BİR adam, bir adamı, sokağın ortasında, herkesin gözü önünde tabancayla ateş etmek suretiyle öldürüyor.
Şimdi buna hiçbirimiz, ‘Allah Allah nasıl oluyor?’ diyemeyiz. Maalesef. Kanıksadık çünkü.
Peki duyunca tepki vermememiz tamam da, olay gözümüzün önünde gerçekleşirse ne yaparız?
Yürüyüp geçer miyiz?
Hiç sanmam. Ama pek duyarlı olduğumuzdan değil. Merakımızdan. Bugüne kadar bu konuda araştırma yapmak kimsenin aklına gelmedi gerçi ama yapılacak olsa dünyanın en seyirsever milleti olduğumuz çıkacaktır ortaya. Hani birini balkonda çamaşır asarken görsek, toplaşıp bakarız. O derece yani. Bu durumda cinayet işlenirken geçip gitmemiz düşünülemez elbet. Hele televizyonda Kurtlar Vadisi yayınlanırken sokakta insan kalmamasını da göz önüne alırsak...
Nitekim, yukarıda sözünü ettiğim cinayetin, tesadüfen olay yerinden geçmekte olan muhabirin çektiği fotoğraflarına bakınca görünüyor. Gelen geçen durmuş seyrediyor.
* * *
Buraya kadar bir tuhaflık yok. Tuhaflık seyreden insanların duruşunda.
Duruştan duruşa fark vardır benim bildiğim. Vitrine bakarken, bir arkadaşıyla ayaküstü sohbet ederken, bir töreni seyrederken, denize bakarken ve işte cinayete tanık olurken aynı olur mu insanın duruşu?
Bir adamın duruşundan nereye baktığını bulmamızı isteseler şıp diye doğru cevabı veremesek de en azından bir felakete mi yoksa keyifli bir olaya mı tanık olduğunu anlamaz mıyız?
Vücut dili denen bir şey yok mudur arkadaşlar?
Her yerde kendini göstermez mi?
Gözünüzün önünde kıvranarak can veren birini eliniz cebinizde seyredebilir misiniz? Hani dudağınızda bir ıslık eksik vaziyette?
Eliniz yüzünüze gitmez mi mesela farkında olmadan?
Ağzınız açılmaz mı şaşkınlıktan?
Yüzünüzde bir dehşet ifadesi belirmez mi?
Öne doğru hamle etmez misiniz, hani koşup kurtaracak gibi?
Yok, hiçbiri olmuyormuş demek. Ben bilmiyormuşum.
Şaşkınım. Üzgünüm.
Adem ile Havva’dan beri aynı mıydık, yoksa sonradan mı böyle olduk? Onu söyleyin bari bana.
Ha, bir de şu var:
İki genç öpüşüyor olsaydı cinayet yerine, o yukarıda saydığım tepkilerin hepsi gerçekleşirdi. Ama çok uzun sürmezdi tabii, anında biri koşup ayırırdı gençleri birbirinden.
MIŞ-MUŞ
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu üyesi Özdemir, ‘Türkiye’de sağ sol karışmış’ demiş.
E, normaldir; biz kendi sağımızı solumuzu sarmısak ve soğan asmak suretiyle bulan milletiz.
Arılar da sarhoş oluyormuş.
Soktuğu yeri bilmemesi ondan demek.
Bankayı soyan müdür kasaya bıraktığı notta, ‘Bizi geç saatlere kadar çalıştırdığınız ve az para verdiğiniz için yaptım’ demiş.
Hiç olmazsa gerekçesini bildirmiş, bankanın içini boşaltanlardan bunu da duymadık.