Paylaş
Ne cesaret!
Erkek kısmına ‘seks’ diyeceksiniz... Her şey önemini kaybediyor. Hatta hayatta kalmak bile... Hatırlarsanız kendisine ‘otobanda müşteri bekleyen kadın’ süsü veren televizyon muhabiri AIDS’li olduğunu söylediği halde ‘Olsun’ diyordu arabadaki adamlar.
Bir de ‘seks’ dediniz mi bütün erkekler eşitleniyor. Arada ne yaş, ne akıl, ne eğitim, ne ırk, ne sınıf farkı kalıyor. Tepki hep aynı. Bir dakika... Bu dediklerimin Metin Münir’le bir ilgisi yok. Genel konuşuyorum.
Şimdi ilaç firmaları da bu kadar büyük bir müşteri kitlesi bulmuşken tabii Viagra’yı üreteceklerdir. Nitekim kapış kapış gidiyor. Erkeklerin hayatta bir derdi vardı ona da çare bulundu çok şükür.
Ha bir de boyu bosu var tabii takıldıkları... Fakat 1 saat 45 dakikada tam 6 defa ilişkide bulunabilen birine artık iki santimin hesabı sorulmaz tabii. Evet, kullananlardan birinin beyanı bu. 1 saat 45 dakikada 6 defa. Şimdi bunu duyan nasıl koşmaz eczaneye?
‘Neticede önemli olan kadını mutlu etmektir’ deniyor. Çok merak ediyorum, 1 saat 45 dakikada 6 defa sevişmek isteyen kadın var mıdır? Böyle ‘seri sevişme’ meraklısı olan?
Farkındaysanız nitelik yönünden bir gelişme yok yine. Maksat nicelik olsun.
Ayrıca 75 yaşın üzerinde, vücudunun tamamı ceviz içine dönmüş biri ereksiyon abidesi olsa ne olacak? O tezat komik durmaz mı?
Fakat bu Viagra hadisesi kadına ders olmalı. Ağlayan çocuğa meme veriliyor işte görüldüğü gibi. ‘Derdimiz var’ dediler, çaresi bulundu. Kadın kısmı ketum bu konuda. Yıllardır yatma zamanı geldiğinde başı ağrır sadece. Halbuki açık açık söylese, ‘Seksin neresi şahane, baş ağrısı bahane’ diye... Nasıl ‘İmdat kırışıyorum!’ dedi de kremcisi, botoksçusu koştu geldi...
Gerçi dünya farkında tabii baş ağrısının bahane olduğunu ama nasıl olduysa ilk defa bir olayda erkekler suçu üzerlerine aldılar, işte Viagra falan çıktı ortaya. Oysa vardır herhalde kadınların da kendinden gelen sorunları... Neyse, geçenlerde bir haber vardı, orgazmı çabuklaştırıcı ve sayısını artırıcı krem geliştirilmiş galiba... Artık bilmiyorum zembereği boşalmış gibi bir durum nasıl olur... Sayın Münir gibi cesaretli bir kadın gazeteci-yazar da kalkar bunu dener belki bir gün.
Neticede, doğal olduğumuz bir yatak odası vardı, o da yok artık.
‘Seri Sevici, Bozuk Zemberekliye Karşı!’
Platoya döndü yatak odalarımız.
SİZ BANA BAKMAYIN!!
Erkekler Viagra’yı yutadursun, kadın kısmı esas, erkeğin ayakkabısıyla meşgulmüş.
E normaldir, tanışır tanışmaz önce dışarıdan görünen bir şeyine bakacak. Ve de, bakılan şeyin ayakkabı olması çok doğru. İnsanın ne olduğu ‘şıp’ diye anlaşılır ayakkabısından. Atalarımızın ‘Dost başa düşman ayağa bakar’ demesi de bundan zaten. ‘Düşmanınızın, ne mal olduğunuzu anlamasını istemiyorsanız ayakkabınıza dikkat edeceksiniz; dostunuzu boşverin o sizin her halinize çoktan razı olmuş zaten’ demek istiyorlar.
Şimdi bunun üzerine, ‘Kadın erkeğin düşmanı mıdır yani’ gibi bir geyiğe girmeye hiç niyetim yok. Ama şu kadarını söyleyebilirim. İlk gördüğü adamın, ayakkabısından bir netice çıkarana kadar ne dostudur ne düşmanı. ‘Ayakkabı vasıtasıyla erkek çözümleme işi’ gerçekleştikten sonra artık verecek mi ay pardon dost mu düşman mı ne olacaksa olur.
Nasıl anlatıyorum ama?
Bilmeyen araştırmayı bizzat ben yaptım zannedecek. Fakat ayakkabı benim için de önemlidir de ondan.
Mesela ayakkabıcı dükkánında denemek için giymiş gibi duruyorsa ayağında ayakkabı... Yani öyle tertemiz... Bana uymaz. Zira o adam, sırasıyla pantolonunu, gömleğini, fanilasını, külotunu, hatta çorabını çizgisi çizgisine, dikişi dikişine, bilmemneresi bilmemneresine gelecek biçimde uzun uzun katlıyor, katlıyor, katlıyordur. Her bir katlamadan önce hepsini silkeliyor olma ihtimali de kuvvetli tabii.
‘İçinden çıktığı gibi bıraksın mı?’ diyeceksiniz.
Yok, o da değil. Odanın bir kenarında adam hálá içindeymiş gibi duran pantolonla çorap komikten öte itici olabilir.
Aman ne bileyim. Benim geçinmeye gönlüm yok. Adam kuş kondursa ayakkabısına ‘Neden serçe değil de kanarya?’ derim. Siz bana bakmayın! Erkeğin neresine bakarsanız bakın!
MIŞ-MUŞ
Pizza ve çikolata bağımlılık yapıyormuş.
Çoktan test edildi, onaylandı.
Ebru Şallı hamileliğinde 240 kilo kivi yemiş.
Zaten neticede çocuk da iki kivi kadardı doğduğunda.
Bikinide iki renk dönemi başlamış. Bu yıl ilk defa insaf etti modacılar; elinizdeki bikinilerden birinin altını ötekinin üstüyle giyeceksiniz.
Rauf Denktaş’ın eşi ‘Ben Rauf’un ikinci karısıyım, ilk karısı Kıbrıs Türk toplumudur’ demiş.
Bilmiyorum, yoruma gerek var mı... Siz anladınız ne demek istediğimi.
Paylaş