OKURUN en merak ettiği husus bu kadar konuyu nereden bulup çıkardığımızdır.
‘Elbise dolabından’ diyesim geliyor.
Fakat herhalde ‘Hepimizin gözünün önünde duran ama göremediğimiz şeyleri siz nasıl olup da görebiliyorsunuz’ demek istiyorlar. Bilmiyorlar ki insan sıkışınca karıncanın gözündeki arpacığı bile görüyor.
Gerçi ‘Türkiye’de konusuz kalmak mümkün değil, herhalde bu hususta bir sıkıntınız yoktur’ diyen de çok. Bunu derken tabii ki amaçları bizim adımıza duruma şükretmek değil. Asıl demek istedikleri, ‘Kendinizi matah bir şey zannetmeyin, yaptığınız iş çok kolay’. Fakat nazik yaradılışları buna el vermediğinden öteki türlü söylemeyi tercih ediyorlar.
* * *
Aslında okur bize çok yardımcı oluyor. Neredeyse her e-postadan bir yazı çıkartılabilir. Hatta bazıları var ki hiç ellemeden şu köşede yayınlasam ‘Bunlardan daha var mı?’ da diyebilirsiniz. Öyle bir saçmalama hali her birinde. Burada derhal bir parantez açarak ‘Saçmalama’yı bir meziyet olarak addettiğimi belirteyim.
Hakikaten saçmalayan insanları severim. Aklı başında, ağzından çıkanı kulağı işiten, istikrarlı, tutarlı, sakin birisiyle arkadaşlık etmek kadar sıkıcı bir şey yoktur. İskandinav ülkeleri gibidirler. Adrenalin seviyeniz daima sıfırın altındadır onlarla beraberken. Bir süre sonra sıkıntıdan depresyona girersiniz zaten.
Dikkat edin bakın, psikoloğa giden kadınların çoğunun kocası yukarıda sözünü ettiğim tiplerdendir. Bunun ruh biliminde bir açıklaması vardır elbet ama konu komşu, kadınların bu durumunu ‘Rahat kıçına battı’ şeklinde ifade ederler.
Aldatan erkeklerin de eşleri, çoğu zaman sanıldığı gibi dırdırcı falan olmayıp, ağzı var dili yok kadınlardır.
Diyeceğim, içinde fırtınalar kopan, saçmalayan, ayarsız, arıza, uçuk kaçık kişiler tercihimdir. Herhalde çoğunluk benim gibi düşünüyor ki bu tiplerin yanı, ışığın etrafındaki pervane misali insan kaynıyor. Hem onlar olmasaydı halimiz nice olurdu. Herkesin postanede memur olduğunu düşünebiliyor musunuz? (Şimdi postane memurlarından tepki gelirse dünyada ilk defa birileri kendilerine ‘aklı başında, tutarlı, sakin’ dendiği için kızmış olacak. Ayrıca ‘onların içinden uçuk kaçık çıkmaz’ da demek istiyorum.)
* * *
Nerede kalmıştık... Ha, okur eksik olmasın çok yardımcı oluyor. Bazılarının verdiği akıllar hele... Bir ikisine uysam bir daha okumazsınız beni. ‘Sana resmi gazetede bir köşe versinler’ dersiniz.
Bir de köşeciyi köşeciye kırdırmak isteyenler var. ‘Söyleyin ona!’ diyen e-postalar geliyor. Eminim onlardan da benim kulağımı bükmeleri isteniyordur.
Fakat tabii hiçbirini Allah başımızdan eksik etmesin. Evde oturup hatıratımızı kaleme almaktan başka çaremiz kalmaz aksi halde.
MIŞ-MUŞ
Üst düzey bürokrat hediye alamayacakmış.
Maksat yeni yöntem arayışlarına sevk etmek suretiyle yaratıcılıklarını geliştirmek.
Mesut Yılmaz Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili ‘50 yıl nişanlı kalınmaz, ya evlenilir ya bitirilir’ demiş.
Burası Türkiye, bir şık daha var: ‘Ya da namus temizlenir.’
3 milyon Türk erkeği ‘sertleşme’ derdindeymiş.
Her yerde asık suratlarıyla ‘Türkiye’nin sorunları’ diye atıp tutmaları buymuş demek.