Kitaplar erkek defterler kız

OKULLA ilişkinizi keseli kaç yıl olursa olsun bu dünyadan göçüp gidinceye kadar ucu size değmeye devam edecektir.

İşte mesela yarın yeni bir öğretim yılı başlıyor. Hazırlıklı olun!

İki tabaka mavi, iki tabaka kırmızı kaplama káğıdı alın, kız bebeklere pembe patik, erkek bebeklere mavi patik misali kitaplarınızı mavi, defterlerinizi kırmızı káğıtla kaplayın!

Sahi, bana hep kitaplar erkek, defterler kız gibi gelmiştir. Bizim kuşağın annelerinin genellikle babalardan daha az okumuş, daha kendi halinde, daha iddiasız olmasına karşılık, babalarının, arkadaşlarıyla siyaset, ekonomi, dünya meseleleri falan konuşan taraf olmasından mı artık... Boş defterleri kız, her sayfası yazı, resim dolu kitapları erkek olarak bellemişimdir.

Feministler kızacak şimdi ama bu bir çocuk aklı... Hem belki de kitaplar daha ciddi yüzlü, defterler daha cıvıl cıvıl olduğu içindir. Daha da rahatlamak istersek... Kitapların sabit fikri, statükoyu, defterlerinse yeniliklere, öğrenmeye açık oluşu temsil ettiğini düşünmüş olabilirim.

Nesneleri dişi-erkek diye ayırmak saçma mı geldi?.. Gelmesin. Benim icadım da değil zaten. Türk müziği sazlarında bile var. Klarnetin ‘erkek saz’ olduğunu biliyor muydunuz mesela... Ses olarak önde olduğu için... Buradan hareketle erkeğin kadından daha çok sesinin çıktığını anlamış oluyoruz. Tabii ki volüm olarak. Yoksa bir klarnetin aralıksız ne kadar süre sesi çıkabilir... En uzun nefes, sürse sürse ne kadar sürer... Oysa mesela udu tın tın tın aralıksız sonsuza kadar tıngırdatabilirsiniz. Bilmem anlatabildim mi...

* * *

Hakikaten laf lafı açıyor... Ne diyordum ben? Ha, defterlerinizi, kitaplarınızı kaplayın, etiketlerinizi yapıştırın, kokulu kokusuz kalemlerinizi, silgilerinizi tedarik edin... Diyecek değilim elbet.

Aslında keşke şimdi yapıyor olsak bütün bunları. O zamanlar tadını tam çıkaramamıştık. Ben şahsen oflaya poflaya yapardım o kaplama işini falan. Okula da oflaya poflaya giderdim zaten.

Öğrenim çağını ileriki yaşlara çekmek en doğrusu aslında. Aklı oyunda, aşna fişnede, derslerden başka her yerdeyken alıp okula tıkıyorlar insanı... Oysa 30’dan, 40’tan sonraya alacaksın okuma işini. Durup oturduktan sonraya. Sindire sindire öğrenecek adam...

Ben mesela şimdi oramda buramda birtakım arazlar başlayınca biyolojiye neden yeteri kadar çalışmadığıma hayıflanıyorum. İyice belleseydim dolaşım sistemini, boşaltım sistemini... Şimdi olsa, yutarım vallahi.

Tarih deseniz... İhtiyarlar habire geçmişten söz etmeye bayılıyorlar. Onlara tarih okutmanın tam zamanıdır işte!

‘Giderayak öğrenmenin ne faydası var?’ demeyin. İnsan ömrü uzuyor. 150 sene yaşayacaksak öğrenim görme yaşı bal gibi de 40’lı yaşlara alınabilir.

İpin ucunu kaçırdım. Ben ‘Hazırlıklı olun’ derken, ‘Yarın okul servis araçları trafiğe çıkıyor, sinir sisteminizi hazırlayın’ demek istemiştim. Mevzu buydu.

MIŞ-MUŞ

Ayşe Arman’ın kızı olacakmış.

E, ‘dişi’ kadının dişi çocuğu olur.

Bilim ‘ilk görüşte aşk’ı kanıtlamış.

İyi hoş da bilim bir de geriden gelmese...

Tren biletlerine artık isim yazılıyormuş.

Kazaların önünü almaya niyetleri yok demek.
Yazarın Tüm Yazıları