Paylaş
Pek meraklı bir insan sayılmam. Hele öyle 2000 bilmem kaç yılında yaşanacak teknolojik devrimleri falan hiç merak etmem. Kısacası neler olacağına değil, neler olup bittiğine meraklıyımdır daha çok. İşte bunlardan birkaçı:
***
Dün tutulan ‘‘Güneş’’, bu yüzyılda son kez tutulduğunu biliyor muydu? Bilmiyorsa, insanoğlunun bu konudaki telaşına bir anlam verebilmiş midir?
***
‘‘Tahkim Yasası’’ için, bir basın mensubu olarak benim desteğime de ihtiyaç var mıdır? Varsa pazarlık edebilir miyim? Şartlarımı hemen burada yazayım mı, yoksa bilahare Ecevit'e mi bildireyim?
***
Yabancı isimlerin takıldığı yemeklerin sunulduğu, çeşitli şarapların keyifle yudumlandığı yabancı isimli hoş mekanların ve piyasaya her gün bir yenisinin çıktığı, cildimizi kadife, saçımızı ipek gibi yapan bakım ürünlerinin tanıtıldığı gazete ve dergiler Çukurca'da, Pülümür'de, Çüngüş'te satılıyor mudur? Satılıyorsa orada yaşayanlar acaba hakkımızda ne düşünüyorlardır?
***
Söz ‘‘kadife gibi cilt’’ten açılmışken, ‘‘kadını daha kadın yapan’’ ne demektir? Kadını erkeksi yapan krem, far, oje, ruj vs. var mıdır? Varsa ne demeye vardır? Yoksa, o halde bu slogan ne manasız slogandır.
***
Henüz 20 yaşında olmalarına rağmen ‘‘Erkekler çocuk gibidir’’. ‘‘Erkekler ‘kedi’ gibi kadınlardan hoşlanır’’ vs. tespitlerde bulunan kapak kızlarımız, bu tespitleri yapabilmek için, erkekler üzerindeki çalışmalarına kaç yaşında başlamışlardır? Kaç erkeği denek olarak kullanmışlardır? Bu ne seri çalışmadır? Yani maşallahtır.
***
Yıllar boyu bizi erkeklerin de aşık olabileceğine inandıran ve bu inançla çıktığımız yolculukta nice hayal kırıklığı yaşamamıza neden olan Ediz Hun, kadınların hışmından korktuğu için mi Meclis’e kaçmıştır? Yani şimdi biz ona dokunamayacak mıyızdır?
***
Top modellerin, ünlü firmaların kıyafetlerini giydikleri, saçlarının ve makyajlarının işin ustaları tarafından yapıldığı, stüdyoda çekilmiş sanat fotoğraflarında, neden ayakkabıları ayaklarına daima iki numara büyüktür?
***
Gittikleri davetlerde dünyanın en şık ve en güzel kadını edasıyla objektiflere gülümseyen ünlüler, pazar eklerinde kendilerini ‘‘Haftanın rüküşü’’ olarak gördüklerinde ne hissederler? Terzilerini değiştirirler mi? Rüküş olduklarını gazetecilerden önce fark etmeyen kocalarına kızıp köpürürler mi? Kendilerini ‘‘Haftanın rüküşü’’ seçenin ‘‘zevksizin teki’’ olduğunu mu düşünürler? Bir komploya kurban gittiklerini mi iddia ederler?
***
‘‘En iyi, en yüce sanatçı’’, ‘‘En iyi, en yüce politikacı’’, ‘‘En iyi, en yüce sendikacı’’, ‘‘En iyi, en yüce insan’’ olmak için ‘‘ölmüş’’ olmak dünyanın her yerinde ‘‘şart’’ mıdır? Yoksa bu sadece Türkiye'ye mi mahsustur?
***
Göğüsleri, dudakları, yanakları, vs. yerleri silikonlu, kirpikleri takma, saçları kaynak, tırnakları ve dişleri protez kadınlar, yakın temasta bulundukları erkekleri ‘‘şişme kadınla sevişiyorum’’ psikolojisinden kurtarmak için yerli yersiz ‘‘insan sesi’’ çıkarmak zorunda kalırlar mı?
