ARTIK bu sefer Alibeyköy şehir haritasından silinmiş olabilir. Tabii ki bunu resmi ağızlardan duyacak halimiz yok. 17 Ağustos depremiyle tren kazasında hayatını kaybedenlerin gerçek sayısını öğrenebildik mi?
Resmi açıklama dediniz mi bilin ki orada bir ‘pembe yalan’ durumu vardır. Büyüklerimiz moral durumumuzu her şeyin üstünde tuttuklarından...
Deli dana yok!
Radyasyon yok!
Kimse ölmedi!
Ekonomi tıkırında!
Asayiş berkemal!
Son günlerde çok sevdiğim birinin ciddi bir rahatsızlığı nedeniyle ‘Dünyada ölümden başkası yalan’ durumunda olduğumdan olan bitenle ilişkim kesik gerçi ama meteoroloji çuvalladı galiba bu sefer. Bu delici yağmur için uyardı mı bizi? Hayır geçen sefer sayesinde savaşa hazırlanır gibi hazırlanmıştık... Gerçi onca hazırlığa, gele gele alelacele yapılan kısa bir duş kıvamında bir yağmur gelmişti. Bu sefer ise sanki biri havuza itti bizi...
Neyse, bu satırları okuduğunuz sırada yağmur sırasını savmış, yerini güneşe bırakmış olacaktır büyük ihtimalle. Benim şu anda yaptığım, televizyondaki spor programları gibi oldu biraz. Oynanmış bitmiş maçın bir hafta yorumunu yapıyorlar ya...
* * *
Esas ve de şuraya kadar yazdıklarımla bir ilgisi olmayan mevzua geçiyorum. Şimdi de ‘Tüketicinin şikáyet köşesi’ gibi olacak ama mecburum, talep çok... Yani bu bir istek yazısı olacak. Umumi arzu üzerine...
Lafı hiç dolandırmadan hemen durumu bildiriyorum. Ev sahipleri depoziti geri vermiyor!
Evet, depozit almayan ev sahibi olmadığı gibi, geri veren ev sahibi de yok. Depozitin adı depozit. Aslında o bir, o bir... ‘Hava parası.’ E, hava parası geri istenir mi?..
Şimdi ev sahipleri, ‘Ama sor bakalım niye?’ diyeceklerdir.
Soruyorum. Lakin, ‘Efendim, bir daha yüzünü görmeyeceğim, hiçbir alışverişim olmayacak birine çıkarıp bilmemkaç bin dolar verecek kadar enayi değilim’ şeklinde bir cevap almayacağımı biliyorum. Kiracının yakıp yıkanından, takıp kaçanından bahsedeceklerdir.
Tamam da konumuzun kahramanı onlar değil. Bir gün onlardan da uzun uzun söz ederiz. Benim dediğim, evle beraber bir de ağzıyla tuttuğu kuşu ev sahibine teslim eden kiracılarla, evin her bir santimetrekaresine büyüteç tutmak suretiyle ‘Bakın buraya sinek konmuş kalkmış’ diye çamura yatan ev sahipleri...
‘Peki ne yapacağız, bir çözüm önerin mi var?’ diyeceksiniz.
Yok.
‘Hükümet depozit işine el atsın’ falan da demiyorum. Kiralara atıyor da ne oluyor... Hálá yürürlükte ‘vicdan’ var. Ev sahibinin vicdanı...
Bu yazı sadece mağdur okurlarıma ‘Oh! Ağzına sağlık!’ dedirtmek için yazılmıştır. Hep beraber boşalmış oluyoruz, o kadar.
MIŞ-MUŞ
Erdoğan, Baykal’a, ‘17 Aralık’ta Brüksel’e birlikte gidebiliriz’ demiş.
Hemen sevinmeyin! Aralarındaki ahengin hayırlı olmayacağı yegane beraberlik iktidar-muhalefet beraberliğidir.
Türk kadını şişmanlıyormuş.
Enteresan olan, bir elinde kepekli bisküvi, bir elinde kibrit kutusu kadar beyaz peynir.
Baykal, AB’yle ilgili ‘Nişanlanıyoruz ama evlenmeyebiliriz’ demiş.
Yok, cesaret edemezler, bizim namus cinayetlerini duymuşlardır.