Paylaş
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz cumartesi günü ‘‘CHP Olağanüstü Kurultayı’’ yapıldı, yani genel başkan seçildi. Seçimlerden yenilgi alarak çıkmış yir partinin yeniden yapılanma yolunda attığı adımı hepimiz takdirle karşıladık.
Genel başkanlık yarışına dokuz adayın katılmasını bazı arkadaşlarımız yadırgadılar. Ben de yadırgadım ancak onlar gibi değil. Tam tersine az buldum ben bu sayıyı. CHP'de kaç kişi varsa hepsi aday olmalıydı kanımca. ‘‘Neden?’’ derseniz, bunca yıllık gözlemlerime göre bu memlekette kaç ‘‘solcu’’ varsa bir o kadar değişik görüş vardır. Birininki ötekininkine benzemez. Benzemediği gibi, her biri ötekilerin görüldüğü yerde ezilmesi taraftarıdır. Hiçbir şartta uyuşmaları sözkonusu değildir.
***
Yeri gelmişken, MHP ile DSP'nin uyumlu bir koalisyon kurabileceklerinden şüphesi olanlara sesleniyorum: Memleketin başına gelebilecek en büyük felaket, iki sol partinin koalisyon kurmak zorunda kalmaları olurdu. Bırakın koalisyon kurmayı, iki solcuya, ‘‘Kırdan biraz papatya toplayıp gelin’’ deseniz, bir bakarsınız ‘‘Papatya öyle toplanmaz böyle toplanır’’ diye birbirlerine girmişler.
12 Eylül öncesi kardeşim üniversitede okuyordu. Anlattığına göre okulda hiç sağcı öğrenci yoktu. Buna rağmen kavga gürültü eksik olmazdı. Kantinde sandalyeler havada uçuşurdu. Belki biraz abartmış olacağım ama neredeyse öğrenci sayısı kadar fraksiyon vardı. Aralarındaki nüans neydi bilmiyorum.
Belki de solcular arasındaki fikir ayrımına ‘‘avans’’ demek iyimserlik olur. ‘‘Uçurum’’ desek daha doğru olacak.
*** Ecevit'e ‘‘Bir bölen’’ dediğimiz, hep bir ağızdan ‘‘Birleşin’’ diye bağırdığımız günlerde Ecevit neden birleşemeyeceklerini öyle bir anlatırdı ki, aradaki uçurum Yeşilçam filmlerindeki zengin kızla fakir oğlan arasındaki uçurumu mumla aratırdı.
Bir müddet yatışır gibi olur, sonra yine ‘‘illa birleşin’’ diye tuttururduk. Ecevit'i inatçı bellediydik o günlerde. Meğer bir bildiği varmış. ‘‘Sabırla, koruk helva olur’’ derler, bunu gözümüzle gördük. Hatta daha da ileri gidip CHP sayesinde helvanın koruk olduğunu da gördük. Sabırla değil tabii ki.
*** Solcular birbirlerine muhalif olmanın yanı sıra, yeryüzündeki her şeye muhaliftirler. Birisi ‘‘solcuyum’’ demesin, ödüm kopar. ‘‘Eyvah’’ derim, ‘‘Şimdi her şeye itiraz edecek’’. ‘‘Hava ne kadar güzel’’ dersiniz, ‘‘Yarın boacak’’ der. Ağız tadıyla sohbet edemezsiniz. Ayol size daha ne diyeyim, 13 Eylül 1980 sabahı hapishanelerdeki sağcılarla sarılıp öpüşüp barıştılar da birbirlerinin yüzüne bile bakmadılar.
*** Laf nereden nereye geldi. Kurultay'dan bahsedecektim. Siz de seyretmişsinizdir. Kurultay'da sandalyeler fırlatıldı, ‘‘yuh’’lar çekildi, ıslıklar çalındı, şişeler atıldı, yumruklar savruldu. Gören genel başkanın oylamayla değil de dövüşe yenişe, eleme usulüyle yapıldığını sanır. Sanki Türkiye Boks Şampiyonu seçiliyor.
Yalnız arada bir fark var; burada adaylar değil, taraftarlar dövüşüyor. Allah'tan öyle, baktım da finale kalan adayların ikisi de maaşallah 60 yaşını çoktan geride bırakmışlar; maazallah ne seçilen seçlidiğini, ne yenilen yenildiğini görürdü.
***
Olup bitenlere bakınca, kamuoyuna vermek istedikleri bir mesaj var gibi geldi bana. ‘‘Gelecek seçimlerde bize yine oy vermeyin. Gördüğünüz gibi, biz daha kendi söküğümüzü dikemiyoruz, memlekete elbise dikmek neyimize?’’ Sizi bilmem ama benim anladığım bu.
Neyse şu veya bu şekilde neticeye varıldı, Sayın Altan Öymen genel başkan seçildi ve ‘‘pet şişe’’ yağmuru altında kürsüye doğru yürüdü. Burada hemen ‘‘pet şişe’’lerin sayısız faydalarından söz etmeden geçemeyeceğim.
1. Ağzını keser vazo veya saksı yapabilirsiniz.
2. Ters çevirip ağzını saksıya gömmek suretiyle seyahatteyken çiçeğinizin damla damla sulanmasını sağlayabilirsiniz.
3. Zeytinyağı, gaz, vs. doldurup kullanabilirsiniz.
4. Çocuğunuzu işetebilirsiniz.
5. Genel başkanın ya da birbirinizin kafasına atabilirsiniz.
Yalnız CHP'li delegelerin hakkını yememek lazım. Temkinli davranmışlar, fırlatmadan önce şişelerin içini boşaltmışlar. Yoksa şimdi istatistikler alt üst olmuş, beyin kanamasından ölenlerin sayısı trafik kazalarında ölenlerin önüne geçmişti.
***
Bu arada Deniz Baykal eski kurt politikacı olduğu için, başına gelebilecekleri az çok tahmin ediyordu. Bu sebepten kurultay salonuna kendinden önce posterini yollamak suretiyle delegenin niyetini anlamak istedi. Nitekim anladı. Resmine bile bu muhabbeti besleyenler kendisine neler yapmazlardı.
***
Ve Altan Öymen kürsüye çıktı. Tarihe gecede konuşmasına başladı: ‘‘Lütfen artık bir şeyler atmayı bırakalım.’’
Not: Son paragrafa hiçbir mizahi katkım olmamıştır.
l Doğunun insanı İran tıbbına emanetmiş.
Geri kalan da Allah'a emanet zaten.
l Yerel seçimlerin lideri ANAP'mış.
‘‘En çok oy alan’’, ‘‘Oyunu en çok artıran’’, ‘‘Yerel seçim galibi’’ derken seçimler güzellik yarışmasına benzedi. Hani ‘‘Sempati güzeli’’, ‘‘Basın güzeli’’ vs. neredeyse herkese bir taç takarlar ya...
l Temizlik işçilerinin brüt maaşı bir milyar liraymış.
Beni ararsanız Etiler-Levent hattında süpürgedeyim.
l İrlanda'da bedava Viagra dağıtılacakmış.
Bizimkiler daha mutfaktaki sorunu çözemediler, elalem vatandaşının yatak odasını bile düşünüyor.
l Turizm iflas etmiş.
Eee, olacağı buydu. Deniz-güneş-rakı-şiş kebap dörtlüsüyle sonsuza kadar idare edemezdik.
l CHP 45 gün içinde bir kurultay daha yapacakmış.
E, her maçın bir de deplasmanı olur tabii.
Paylaş