***
‘‘Nefes kesen gösteri’’, ‘‘Nefes kesen araba’’, ‘‘Nefes kesen elbise’’, ‘‘Nefes kesen erkek’’ vs. bugüne kadar neden birinden biri benim karşıma çıkmamıştır? Neden bir kez olsun nefesim kesilmemiştir? Anormal olan benim nefesim mi yoksa kesilenlerinki midir?
***
Hadi nefesimin kesilmesinden vazgeçtim, bari bir kerecik ‘‘büyülenemez miyim?’’
***
Hiç olmazsa, ‘‘Gözlerim kamaşsaydı’’ ne olurdu?
***
Yeniden dekore edilerek adeta çağ ötesi bir görünüm kazanan banka şubelerinde, elektriklerin kesildiği ve ekranların arızaya girdiği saatleri düşersek, toplam kaç dakika mesai yapılmaktadır?
***
- Ne haber?
- İyilik. Senden ne haber?
- Benden de iyilik.
Ya da:
- Nasıl gidiyo?
- İyidir. Sen ne yapıyorsun?
- Hiç. Uğraşıyoruz işte.
Yukarıdaki diyalogları hayatımızdan çıkarırsak ‘‘dilsiz’’ durumuna düşecek kişilerin sayısı az mıdır?
***
Vatandaş olarak kaldırımların yüksele yüksele apartmanların 5. kat hizasına kadar gelmesini bekleyelim mi, yoksa henüz 2. kat seviyesindeyken yani hemen şimdi protestoya başlasak iyi mi olur?
***
Kitaplarda, k*ağıtlarda kasete okunmamış tek bir şiir kalmış mıdır? Kalmayıncaya kadar bu kaset furyası sürecek midir? Sırada roman, hikáye, inceleme ve deneme kasetleri de var mıdır? Varsa söyleyin, sabahlara kadar boşu boşuna gözümü yormayayım.
***
Memlekette ‘‘ikiz yatak’’, ‘‘kanape’’, ‘‘fırfırlı yatak örtüsü’’ ve ‘‘yorgan’’la ilgili bir mesele vardır da benim haberim mi yoktur? Bütün dergilerin orta sayfalarında mütemadiyen gördüğüm yatak döşek resimleri neyin nesidir? Bunlar bizi iki yorganı algılamaktan aciz mi bellemişlerdir ki habire gözümüze sokmaktadırlar? Tüketici yatak örtüsüne hiç doymayacak mıdır? Yoksa bu kampanya ilelebet sürecek midir?
Mış muş...
R. Kutan ‘‘RP'nin niye kapatıldığını anlayamadım’’ demiş.
‘‘Niye kapatıldığını anlayamadığını’’ daha yeni anladığına göre, ‘‘Niye kapatıldığını’’ da biraz rötarlı anlayacak demektir.
Güneş banyosu cilt kanserini önlüyormuş.
Hayrola? Bizim bilmediğimiz bir güneş daha mı var? Bizim bildiğimiz güneş cilt kanseri yapıyordu da.
Cezaevlerinde yer yokmuş.
Affın nedeni anlaşıldı. ‘‘Yenilere yer açmak.’’
Karayollarında içki servisi yasaklanıyormuş.
İçki içmek için birinin servis yapması şart mı? Bakkaldan iki şişe bira almayı kimse akıl edemez mi?
Türkiye vergi kaçırma cennetiymiş.
Vatanımızı cennet yapan niteliklere her gün bir yenisi ekleniyor. Deniz, güneş, kum, rakı, şiş kebap, lokum, şimdi de bu.
Fahişelik meslek sayılacakmış.
Oldu olacak, ‘‘yüksek okul’’unu da açsınlar. Alaylılara doyduk, bir de mekteplileri görelim.
Raquel Welch 59 yaşında telli duvaklı gelin olmuş.
O yaşta gelinliği giymek değil, çıkarmak marifet.
Paylaş