket yönünden Turgut Özal’dan geri kalır yanı olmamasına rağmen makamı gereği durmuş oturmuş zamanlarıydı. Fakat buna rağmen az faydalanmadım kendisinden.
Bugün hálá veciz sözlerini unutmuş değiliz hiçbirimiz. Ben yetkili olsam, çerçeveletir, devlet dairelerinin duvarlarına asarım hatta...
* * *
Diyeceğim, geçmişteki büyüklerimizle karşılaştırınca Tayyip Erdoğan’da bir verimsizliktir gidiyor. Üç düğün, iki hediye... Başka da bir şey görmedik. Az değil gerçi ama yeterli de değil.
Ha belki de en büyük malzemeyi o verecek netice olarak. Evin bodrum katında gizlice imal ediyor olabilir. Fakat yazıp gülecek halimiz olur mu, o başka.
MIŞ-MUŞ
Arınç, ‘Bizi hálá fesli sanıyorlar’ demiş.
E, ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Türk kadını, moda esiriymiş.
‘Zorlama’dan belli zaten ortada bir esaret olduğu.