ÇOCUKLUĞUMDA yapmak istediğim bir sürü şey vardı... İleriye dönük değil ama hemen o günlerde.
Fakat yaptırmadılar.
Çocukluk insanın en özgür dönemiymiş gibi görünse de değil aslında...
Sürekli göz hapsindesiniz ve neredeyse her şey yasak.
İşte o günlerde, üstümden ana baba baskısı kalkınca, yapmak istediğim her şeyi gerçekleştirmeye söz vermiştim.
Fakat o gün bu gündür hálá yapacağım...
Boşuna dememişler ‘Bugünün işini yarına bırakma’ diye... Olmuyor işte.
‘Borçlu geçmek’ gibi bir nevi.
Paçamda o günlerden kalma takıntılar var.
***
Radikal’de bir haber vardı; Diyarbakır’da belediye, şehrin meydanına yaptırdığı havuzun suyuna, çocukları girip oynamasına mani olmak için mavi pasta boyası atmış. Girerlerse bir hafta boyunca masmavi dolaşmak durumunda kalacakmış çocuklar. Daha önce her türlü yasağı denemiş belediye, fakat olmamış.
İşte bu haberi okuyunca aklıma geldi ertelediğim şeyler...
Nedir?..
Mesela ayakkabılarımın burnunu yere sürtmek... Delinene kadar.
Kanapenin üstünde sonsuza kadar zıplamak...
Arkadaşlarımın evinde istediğim kadar kalmak... Akşam olduğunu falan umursamadan...
Sinirimi bozanın saçını çekmek...
Günlerce eve girmeden yakar top oynamak...
‘Pis laflar’ söylemek...
Dikiş makasıyla káğıt kesmek...
Sadece çikolatayla beslenmek...
Duvarları çizmek, boyamak...
Şimdi bazı belediyeler şehrin bazı duvarlarını çocuklara teslim ediyorlar, resim yapsınlar diye...
Benim istediğim böylesi değil. Bir sanat eserinden ziyade kirlilik yaratmak benimkisi... Gelişigüzel çizmek, karalamak. Anlaşmalısının tadı olmaz ki.
***
Ve su...
O çocukların, o havuza girmek için nasıl karşı konulmaz bir istek duyduklarını öyle iyi biliyorum ki...
Suyla oynamak bütün saydıklarımın anasıdır bir çocuk için.Her türlüsü...
İşte o havuza girip arkadaşların üzerine su atmaktan tutun da parmakların ucu buruşana kadar elleri musluğun altında tutmaya kadar...
Yıkanırken ayakları şap şap yere vurmak...
Duştan gelen tazyikli suyla banyonun orasını burasını hedef almak...
Balkonda elde bardak kafasına su dökülecek birilerinin geçmesini beklemek.
Say say bitmez.
Su, muzırlığı kışkırtan bir şey hakikaten.
Fakat işte büyükler kontrol ede ede neticede bir otokontrol koyuyorlar çocukların içine. Bütün bunlar birer ukde olarak kalıyor.
MIŞ-MUŞ
Maliye Bakanı Unakıtan, yabancıya satışa tepki olarak istifa eden Erdemir ve İsdemir genel müdürlerine ‘Sana ne!’ demiş.
Tabii... Adamcağız kendi malı için hesap mı verecek bir de!
*
Ses dalgalarıyla vücuttaki yağlara veda edilecekmiş.
Sofralardan, şuradan buradan mütemadiyen gelen görüntü dalgalarını ne yapacağız?
*
Suudi Prens Faysal Bodrum tatiline gelirken saz heyetini de getirmiş.
Yerli tatilciler olarak Bodrum’a biz yapacağımızı yapmıştık da tepesine tüy dikme işi kalmıştı, Suudi saz heyeti yetişti demek...