AKP Muğla Milletvekili Seyfi Terzibaşıoğlu'ndan bir mektup aldım.
Hani hakkında gazetelerde kendisini tanımayan bir sekreteri tayin ettirdiğine dair bir haber çıkmıştı da ben de bu habere istinaden bir yazı yazmıştım... Sayın Terzibaşıoğlu'nun itirazı var duruma. Mektubunun bu köşede açıklama olarak yayımlanmasını istiyor.
Hay hay. Tamamını olmasa da durumu açıklamasına imkán verecek en önemli bölümlerini iletiyorum sizlere.
‘‘...Milas Milli Eğitim Müdürü'nü aradığımda telefona çıkan bayan beni tanımadığı, tanımak zorunda da olmadığı gibi bırakın bir milletvekiline, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına davranılmayacak bir üslupla asgari nezaketten uzak birkaç cümle sarf etti ve ben de durumu amiri konumundaki Muğla İl Milli Eğitim Müdürü'ne aktardım. Ancak sekreter hanımın görev yerinin değiştirilmesi gibi bir talebim olmamıştır.’’
‘‘...Eğer tarafıma yapılan terbiye dışı davranışı görev yerini değiştirmekle cezalandırmayı düşünseydim, o sekreter hanım Milas İlçesi içinde değil, çalışma ve yaşama koşullarının en zor olduğu bir bölgeye tayin edilirdi. Doğal olarak iktidar partisinin bir milletvekili olarak buna gücüm yeter, ancak bu üslup benim aldığım nezaket ve demokratik kültürüme kesinlikle karşıdır.
Bu olayın size aksettiriliş biçimi tamamen yalan ve yanlıştır. Ancak bundan daha elim ve vahimi, sizin Hürriyet gibi bir gazetedeki sütunlarınızı bir dedikoduya, karalama kampanyasına alet etmenizdir. Ben demokrat parlamenter rejimin kalesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin değerli ve saygın bir üyesiyim. Demokratik, laik devlete, hukukun üstünlüğü üzerine yemin etmiş bir milletvekiliyim. Böyle bir yazı yazmadan önce aktarılan olayları tarafıma sormanız ancak bir telefon mesafesi uzaklığındaydı.’’
* * *
Sayın Terzibaşıoğlu,
Öncelikle şunu belirteyim, benim haber kaynağım habere konu olan kişiler değil, gazetelerdir. Eğer bir haber bütün gazetelerde yer aldıysa artık ben onun doğruluğunu araştırma gereği duymam. Zira o iş benden önce arkadaşlarım tarafından yapılmış, haber gazeteye öyle yansımıştır. Buna inanırım.
Karalama kampanyasından söz ediyorsunuz... Vallahi açıkçası bu hiç aklıma gelmedi. Efendim, bakan değilsiniz, şu aralar bir göreve talip olmuşluğunuz yok, hiçbir makama aday değilsiniz... Kendi halinde bir milletvekiline kim, neden karalama kampanyası tertiplesin? Bizim bilmediğimiz bir durum mu var?
TBMM'nin, demokrat parlamenter rejimin kalesi olduğu hususunda sizinle hemfikiriz Sayın Terzibaşıoğlu. Sizin onun ‘‘değerli ve saygın’’ bir üyesi olduğunuzdan da hiç şüphem yok. Yemin ettiğinizden de haberim var.
Ancak Türkiy'de ‘‘saygın’’, ‘‘değerli‘‘, ‘‘demokrat’’, ‘‘laik’’ gibi sözcüklerin içinin boşaltıldığını da ben ve bütün Türkiye çok iyi biliyoruz. Onun için kendinizi ifade ederken bunlardan fayda ummanız boşunadır. Bu da milletin bir ferdinden, milletin vekiline naçizane bir tavsiye olsun. Hem zaten ihtiyacınız olduğunu da sanmıyorum; bırakın ihtiyacı olanlar o sözcüklerden birer elbise yapıp giysinler üzerlerine.
Doğrusu şu da çok gücüme gitti: Bana hiçbir yerde hukukun üstünlüğü hususunda yemin etmek kısmet olmadı; TBMM'nin ‘‘değerli ve saygın’’ bir üyesi de değilim. Ne yani, benden her şey beklenir mi şimdi?
Gelelim tayin konusuna...
Hakikaten sizden özür diliyorum. Demek sekreterin tesadüfen tayini gelmişti. Fakat bunun sizinle yaşadığı olayın hemen ertesine denk gelmesi sizin açınızdan ne büyük şanssızlık.
Bir şey daha...
Gerçi siz de farkındasınız, ifade de etmişsiniz zaten, ama ben yine de bir iktidar partisinin milletvekilinin gücünün altını çizmek isterim. Efendim, bir milletvekilinin, birinin amirine telefon açması yeterlidir. ‘‘Bunu buradan al, oraya koy’’ demesine gerek yoktur. Siz böyle yaptınız demek istemiyorum, sadece ‘‘gücünüzü bilin’’ diyorum.
Son olarak... Sizi ve 549 arkadaşınızı, mektubunuzda açıkça belirtmiş olduğunuz ‘‘çalışma ve yaşama koşullarının zor olduğu bölgeler’’i, ‘‘çalışma ve yaşama koşullarının kolay olduğu bölgeler’’e dönüştürme çabası içerisinde görmek dileğiyle saygılarımı sunarım efendim.