‘Ya kalbimin sesini dinleyip sevdiğimle evleneceğim ya da mantığımın sesini dinleyip sevmediğim biriyle bir ömür geçireceğim.
Sevdiğim bugüne kadar bana çiçek almış değil, öteki ise dünyayı önüme serdi. Onun sahip olduğu özelliklerin sevdiğim insanda bulunmasını o kadar isterdim ki.’
‘Güzin Abla’ köşesinde rastladım bir kısmını buraya aldığım mektuba... Öyle net ortaya koyuyor ki ‘insan’la ‘sevgi’nin ilişkisini...
Ya öyle ya böyle dediğine bakmayın... Güzin Abla’ya danıştığına da... O kararını vermiş bile. ‘Öteki’ için ‘Onunla sevdiğimle üç senede aşamadığım mesafeyi çok kısa sürede aştım’ demesine rağmen sevdiğini seçecek. Yani kendisini az seveni.
* * *
Hepimizin yaptığı budur.
Bizi az seveni daha çok severiz. Gerçi ‘severiz’ demek yanlış belki de. Bizi az sevene kendimizi çok sevdirmek için yanıp tutuşuruz. Hatta hiç sevmeyene bile...
Seven seviyordur zaten. O elde bir olarak bir kenarda durabilir. Sevmeyene sevdirmek lazımdır şimdi...
Binbir işve, cilve, bütün meziyetleri önüne serme, ölme bitme, sürünme... Hepsi kendimizi sevdirmek içindir. Artık bizi sevdiğinden emin olduğumuzda ise sırada başka sevmeyenler vardır.
Ben şiir bilmem pek. Yani öyle ezberimde yoktur. Gençliğimde bile olsa iki satır yazmışlığım da... Ama Murathan Mungan’ın şu dizesi hiç çıkmaz aklımdan:
‘Bütün kazananlar gibi terk ettin.’
Benim size deminden beri anlatmak istediğimi beş kelimeyle ne güzel anlatmış.
Budur durumumuzun özeti.
Karşıdakini kazanır ve terk ederiz. Sırada kazanacağımız başkaları vardır.
İşte Güzin Abla’ya yazan kız da az seveni kazanmaya gidiyor. Sonra terk eder mi etmez mi bilmiyorum ama kazanmaya gidiyor. Peşin peşin kazandığı ‘öteki’ne ise Murathan Mungan’ın dizesini mırıldanmak kalıyor.
* * *
Aşkı meşki bırakalım isterseniz bir kenara... Ailelerimizle ilişkimize bakalım.
Kimdir bizi en çok seven bu hayatta?
Sonsuza kadar karşılıksız sevecek olan?
Annelerimiz.
Fakat en çok didiştiğimiz, en çok ihmal ettiğimiz, en az hoşgördüğümüz, en az sarıldığımız onlar değil midir?
Düşünün şöyle bir... Sevmediğimizden değil elbet ama...
Onların sevgisi garantidir zira. Önünde takla atacağımız başkaları vardır.
En büyük derdimiz bu galiba bizim. Kendimizi sevdirmek. Daima bire bir çalışma içerisindeyiz.
MIŞ-MUŞ
Cemil Çiçek, ‘Uzanlar’ı bulduk, ölü ya da diri getireceğiz’ demiş.
Kovboy filmlerini seviyor zahir.
Oscar gecesinin yıldızları sırtlarını açmışlar.
Farkındayız... Hiçbir gazetede elbiseleri önden görmek kısmet olmadı.
Yeşil çay, kalpteki hasarı da önlüyormuş.
O lezzetsizlikle kendini sevdirmesi için daha çok işler başarması gerekecek.